Mimarlar Odası Deprem Ön İnceleme Heyeti, depremin büyük yıkıma yol açtığı Adana, Osmaniye, Hatay, Gaziantep İslahiye ve Nurdağı, Adıyaman, Malatya ve Kahramanmaraş olmak üzere toplamda 7 ilde ve 14 yerleşim merkezinde yaptığı tespitlere ilişkin Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nde bir basın toplantısı gerçekleştirdi
CEMRE POLAT/ANKARA- Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 10’dan fazla kentimizi etkileyen büyük depremlerin ardından yaşanan can kayıpları ve kentsel yıkımlar tüm ülkeyi yasa boğdu. Hasarlı binalar ve yapılar hakkında inceleme başlatılması gerektiğine dair fikir birliğine varılmasıyla, birçok kentimizde Mimarlar Odası Deprem Ön İnceleme Heyeti tarafından incelemeler yapıldı. Heyet, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nde bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıda Mimarlar odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Mimarlar Odası Genel Başkan Yardımcısı Bülent Batuman, Mimarlar Odası yönetim kurulu üyesi Songül Üzgün ve Mimarlar Odası Ankara Şube Başkan Yardımcısı Ali Atakan yer aldı. Mimarlar Odası Genel Merkezi Ankara Şubesi ve İstanbul Şubesi, deprem bölgelerine giderek 6 günlük bir keşif gezisi gerçekleştirdi. 7 il ve 14 yerleşim merkezini inceleyerek duruma dair tespitlerde bulundu. Toplantıda, hasarlı bölgelerdeki genel durum kamuoyuyla paylaşıldı ve bundan sonra yapılacaklar hakkında konuşuldu. Candan: “Vatandaşın bu hale gelmesine sebep olanların cezalandırılması gerekiyor” Mimarlar odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, konuşmasında deprem bölgelerine dair bilim insanlarının ve yetkili kişilerin uyarılarda bulunduğunu fakat dikkate alınmadığı için kötü sonuçlarla karşılaşıldığını aktardı. Süreç yönetimine dair eksiklikler olduğunun altını çizen Candan, “Gittiğimiz bu kentlerin yıkılmaması ve planlama süreçlerinin buna göre yapılması gerekiyordu. Karşılaştığımız süreç, yapı üretim sürecinin doğru işletilemediği ve iktidarın uyguladığı politikalarla bir afete dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Yer seçiminden binaların yapımına, denetlenmesine kadar her şeyin problemli geçtiğini, kentsel dönüşüm kanunlarının ihtiyacı olan bölgelerde değil de rant odaklı politikalarla başka yerlerde uygulandığına tanıklık ettik. Gördüğümüz bu süreç, bir bütün olarak iktidarın kentleşme politikalarının çöktüğünü ve sonrasında da sürece müdahale edilemediği için büyük bir enkazın yaşandığını gösteriyor. Bölge incelemelerine Adana’da başladık, 12’ye yakın bina yıkılmasına rağmen 500’e yakın ölüm yaşandı. Osmaniye’de her bölgede iki gün üç gün boyunca herhangi bir çalışma olmadığı, arama kurtarma ekibinin gelmediği, iktidarın orada olmadığı dile getirildi. Bu, koordinasyonsuzluğu ve liyakatsizliği gözler önüne sermiş oldu. Vatandaşın bu hale gelmesinin sorumluların cezalandırılması gerekiyor. Osmaniye’de bize anlatılana göre, Devlet Bahçeli’nin Osmaniye’de yaptırdığı konağa girmek isteyen insanlar içeri alınmamış. Bugün iktidar ortağı olan Bahçeli, henüz Osmaniye’ye