Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'deki Türkevi girişinde sevgi gösterileriyle karşılandı Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'deki Türkevi girişinde sevgi gösterileriyle karşılandı
CEMRE POLAT/ANKARA-  17 Ağustos 1999 Kocaeli/Gölcük merkezli deprem felaketinin 24’üncü yıl dönümünde ve 6 Şubat depremlerinin 6’ncı ayında, deprem gerçeğini hafızalarda tutmak ve hayatını yitirenleri anmak üzere Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası’nda “Deprem” temalı metin, şiir ve fotoğraf sergisi düzenlendi. TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin ev sahipliğini yaptığı, Antakya Sanat Kolektifinin hazırladığı “Deprem” sergisinin açılışında şiirler seslendirilirken katılımcılar, depremin acı yüzünü gözler önüne seren enkaz fotoğraflarını izledi. Sergi, 28 Ağustos Pazartesi gününe dek Kızılay, Konur Sokak’ta bulunan Mimarlar Odası Ankara Şubesi giriş katında görülebilecek. Çok sayıda depremzedenin katıldığı sergi açılışın ardından Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Eski Başkanı Mutlu Gürler ile “17 Ağustos’tan 6 Şubat’a: Deprem Gerçeği ve Afet Yönetimi” söyleşisi gerçekleştirildi. 17 Ağustos 1999 ve 6 Şubat 2023 yılları arasında iki deprem sürecinde de görevde bulunan Mutlu Gürler, “17 Ağustos’tan 6 Şubat’a: Deprem Gerçeği ve Afet Yönetimi” başlıklı söyleşide, kurucusu olduğu ABB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanlığı’nın çalışmalarını değerlendirdi. Öz eleştirilerde de bulunan Gürler, 1999 depreminden günümüze, Türkiye’de afet çalışmaları üzerine gözlemlerini paylaştı. [caption id="attachment_397693" align="aligncenter" width="2560"] ABB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Eski Başkanı Mutlu Gürler[/caption] Gürler, “Önlem alınmıyor, mücadele için depremlerin gerçekleşmesi bekleniyor” Türkiye’de, afetleri önlemek değil gerçekleştikten sonra mücadele etmek üzerine bir bakış açısının benimsendiğinin altını çizen Gürler, “1999 Depreminde deprem bölgesinde sekiz gün boyunca enkazların altındaydık, arama kurtarma çalışmalarına katılmıştık. O günden beri değişmeyen şeylerden biri, her depremi ‘hele bir olsun’ diye beklememiz. 17 Ağustos depreminden 24 yıl sonra, 6 Şubat depremlerinde koordinasyon sorunu yaşandı. Deprem anında AFAD’dan (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) beni arayan olmadı. Teknik ekipmanı hazırladıktan sonra sahaya gitmek için AFAD’la irtibat kurmayı bekledik, bizi beklettikleri için 3 saat geç gidebildik ama arama kurtarma timlerimiz 309 kişiyi enkazdan canlı çıkardı. İkinci depremden önce, 17 Şubat Depreminden çıkardıklarımızla bir ihtiyaç programı oluşturmuştum. ‘Dünyada afet planlama ile ilgili yönetim planları nasıl, hangi çalışma takvimini uygularlar, hangi hizmet birimleri var?’ diye bir araştırma yaptık ve o dönemde Güney Kore’den bir planlama desteği aldık. Onları buruya davet ettik ve 6 ay iş birliği içinde çalıştık. Kentleri afetlere dirençli hale getirmek, toplumsal duyarlılığı yükseltmek gibi afet farkındalık eğitimlerinin yaygınlaştırılarak kamu baskısının oluşturulması için bir çalışma yaptık. O zaman yüksek deprem riski taşıyan İstanbul, İzmir, Adana gibi bölgeler varken Türkiye’nin en az riskli illerinden biri olan Ankara’da bu