“Mimarlık Sanattır”: ODTÜ Kampüsü Cermodern’de
Haber: Bilgesu Erdem
ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nin yüksek lisans öğrencileri kampüslerinin mimari elemanlarını “Architecture is Art” isimli sergide yeniden tasarlayarak sunuyor. Öğrencilerin, Prof. Dr. Ayşen Savaş’ın mimarlık ve temsil üzerine verdiği “Arch 524” adlı derste birlikte ürettikleri eserler, ilk kez Cermodern’de ziyaretçilerle buluşuyor.
Prof. Dr. Ayşen Savaş, ODTÜ Mimarlık Fakültesi yüksek lisans öğrencilerine yıllardır verilen mimarlık ve temsil üzerine “Arch 524” isimli bu dersin temasının neden “Mimarlık Sanattır” olduğunu şu sözlerle açıklıyor; “Bu başlığın iki nedeni var, bir tanesi ODTÜ’yü korumak ve onun değerlerini daha büyük bir kitleye yaymak. İkincisi de ülkemizde mimarlığın yeniden sevilmesini sağlamak. Bu amaçlarla buraya geldik.”
Senelerdir ODTÜ Kampüsü’nde ziyaretçilere sunulan serginin bu kez halka açık Cermodern’de yapılmasını da bu amaçlara bağlıyor Savaş.
Savaş, “Her sene başka bir başlangıçla yola çıkıyoruz. Bu sene Rus soyut sanatçısı El Lissitzky’nin ürettiği sanat eserlerinden yola çıktık. Küçük kartpostal gibi soyut nesneler üretiyor ve bunların mimarlıktan bir adım öncesi olduğunu söylüyor Lissitzky. Öğrencilerle bunları ilk önce mimarlığa taşıdık. Sonra da Odtü Kampüsü’ndeki bütün bu değerli bulduğumuz detayları aynı teknikle soyutlamaya çalıştık. Bu onun sergisi. Somuttan soyuta, soyuttan somuta geçilen bir sergi.” sözleriyle sergiyi özetliyor.
Peki ama neden? Bu sergi gençlere ne sağlıyor sorusuna ise, Savaş, “Bu gençlerin hiçbiri sanat eğitimi görmüyorlar ortaokul ve liselerde. Onun eksikliğini mimarlık eğitiminde hissediyoruz. Bir açıdan da bunu tamamlamaya çalışıyoruz. Onlar pandemi nesli, sokağa çıkamadılar iki sene. Bu ortamda birlikte üretmek onlar için çok önemli. Mekanı da dönüştürüyorlar sergiyle beraber.” yanıtını veriyor.
“Birbirine son derece yakın iki disiplinin çalışmaları bunlar”
ODTÜ Mimarlık Tarihi yüksek lisans öğrencisi Batuhan Yerlikaya ise sergiyi, “Bu bizim mimarlık yüksek lisanstan ‘Arch 524’ dersimiz. Mimarinin farklı temsilleriyle ilgili bir ders ve her sene dersin sonunda bir sergi yapılıyor. Bu dönemin konusu da ‘Architecture is art’ (Mimarlık sanattır) idi” sözleriyle değerlendirirken süreci de anlatıyor; “El Lissitzky diye bir ressam var ve onun ‘Proun’ diye bir resim serisi var. Proun’un ne demek olduğunu kimse bilmiyor. Sonra kendisi ‘resmin mimarlığa dönüştüğü istasyonlar’ olarak tanımlıyor. Sergide görebilirsiniz, son derece üç boyutlu ve mimarlığa yaklaşan kompozisyonları var. Biz de onlarla birlikte başladık sergimize ve önce bir, ‘proun’ları nasıl üç boyuta aktarırız’ diye düşündük. Daha sonra da ODTÜ’de sanatsal değeri çok yüksek olan, detaylı düşünülmüş mimari elemanlarla dolu bir kampüsümüz var. Bu sefer de kendi kampüsümüzden bazı elemanları seçerek proun’a aktardık. Yani aslında mimarlık sanat, sanat da mimarlık. Birbirine son derece yakın iki disiplinin çalışmaları bunlar. Genel olarak bunu aktarmaya çalışıyoruz. kampüsümüzün değerli mimari elemanlarını arşivleyebilmek ve sanatsal değerlerini gösterebilmek için farklı ölçeklerde, farklı malzemelerle, farklı tekniklerle modellemeye çalıştık ve bu sergi ortaya çıktı.”