gitmedi. Oradaki halkın öfkeli olduğunu söylemek isterim. Bölgede olanlar dışarıdan göründüğü gibi değil. Hatay’da hiçbir şey yansıtıldığı gibi değil. Hatay komple yıkılmış, bitmiş durumda. Daha önce meslek örgütleri tarafından Hatay’ın ciddi bir deprem bölgesi olduğu söylenmesine rağmen hiçbir önlem alınmadı. Hala enkazların birçoğunda arama kurtarma bile değil, cenaze çıkarma işlemlerinin bile yapılmadığını biliyoruz. Adalet Bakanlığı bizden bölgedeki numune alımları için ilk kez bilirkişi istedi. Bilirkişiler bölgelere gitti fakat sokakta kaldılar, nerede yatacaklarını bilemediler. On ikinci günde organizasyonsuzluk hala devam ediyor. Hatay’dan sonra Defne, Samandağ bölgelerine gittik. O bölgelerde de yer seçiminden zemin sıvılaşması, binalardaki güçlü kolon, zayıf kiriş özellikleri, denetimin yapılamamış olmasından kaynaklı çok ciddi bir çöküş var. Hijyen sıkıntısı, su sıkıntısı var. Belli bölgelerde elektrik yok, yardımlar organizasyonla dağıtılmıyor. Bir salgın süreci başlamış durumda. Dolayısıyla her yerde bir organizasyonsuzluk sorunu gördük. Çadırların hepsi çok yakın konumlandırılmış, yangın ve salgın tehlikesi doğuruyor. Çöpler toplanmıyor, her yer kirli. Samandağ, Antep Nurdağı, İslahiye’de iki katlı binalar ayakta, on katlı binalar çökmüş durumda. Nurdağı’nda insanlar ‘Apartman dairelerinde yaşamaya özenirdik. Kimse bize oradan fay hattı geçtiğini, deprem riski olduğunu söylemedi’ dedi. Devlet haklını bilinçlendirmek zorunda. 2018’de çıkan imar barışı, binanın depreme karşı dayanıklı olup olmadığının sorumluluğunu mal sahibine verdi. İmar barışı sistemi tamamen yanlış. Bunu söyleyen tüm örgütleri hedefe koydular, hepimiz yargılandık, işten atıldık” sözlerini aktardı. [caption id="attachment_265129" align="alignnone" width="700"] (Soldan sağa) Mimarlar Odası Ankara Şube Başkan Yardımcısı Ali Atakan, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Mimarlar Odası Genel Başkan Yardımcısı Bülent Batuman, Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Üyesi Songül Üzgün[/caption] “Tarihi eserler tarumar edilmiş durumda” Deprem bölgelerinde önemli tarihi yapılarda çok büyük hasarlar olduğunu, bakanlık tarafından korunmadığını ve kültürün kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya geldiğini vurgulayan Candan, “Adıyaman’ın ana caddesi, 6’ncı 7’nci günde daha yeni açılabilmişti. Adıyaman’da Kommagene Kültür Merkezi ayakta, karşısında Adıyaman Büyük Şehir Belediye binası çökmüş durumda. Tarihi eserler tarumar edilmiş durumda. 1385 yıllık Türkiye’nin ilk camisi Habib-i Neccar’ın kubbesi çökmüş, kemerleri çökmüş, tüm parçaları sahipsizdi. Ulu Cami’nin enkazı üzerinde kepçelerle çalışıyor. Bina deyip geçmemek gerekiyor. Buralarda bizim tarihimiz, geçmişimiz var. Bu bölgeler çok kültürlü bölgeler. Kültürü ancak bu yapıları ayakta tutarak aktarabiliriz. Kültür Bakanlığı bir önlem almamış, yapıların etrafını çevirmemiş, uyarıcı bir tabela asmamış. Maraş merkezi komple yok olmuş durumda. Bize 1991 yılından önce yapılan binaların yıkıldığı