Genel

"Muhit Sohbetleri"nin konuğu yazar Halil İbrahim İzgi oldu

- Halil İbrahim İzgi: - "Gazze bizim için vatan toprağıdır, onu Anadolu'dan ayrı düşünmemiz mümkün değildir" - Şair İbrahim Tenekeci: - "Kudüs'le Anadolu'nun savunması bir ve aynı şeydir"

Abone Ol

İSTANBUL (AA) - Muhit dergi tarafından düzenlenen "Muhit Sohbetleri"nin ilk konuğu yazar Halil İbrahim İzgi oldu.

Sultanahmet Kızlarağası Medresesi'nde "Filistin İnsanlığın Nöbet Yeridir" başlıklı oturumla gerçekleştirilen etkinliğin moderatörülüğünü Muhit dergi editörü İbrahim Tenekeci üstlendi.

Dergi olarak yeni bir program serisine başladıklarını dile getiren Tenekeci, "Filistin Defteri" kitabıyla haklı bir karşılık bulan Halil İbrahim İzgi'yle olmaktan mutlu ve heyecanlı olduğunu söyledi.

Tenekeci, Muhit dergisinin 2020'de "iyi şiir, güzel öykü, sağlam yazı" ilkesiyle yola çıktığını, amaçlarının camianın yaşayan bütün kuşaklarını aynı sayfa altında toplamak olduğunu dile getirdi.

- "Sadece Kudüs ve Gazze'yle sınırlı olmayan büyük bir katliam var"

Türkçede halk arasında "Allah kötüye fırsat vermesin" şeklinde bir deyim bulunduğunu ve Osmanlı Devleti'nin Filistin'in de içinde olduğu bölgeden çekilmesiyle, bölgenin "kötülere" kaldığına ve kötüye fırsat doğduğuna işaret eden Tenekeci, sözlerine şöyle devam etti:

"Biz, önce Filistin'i, ardından Kudüs'ü kaybettik. Bu kaybedişin ardından Toroslar'a kadar geri çekilmek zorunda kaldık. Gazze'nin bizim için hem tarihimizde hem de milli hafızamızda böyle bir önemi var. Kudüs'le Anadolu'nun savunması bir ve aynı şeydir. Şu anda Kudüs'e gitmek için İsrail'den vize almak gerekiyor. Tıpkı bunun gibi, çoğunlukla 1948'den, yani İsrail'in kuruluşuyla birlikte bölgede bir işgalin olduğunu düşünüyoruz. Oysa, 1917'den beri bir İsrail işgali söz konusu. Önce siyonist çeteler, ardından İsrail Devleti'nin bir işgal politikası var bölgeyle ilgili. Kudüs'ü konuşuyoruz ama Hayfa, Akka, Safed gibi yerlerin de kaderi hep aynı aslında. O coğrafya Müslüman beldesiydi fakat şu anda tamamen İsraillileştirildi. Dolayısıyla bölgede topyekun, sadece Kudüs ve Gazze'yle sınırlı olmayan büyük bir katliam var, bunu asla unutmamalıyız. Bu durum ise ister istemez aklımıza Endülüs medeniyetinin hazin sonunu getiriyor. Orada da büyük İslam hakimiyeti yıllarca var oldu fakat hikayenin sonunda, nüfus yapısını değiştirerek, zor, katliam ve gaspla İspanya ve İber Yarımadası'nı bambaşka bir hale çevirdiler. Şu anda aynı durum ne yazık ki Filistin için vuku buluyor."

- "Bölge Osmanlı sonrasında ortadan kaybolan barışı bekliyor"

Yazar Halil İbrahim İzgi ise Filistin meselesinin sıfatı "Halil" olan Hazreti İbrahim'den bağımsız düşünülemeyeceğini ve bölgede meydana gelen bütün her şeyin Hazreti İbrahim'in temsil ettiği hakikatin bir çeşitlemesi olduğunu ifade etti.

