Kültür-Sanat

Metehan Özcan “Prova” sergisinde yapay zeka ve sanatı buluşturuyor

Sanatçı Metehan Özcan’ın bir retrospektif provası olarak sunduğu “Prova/Rehearsal” sergisi, İstanbul’dan sonra Ankara’da açıldı. Ka Atölye'de sanatseverlerle buluşan ve yapay zekayı da bünyesinde barındıran sergiden detayları Metehan Özcan, 24 Saat’e değerlendirdi.

Abone Ol

Deniz Ali Tatar

Sanatçı Metehan Özcan’ın daha önce İstanbul Versus Art Project’te Merve Elveren küratörlüğünde sergilenen “Prova” başlıklı kişisel sergisi, yeni yorumuyla Ka’da, Ankaralı sanatseverlerle buluştu. Yapay zeka destekli çalışmalarıyla daha önceki sergilerinden çalışmalarını da ekleyerek bir retroperspektif sunan Özcan, kendi sanat pratiğine bir bakışa ziyaretçileri davet ediyor. Sergiden detayları 24 Saat’e anlatan Özcan, aynı zamanda yapay zekanın günümüzdeki kullanımı hakkında da konuştu.

“Bir sanatçının başından günümüze kadar olan çalışmalarının dökümü”

 “Prova” sergisini bir retrospektif provası olduğunu söyleyen Metehan Özcan, “Bir sanatçının başından günümüze kadar olan çalışmalarının dökümü olarak düşünebiliriz. Ben de son iki yıldır yapay zeka destekli programla çalışıyordum. Onları da, belirli bir noktaya geldikten sonra sergilemek istiyordum. Sadece o çalışmalarımı değil, bu konuya nereden geldiğimi ve geçmiş sergilerimden olan çalışmalarımı da bir araya getirmek niyetiyle bir yola çıktım. Ve bu şekilde ‘Prova’ ortaya çıktı” dedi. İlk sergisinden de bir çok eserin sergide olduğunu söyleyen Özcan, şunu ekledi: “Bir zaman çizelgesi olarak tasarladık serginin dizilimini. O yüzden bu restoperspektif, benim için çok kıymetli.”

Sergiyi ilk olarak İstanbul’da açıldığını söyleyen Özcan, “Versus Art Project’te sergiyi ilk olarak açtık. O sergiyi Ankara’ya Ka Atölye’ye getirdik. 12 Ekim’den 9 Aralık’a kadar sürmüştü İstanbul’da sergi. Sergiyi açtığımızda, ben Ankara’da da serginin olmasını çok istiyordum. Ardından Ka Atölye ve Oğuz Karakütük ile konuştuk. Daha önceden de çalışmalarını biliyordum ve şahane bir çalışma oldu. Ben Ka’yı çok seviyorum, çünkü burası sadece sergi alanı değil, sanatsal bir sosyalleşme alanı burası bir yandan da. Atölye ve seminerlerin olduğu çok değerli bir yer bence. Ben de daha önce yerleri Sönmez Apartmanı’ndayken de söyleşilerine katılmıştım Ka’nın. Bence sergi açmak isteyen bir sanatçı, daha önce o mekanın izleyicisi takipçisi olmalı. Bir yerin katılımcısı olmadan, orada sergi açmak çok gerçekçi değil. Çünkü o zaman bir yabancılaşma oluyor. Daha önce Ka’nın katılımcısı olduğum için, onlarla bir çalışmalar yapmayı hep istiyordum ve iyi ki denk geldik” dedi.

“Kendi pratiğimi sunuyorum”

Prova sözcüğünün bünyesinde ‘Test etmek’, ‘teyit etmek’, ‘sınamak’, ‘denemek’ ve ‘incelemek’ anlamlarını barındırdığını söyleyen Özcan, “Provanın ilk üç anlamı, yaşanması muhtemel bir deneyimin hazırlığını yapabilme -bir tür denetleme üzerine kurulu. Yani tekrarla yakın ilişkilidir. Tekrarlar benzerlik gösterse de her biri kendine özgüdür. ‘Denemek’ ve ‘incelemek’ anlamları ise sözcüğü denetim ve tekrarla ilgili çağrışımlardan uzaklaştırır; dikkatli bir gözlem yeteneğine, esnek olabilmeye, icabında kılıktan kılığa girebilmeye tekabül eder. Günümüzdeki kullanımlarını kazanana kadar geçirdiği süreçler ve barındırdığı anlamlar birlikte değerlendirildiğinde, provanın dönüşüme sürekli devam ettiği söylenebilir. Prova yeniden düşünülmeye ve düzenlenmeye açıktır.” diye belirtti. Sergide kendi pratiğini sunduğunu söyleyen Özcan, “1978 tarihli bir vesikalık, istiflenmiş görseller, bir banyo fayansı, oda anahtarları, otel odası fotoğrafları, anonim mekânlar-tanıdık mekânlar, gizlenmiş hatıralar, geleceğe dair tahayyüller bu sergide yer alıyor. Prova’da yer alan çalışmaların yan yana olması, özel ve kamusal olan arasında bir köprü kuruyor” diye belirtti.

“Yapay zekadan sadece destek almalıyız”

Sergideki fotoğraf çalışmalarında yapay zekanın da olduğunu yineleyen Özcan, yapay zekanın günümüzde sanata olan etkisini şu şekilde anlattı: “Günümüzde sanat alanında bir çok kişi, bu nedenle işten çıkarıldı. Hatta greve bile gidildi birçok yerde. Sanırım yazarlar özelinde animasyon şirketleri de, belirli kararlar aldı. Belli bir dereceye kadar yapay zekadan destek alınması konusunda anlaşmaya varıldı. Hayatımızda çok yeni bir şey yapay zeka ve bu konudaki regülasyonların ve uygulamaların konuşulması gerekiyor. Ama sosyal medyada olduğu gibi, teknolojik bir şey sosyal olarak hayatımıza kontrolsüzce hükmediyor. Bir çocuğunuz var, ilk başta ona kimse cep telefonu vermek istemiyor. Bir noktadan sonra telefona sahip oluyor ve sınırsız bir internet erişimine sahip oluyor. O çocuk YouTube’a filtrersiz bir şekilde erişebiliyor ve bir nesil bu şekilde büyüyor. Bir şekilde algıyla alakalı aslında. Hayatımıza yapay zekayı tam anlamıyla yerleştirmeden, sadece destek alarak ilerlemeliyiz”