söyleniyor. Cumhurbaşkanı’nın açıklamasına göre yıkılan binaların yüzde 98’i eski binalarmış. Bu açıklamaların hiçbiri gerçek değil. Uydu görüntüleri ortada. ‘1 yıl içinde burayı yeniden ayağa kaldıracağız’ diyorlar. Yerleşim yerleri yanlış seçilmiş, zemin sıvılaşması olan yerler seçilmiş ve fay hatları olan bölgelerde binalar yapılmış. Aynı yerde tekrar bina yapmayı düşünüyorlar, böyle bir şey olmaz. Şimdi bir yıl istiyorlar. Bu halk size 21 yılını verdi, deprem vergileri topladınız, yönetmelikler çıkarttınız, kentsel dönüşüm kanunu çıkarttınız ama bunların hiçbirini uygulamadınız. Bu planların tamamının iptal edilmesi, yeni bilimsel verilerle yeni bir planlama sürecine girilmesi gerekiyor. Malatya’da bataklık üzerine, fay hattı üzerine yerleşim yerleri inşa edildi. Daha önce tüm bunlar meslek örgütleri tarafından anlatıldı, hiçbiri dikkate alınmadı. Malatya’da cenazeler bile çıkarılamamış durumda. Kırsal bölgelerde durumun çok daha kötü olduğu söyleniyor. Bu süreç içinde anladığımız bir şey var ki, herkes her şeyi biliyordu. Kimse meslek örgütlerini ve bilim insanlarını dinlemedi. Bu toplu katliam sürecinde can kaybını yaşayan halkımız oldu. Tam bir dayanışma sağlayan halkı da gördük fakat liyakatsiz bir yapı var, zamanında müdahale edilemiyor ve dayanışmayı sağlayan kuruluşları da engellemek istiyorlar. Enkazlardaki delillerin, beton ve demir numunelerinin uygun şekillerde alınması gerekiyor. Geçici barınma ünitelerine ihtiyaç var. Malatya’da iki yüz bin metre karelik bir konteyner şehri kurulacak. Çalışma yapmak isteyen herkesi mimarlar odasında yapılacak atölyeye bekliyoruz. Plan ve projelerimizi üreterek bölgeye göndereceğiz. Biz üzerimize düşeni yapıyoruz, umarım iktidar kendine ders çıkarır. Meslek örgütleri kamu yararına bir çalışma yapıyor. Meslek örgütlerine sormadan adım atılmamasını öneriyoruz. Bizim tek sorumlu olduğumuz şey, halkımızdır. Yaşadıkları her sorunda mutlaka bizimle konuşup bilgi alsınlar. Artık insanların güvenecek kimseleri kalmadı. İktidar kendi üstündeki sorumlulukları atarak müteahhitler üzerinden ceza vermeye çalışıyor. Çok pişkin bir yönetimimiz var, hiçbir yetkili istifa etmedi. Bu ülkenin insanlarını en zor günlerinde yapayalnız bıraktılar. Topluca istifa etmeleri gerekiyor” dedi. Batuman: “Bireylerin de parçası olduğu aç gözlülük, rant ve kâr hırsı, yaşadığımız yıkımın en büyük sebeplerindendir” Mimarlar Odası Genel Başkan Yardımcısı Bülent Batuman, yaşanan kayıplara afetin değil, insanların neden olduğunu söyleyerek bu felaketten ders çıkarılması gerektiğini aktardı. Önümüzdeki dönemde hasarlı bölgelerde neler yapılacağına dair, enkazların tahliyesine dair ciddi bir şekilde düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Batuman, “Yaşadığımız bu felaketin bir afetten ayrı düşünülmesi gerekiyor. Afet, doğal bir afet fakat felaket beşerî bir felaket. Bunu kendi ellerimizle büyütmüşüz. Mücadele etme konusundaki başarımızı da düşürmüşüz. Bunların hepsi çok açık biçimde görülüyor. Yapıların insan öldürme potansiyeli giderek arttı. Deprem