ODTÜ Mimarlık bölümü dördüncü sınıf öğrencisi Sena Nur Cabadağ da, “Normalde okulda tasarım yapmakla ve bunun hem mimari hem de mühendislik kısmıyla çok uğraşıyoruz. Ama aslında bunu nasıl gösterdiğimiz kısmı arada kaynıyor. Elimizde bir proje varsa görselleştirme kısmı genelde sona kalan kısım oluyor maalesef. Bu dersin amacı da aslında ‘elimizde olan fikri en doğru şekilde nasıl gösterebiliriz?’ Çünkü mimarlıkta tasarımdan çok onu nasıl gösterdiğiniz önemli. İnsanları, olmayan bir şeyin olabileceğine ikna ediyorsunuz.” sözleriyle dersin amacını açıklıyor. “Biz de bu dersin her bir üyesi olarak ‘her bir proun’u farklı farklı nasıl yorumlayabiliriz’i ve kampüsümüzden çalıştığımız detayları da El Lissitzky’nin bu yöntemiyle üç boyutluları nasıl iki boyutluya çevirebiliriz’i çalıştık.” diyerek dersin sergiye katkısını değerlendiriyor.
Sergide neler var?
Prof. Dr. Ayşen Savaş bu eseri, "Bu Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin bütün çevresinde dönen ve aslında Eymir’den suyu geçiren altyapının tünelleri. Bunlar 80’lerde Türk politik tarihine de geçtiler. Bu onun bir soyutlaması ve aslında kendisinin birebir üretilen maketi ve çizimleri. " diyerek anlatıyor.
Savaş, yukardaki eseri ise, "Bunlar da bizim bir üçlü amfimiz var mühendislik bölümündeki ilk üç fizik-kimya-matematik derslerinin verildiği, 2 bin öğrencinin aynı anda ders aldığı yerler. Bu sahne döner bir sahne. Bir tarafında kimya deneyleri hazırlanıyor, bir hoca hazırlığını yapıyor diğer yanda fizik dersi veriliyor. Teneffüste öğrencileri bekletmeden sahne dönüyor… Bütün bunlar aslında ODTÜ’nün bilinmeyen altyapısı ve değerlerini gösteriyor. Sadece sosyal değerleriyle değil, aslında mimari olarak da çok önemli bir kampüs bu." sözleriyle anlatıyor.
Kendine sergide yer bulan kampüsün merdivenleri ise Savaş'ın anlatımıyla, "Burada bütün kampüsteki merdivenler ve istinat duvarları var. Hepsi sanat eseri gibi. İstinat duvarı dediğimiz şu taş duvarlar. Bunların her biri sanat eseri gibi çizilmişler ve böyle onlarca merdiven onlarca detay, onlarca kolon ve çatı tipi var bilinmeyen. İlk bakışta sıkıcı, bitmemiş bir bina yığını gibi gözüküyor ama aslında çok değerli bir mimari ürün bu kampüs."
Savaş, "Bütün bu hazırlık süreci aslında mekana nesneleri nasıl yerleştireceklerini ve mekanı nasıl dönüştüreceklerini görüyorlar. Işık ve gölge çok büyük bir etki. Bunları derslerde anlatıyoruz ama birebir ve birlikte üretmek çok başka bir şey. Eserlerde kimsenin adı yok, anonim. Ancak hepsi birlikte üretiliyor." diyerek sözlerini noktalıyor.
Yukarıdaki eser ise, yine ODTÜ Mimarlık yüksek lisans öğrencilerinden Batuhan Türker imzası taşıyor. Bir yandan da sanatla ilgilenen Türker, eseri kendi sözleriyle şöyle ifade ediyor, "Bu master projem olarak Ayşen Savaş ile birlikte yazdığım tezin sonuç çıktısı. Hatta bir mimari valiz ve arşiv kutusu olarak sayılabilir. Çalışmanın asıl odak noktası ODTÜ yapılarındaki Behruz Çinici’nin Tasarladığı yapıların bazı elemanlarını aslında parçalayıp tekrar arşivleyerek alternatif bir arşiv üretme amacı güttüm. Pen yapının havuzları, çatıları, duvar yapıları, sanat eserleri, yağmur olukları ya da binanın orijinal parçaları gibi bazı nesnelerle birlikte "Yapının yokluğu sırasında nasıl bir yapıyı biz temsil edebiliriz?" ve "Yapı olmadığında biz onu nasıl bir modern mimarlık anısı, kültürel bir miras olarak saklayabiliriz?" diye aslında bu işi ürettim. Marcel Duchamp'ın bir valizi var ona da gönderme yapıyorum. Aslında bu çalışmayla Ayşen savaş ile yazdığımız tez arasında da bağlantı var. Aynı zamanda o da bir bu valizin üretilmesindeki teorik altyapıyı sunuyor."
Yorumlar