çalışmaların yapılmasını çok ilginç bulmuşlardı. Burada, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Ankara kent yerleşkesinin planlamasıyla ilgili Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yapılan planın önemini gördük” diye konuştu. “Ankara, afet duyarlılığının en yüksek olduğu illerden biri” Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi kurulduğunda Ankara’da çeşitli anket çalışmaları yaparak toplumda duyarlığın artması yönünde olumlu gelişmeler kaydettiklerini ifade eden Gürler, “Daire Başkanlığı kurulduğunda toplumun beklentilerini öğrenmek için geniş bir anket çalışması yaptık. Ankara kent sakinlerinin afet duyarlılığını artırmak için bu anket çalışmasını bir fırsat saydık. Anketlerde şunu gördük ki, afet duyarlılığında Türkiye ortalaması yüzde 45 civarında iken Ankara’da yüzde 60’tı. İnsanların çoğunda ‘Bana bir şey olmaz’ düşüncesi varken Ankara’da birçok kişi afetlerde gönüllü çalışma potansiyeli taşıyor” dedi. Afet bölgelerinde çalışan arama kurtarma ekiplerinin sayılarının artırılmasına ilişkin çalışmalar yürütülmesi gerektiğinin altını çizen Gürler, “Sahada çalışan ekiplerin psikolojik drama testlerinden geçmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz de bir psikolojik danışma grubu ile dairede görevli personelin tümüne psikolojik drama çalışması yaptık. Türkiye’nin her afette yaşadığı en büyük kriz, arama kurtarma timlerinin yanında çalışacak güçlü bir gönüllü ordusuna ihtiyaç olması. Bu seviyeyi artırmak için ABB’nin Bilim Ağacı adında gönüllü bir kuruluşla yaptığı iş birliği ve Türkiye Ormancılar Derneği ile yaptığımız protokolle Çankaya’da farklı yaş gruplarındaki çocuklar için eğitimler vereceğimiz, deprem simülatörlerinin olacağı, açık hava toplantılarının olacağı bir afet farkındalık parkı modeli geliştirdik. Bu depremde de gördük ki afet müdahale planı çalışmıyor. ABB için kendimize özgü bir müdahale planı oluşturduk. AFAD bizi çağırmadığı, ekipman desteği istemediği sürece bizim görevlerimiz çok kısıtlı. Tecrübelerimize dayanarak, sahadaki tüm müdahaleyi belediyeler bünyesindeki ekiplerin yaptığını söyleyebiliriz. Teknik ekipleri güçlendirme çalışmalarımızdan bir diğeri ise maden işçilerini eğitmek için bir protokol imzalamaktı ama Enerji Bakanlığı imza vermediği için projemiz yarım kaldı. Kendi çabalarımızla gönüllü, emekli maden işçileriyle çalışmayı yürütüyoruz” dedi. “Sahada çalışacak eğitimli ve nitelikli bir ordu hazırlamak gerekiyor” Tatbikatlarda binalara ‘kesin yıkılacak’ gözüyle bakıldığının gözler önüne serildiğini ve ilkokuldan itibaren çocuklara yıkım anının provasının yaptırıldığını aktaran Gürler, “Yıkılacak binalarda ‘çök-kapan-tutun’ yapmayı değil, binaların yıkılmamasını istiyoruz” diye konuştu. Gürler, “Hükumet eliyle mevzuatlarda bir değişim programı uygulanmadığı sürece belediyelerin çalışmaları sınırlı kalıyor. Türkiye’de afetleri dert etmeyen bir yönetim anlayışı kurumsallaşmış vaziyette. Türkiye’nin, afet gerçeğini kavrama, alınacak önlemlerle ağır maliyetleri ortadan kaldırma imkânı vardır. Afet sonrasına odaklanan model değiştirilmediği sürece bu acıları yaşamaya devam edeceğiz. Afet anında sahada gönüllü olabilecek eğitimli ve nitelikli bir orduyu hazır etmek gerekiyor” dedi.

Editör: Ahmet Ertüm