anından başlayarak insanlara yardım ulaştırmak, organize etmek konusunda devletin düşük kapasitesini daha da yok ettiğini görüyoruz. İlgili kurumların liyakatsizliği ortaya çıkıyor. Bunlar çok acıklı. İyimserlik veren tek şey, sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin yeteneklerini artırdığını görmek. Meslek örgütlerinin ne kadar kıymetli ve dirençli olduklarını, örgütlülüğünü halk yararına kullandığını görmek mümkün. Orada kendi acıları içinde her şeyi bir yana bırakıp çalıştıklarını biliyoruz. Bu örgütlere karşı çıkanları da halk görüyor. Meslek örgütleri kamu erki kullanan birimler yani bir anlamda devletin parçaları. Devlet ise onları bir ur gibi kendinden çıkartıp atmaya çalışıyor. Bu depremin şiddetinin ötesinde yaygınlığı da birçok şeyi gözler önüne seriyor. Daha önce meydana gelen yıkım sanki oraya hasmış gibi bir intiba oluşuyordu fakat bu yaygınlıkla, rant hırsının bireylerin de parçası olduğunu görüyoruz. İlçelerde hiç gerekli olmayan kat yükseklikleri olduğunu görüyoruz. Küçük yerleşim yerlerinde bile kat yüksekliği yüzünden yıkımlar görüyoruz. Maraş’ta mahallelerin dümdüz olduğu görülüyor. Küçük yerleşim yerlerine gidildikçe teknik bilgi azalıyor fakat orada da yüksek, lüks binaların yıkıldığını görüyoruz. İnsanların tüm malvarlıklarını yatırıp aldığı evler enkaza dönmüş durumda. İmar affı gibi uygulamalar, tüm bunları cinayete dönüştüren ve bu rant hırsını besleyen şeyler. Depremleri yaşamaya devam edeceğiz. Dileriz ki toplumda bir bilinç sıçraması görürüz. Arama kurtarma çalışmaları sona ermek üzere. Enkazın tahliyesi ve nasıl muhafaza edileceği konusunda yer seçimleri önemli. Asbest içeren tehlikeli molozların atılması önemli bir problem. Bundan sonrası için geçici yerleşim yerlerinin oluşturulması önem taşıyor. Üretilen çadır kentlerin, geçici yerleşimlerin bile bir iki yıl yerinde kalacağını öngörmemiz gerekiyor. Kalıcılığı olacak, iyi planlanmış yerlere ihtiyacımız var. Kalıcı konut üretme konusunda yeniden planlanma yapılarak yeni alanların seçilmesi gerekiyor. Bu kentler ne olacağı konusunda ciddiyetle düşünmek gerekiyor. Antakya’da çok büyük bir yıkım var. Ayakta duran yapıların bile çok büyük bir kısmı hasarlı. Aynı yerlere yapılan aynı binalar tekrar yıkılacak. Aynı hataya düşmemek gerekiyor. Tüm şehri taşımak tabii ki büyük bir konu ama iyi bir planlama yapılması gerekiyor. Bilimin ve tekniğin ışığında yaklaşılması gerekiyor. Müdahalelerin acil şekilde yapılması gerekiyor fakat gelecek planları için acele etmeyip akılcı davranmamız gerekiyor” dedi. Atakan: “Yakında salgın hastalıklar baş gösterecek” Mimarlar Odası Ankara Şube Başkan Yardımcısı Ali Atakan, sorumluların kendilerini gizlemeye çalıştıklarını ve türlü bahaneler bularak yıkımı meşrulaştırmaya çalıştıklarını söyledi. Atakan, “Depremin ağırlığı omuzlarımızda. 