Milliyetçi damarın yükselişi

Utku ŞENSOY [caption id="attachment_297584" align="alignright" width="914"]

Abone Ol
Utku ŞENSOY [caption id="attachment_297584" align="alignright" width="914"] 28 Mayıs'ta 13'ncü Cumhurbaşkanını seçeceğiz[/caption] 14 Mayıs’ta TBMM’deki düğüm çözüldü, sandalyeler sahiplerini buldu. Şimdi sıra cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağında. İbre her ne kadar iki adaydan daha çok oy olanı gösterse de mevcut tabloyu gözden geçirdiğimizde şartların eşit olduğunu görüyoruz. İlk turda 1 milyondan fazla geçersiz oy vardı, sandığa gitmeyen seçmen sayısı 8 milyon 800 bindi ve 50 bine yakın yeni genç seçmen ilk kez oy kullanacak. Birinci turda iki lider arasındaki fark 2 buçuk milyon. Her ne kadar kantarın topuzu Meclis’ten birinci parti olarak çıkan Recep Tayyip Erdoğan tarafında ağır basıyor gibi görünse de Kemal Kılıçdaroğlu açısından henüz bitmiş bir şey yok, zira bu turda taraflar için her şey sıfırdan başlayacak. Hangi aday 1 oy fazla alırsa kazanan o olacak! Kimilerine göre bu tur bir yerde; “Erdoğan ile devam” ya da “tamam artık değişimin zamanı referandumu” şeklinde gerçekleşecek. Seçimleri izlemek üzere Türkiye'de bulunan uluslararası kuruluşların gözlemcilerinin özellikle de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT raporunda, seçmenlere gerçek siyasi alternatifler arasında bir seçim yapma şansı verilmekle birlikte, mevcut cumhurbaşkanı ve “iktidar partilerinin taraflı medya üzerinden haksız bir avantaja sahip olduğuna” dikkat çekilip, "Türkiye, adil seçim kampanyası koşulları oluşturmaktan çok uzak" eleştirisi yapıldı. AGİT’in bu raporuna rağmen bize göre, ilk tur mercek altına alındığında, seçimin ana kazananının halk olduğunu, bazı çevrelerin gerginliği körükleyici demeçlerine ve çabalarına rağmen, seçimlerin sakin geçmiş olması, halkımız bu demokrasi sınavından, yüksek katılımla alnının akıyla çıkmış olması büyük bir gurur kaynağıdır. Yine herkesin malumu olan birilerinin çirkinleşmeye, demokrasi dışı davranışlara tevessül etmesine rağmen gerginlikten uzak bir seçim süreci geçirdik. Burada ana kaybedenin bu tür siyasetçilerle, ortalığı velveleye veren sözde köşe yazarları ve bazı akademisyenler olduğunu gördük. Ekranlarda boy gösteren bu tür figürlerin itibar kaybettiklerine tanık olduk bu seçimlerde. Demek ki yurttaşlar, çeşitli demeçlerle kendisini korkutmaya, galeyana getirmeye çabalayan bu tür sözde kanaat önderlerine itibar etmeksizin sandığa gidip son derece uygar biçimde oyunu kullanabiliyormuş. Seçmen ilk turda bazı sinyaller verdi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde her iki lidere de geçit vermeyerek önemli bir uyarıda bulundu. Bundan sonraki süreçte seçmenin bu uyarısını liderler nasıl değerlendirir kendilerine hangi hususlarda çeki düzen verir önümüzdeki günlerde bunu göreceğiz. Ama ilk tur için burada görülmesi gereken seçmenin; “ikinize de güvenmiyorum” mesajıdır. Bir diğer önemli husus da, halkımızın “vatan-beka-bayrak” gibi hususları kendi boğazından da önde tutmuş olmasıdır. Yurttaş, güvenlik ve beka sorunu ekonominin, tencerenin önünde görüyor. Her seçimde giderek yükselen milliyetçi damarın bu seçimlere de damgasını vurduğu gerçeğiyle karşılaştık. Devlet Bahçeli’nin liderliğindeki MHP’nin ve Sinan Ogan’ın beklentilerin ve yazılıp çizilenlerin aksine toplamda yüzde 16’nın üzerinde oy alması bunun en önemli göstergesidir. 11 partili Meclis tablosunda, DEVA, GELECEK PARTİ, SAADET ve HÜDA PAR da kazananlar olarak dikkat çekti. Bu seçimlerin ana kaybedeni, seçim gecesinden başlayarak yurttaşların önemli bir kesiminin büyük tepkisini alan, güven yitiren kamuoyu araştırmaları yapan anket firmalarıyla devletin önemli kurumlarından Anadolu Ajansı oldu. Meclis dışında kalan BBP lideri Mustafa Destici de kaybeden olarak dikkat çekti. Seçimlere TBMM sandalyeleri açısından bakacak olursak, büyük çoğunluğu sağ tandanslı bir tablo görüyoruz. Erol Mütercimler hocanın ifade ettiği gibi, Türkiye’deki seçmen profili; “ideolojik saplantılı olanlardan, cemaat ve tarikatların işaret ettiklerinden, aşiretlerin gösterdiklerinden ve azınlıkta olan entelektüel gruplardan oluşmaktadır.” Bu dört unsurun tesiri altında sandığa giden seçmen, belki de Cumhuriyet tarihimizin en mutaassıp meclislerinden birini ortaya koydu. Halkın önemli bir kesiminin kendisini milliyetçi ve muhafazakar olarak tanımladığı bu topraklarda en önemli göstergenin, “beka sorunu ve güçlü liderlik” olduğunu bu ilk tur sonuçlarıyla bir kez daha tanık olduk. Zaten bunun sonucu Recep Tayyip Erdoğan Ak Parti’nin oyu yüzde 35’ken, kendisi bunun 14 puan üzerinde bir oya ulaştı. Demek ki güçlü lider figürü halkın tercihinde her zaman karşılık buluyor. Türkiye’de seçimlerin ekonomi ve yoksulluk “tencere siyaseti” üzerinden yapıldığı iddiası da bu son seçimlerde rafa kaldırılmış oldu. Burada kimlik ve inancın ekonomi ve yoksulluktan önce geldiğine tanık olduk. Bazı sosyologlar, “inanç ve ideoloji üzerinden yapılan son seçim” olduğu iddiasında olsalar da biz bu görüşe katılmayanlardanız. Zire bu topraklarda inanç ve kimlik ideolojisi üzerinden yapılan siyasetin daha uzun yıllar seçmende karşılığını bulacağını düşünenlerdeniz. 10 gün sonra yeniden sandık başındayız. Yine birinci turdaki gibi halkımızın sağduyulu yaklaşımının devam edeceğinden, demokratik hakkını en uygar biçimde kullanıp sandığa sahip çıkacağından şüphemiz yok. Çatlak seslere itibar etmeden, vakur biçimde tüm dünyaya demokrasiyi özümsediğimizi gösterip kazananı alkışlamaya hazır olalım. Son karar milletin, hak eden kazansın13’ncü Cumhurbaşkanımız olsun diyoruz.