Filistin için Osmanlı'nın bölgedeki hakimiyetinin bittiği 1917 tarihinin önemli bir kopuş anını anlattığının altını çizen İzgi, şunları kaydetti:

"Osmanlı'nın hakimiyetinin tam olarak ne olduğunu anlarsak, neyi kaybettiğimizi de idrak etmiş oluruz. Kudüs'ün kapılarının birinde Kanuni Sultan Süleyman döneminde yazılan ve hala orada duran bir ibare var, 'La ilahe illallah, İbrahim halilullah'. Anlamı şöyledir, 'Allah'tan başka ilah yoktur ve İbrahim onun dostudur'. Bu ifade aslında, Osmanlı'nın Kudüs'e bakışını simgelemekte ve Kudüs'ün bir esenlik ve birlikte yaşama merkezi olmasını dile getirmektedir. Osmanlı'nın yaşadığı süreçte bu ibarenin taşıdığı anlama azami ölçüde özen gösterilmiştir. Osmanlı kan kaybederken bile Kudüs'teki barışın ve huzurun devam etmesi fazlasıyla önem verilen bir husustu.

Hıristiyan mezhepleri arasında, Kudüs'te bulunan Kıyamet Kilisesi'nin bakım ve temizlik hizmetlerini kimin yapacağına dair ciddi bir kavga ortaya çıkıyor. Mesele İstanbul'a intikal ediyor ve padişahın fermanı oraya ulaşır ulaşmaz, herkesin olduğu yerde kalarak yaptığı işi bırakması söyleniyor. O sırada kilisenin temizliğini yapan kişi merdivenden iniyor ve temizliği yarım bırakıyor. Şu anda o merdiven hala kilisede aynı yerde durmakta. Hem o bölge hem de o merdiven, Osmanlı sonrasında ortadan kaybolan barışı bekliyor. Burada mevcut antlaşmalardan çok öte, büyük derinliği olan bir sözden bahsediyoruz. İşte, 1917'den sonra bugüne gelinceye kadar, başta İngilizler olmak üzere, bölgede egemen olan güçlerle birlikte huzur bir türlü gelmiyor. Gazze tam üç defa muhasara ediliyor, ikisinde Osmanlı ordusu düşmanları püskürtüyor ancak sonunca savaşla savunma hattı düşürülebiliyor. Yani Gazze, tıpkı Çanakkale gibi bir direniş gösteriyor. Gazze bizim için vatan toprağıdır, onun Anadolu'dan ayrı düşünmemiz mümkün değildir."

- "Bizim ihtiyacımız olan Kudüsleşmek, yani bir arada yaşayabilmektir"

İzgi, Filistin üzerine yazdığı metinlerden ve aldığı notlardan oluşan "Filistin Defteri" çalışmasının hem Bosna hem de Filistin ile ilgili ortak bir hikayenin peşine düşmeyle başladığını sözlerine ekleyerek, Filistin'in Bosna'dan ya da başka bir Osmanlı şehrinden bağımsız düşünülemeyeceğinin altını çizdi.

Daha önce Osmanlı coğrafyasının bir parçası olan Filistin ile ilgili üzeri örtülmüş birçok hikayenin bulunduğunu ve bunların üzerindeki tozları temizledikçe bölgeyle ilgili birçok yeni bilgelere eriştiğini aktaran İzgi, "Bizim ihtiyacımız olan Kudüsleşmek, yani bir arada yaşayabilmektir. Oysa bunun tersi, Endülüsleşmek, yani Endülüs'te olduğu gibi, İslam'ın bölgedeki bütün izlerinin silinmesidir. İsrail'in şu andaki hedefi İslam'ın bölgedeki izlerini tamamen silmektir." şeklinde konuştu.

İzgi, 7 Ekim'de başlayan İsrail saldırıları ve işgalinden sonra yaşanan zulümle ilgili bir şeyler yapmak adına, Filistin üzerine aldığı notlara, yayınlanmış ve yayınlanmamış yazılarına bakmaya karar verdiğini ve "Filistin Defteri" kitabının böylece ortaya çıktığını söyledi.