6 Şubat 2023 tarihinden geriye dönüp baktığımızda çağın hızlı gelişen bilimselliğine rağmen hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz. Siyasal iktidar ve onun sözcüleri, eski binaların yıkıldığını söyleyerek kendilerini aklıyorlar. Depremin büyüklüğünü dile getiriyor. Alanda yeni binaların yıkıldığını görüyoruz. İmar barışı adı altında suça ortak oldular. Hangi binaların yıkıldığını, hangilerinin sağlam kaldığını toplumla paylaşmaları gerekiyor. Deprem öncesinde ve deprem müdahalelerinde ihmaller olduğu ortada. Konaklanacak sıhhi ortamlar yok ve yakında salgın hastalıklar baş gösterecek. Bölgelerde herkes yoğun bir travma altında. Sağlıklı ortamlar oluşturulamadı. Depreme dayanıklı olmayan yapıların hesabını iktidar vermek zorunda. İmar affını gündeme getiren iktidar, ona oy veren vekiller ve uygulayanların tamamı yargılanmalıdır. Yeni binalar yıkılıyor. Ondan fazla şehrimizde 15 milyon insanın yaşamı etkilenmiş durumda. Sorumlu olarak günah keçileri seçiliyor. Bu devlet, kendi öz çocuklarıyla yaralarını saracaktır. Vebaliniz üzerimizde ve bunun hesabını toplum soracaktır” sözlerini aktardı. Üzgün: “Kimsenin imar affına yetkisi olmamalı” Mimarlar Odası yönetim kurulu üyesi Songül Üzgün, bölgede gördüklerinden çok etkilendiğini söyleyerek sürecin herkes için çok üzücü olduğunu dile getirdi. Depremzedelerin umutsuzluk içinde olduğunu, şehirlerin terk edilmiş olduğunu gördüklerini aktardı. Kriz yönetiminde başarısız olunduğunu vurgulayan Üzgün, “Bölgeden keşkelerle dönmek istemezdim ama keşke doğru planlama yapılmış olsaydı, denetim yapılsaydı. Kaynaklarımız doğru yerlere aktarılmış olsaydı, lüks makam arabaları olmasaydı da birkaç çocuk hayatta kalsaydı. Ama gördüğümüz görüntü bu değil maalesef. İnsanların enkazdan doğru düzgün çıkarılamadıklarını gördük. AFAD’ın başına atanan kişilerin böyle bir krizi yönetmesini bekledik fakat olmadı. Yardımlar doğru şekilde dağıtılamıyor, insanlar doğru şekilde çıkartılamıyor. Keşke kaynaklar doğru yerlere aktarılsaydı, fay hattı belliyken binalar yapılmasaydı, bataklıktaki şeftali ağaçları yıkılıp 14-15 katlı binalar yapılmasaydı. Bölgede karşılaştığımız insanların çok zor durumda kaldığını ve geleceğe dair umutsuz olduklarını gördük. Bu kadar yaraya rağmen örgütlenebildiğimizi gördük. Gittiğimiz ilçeler terk edilmiş durumdaydı. Kentler hayalet gibiydi. Güvenlik, ciddi bir sorun haline gelmişti; hijyen yoktu, su yoktu. Malatya’da çeşmeden kahverengi su akıyordu. Hızlı bir şekilde tüm sorunlara çözüm üretilmesi gerekiyor. Depremden sağ çıkan çocukların okulları yıkılmış durumda. Bu çocukların eğitim sorunun çözülmesi gerekiyor. Okulları kapatarak buna çözüm üretemeyiz. İstanbul’a da böyle bir felaket geleceği öngörülüyor. Orada da önlemlerin alınması gerekiyor. Yapılan çalışmaların ne kadar doğru olduğundan hala şüphelerimiz var. Maraş’ta bazı binalardan numuneler alınıyor, bunların doğru bir şekilde sonuçlandırılması gerekiyor. Türkiye’nin her yerinde aynı şekilde bir yapılaşma görülüyor. O bölgelere uygun çözüm önerileri gerekiyor. Bölgesel, yöresel o alana uygun çözümlerin üretilmesi gerekiyor. Hiç kimsenin imar affına yetkisi olmaması gerekiyor. Bu suçun tamamıyla ortadan kaldırılası gerekiyor” sözlerini aktardı.
Editör: Ahmet Ertüm