Nisan ve eylül aylarında gerçekleştirilen medya konferansları ve çalıştaylarda, üye meslek örgütlerinin, çalışma gruplarının, hukuk ve iletişim akademisyenlerinin uzun soluklu çalışmasının sonuç bildirgesi olan metin “İfade ve Medya Özgürlüğü”, “Dijitalleşme ve Fikri Haklar” ve “Çalışma Yaşamı” başlıklarında gazetecilerin sorunlarına çözüm önerileri getiriyor. Deklarasyon, gazetecilerin çalışma haklarını ve medya özgürlüğünü yeniden kazanmaları için tüm meslektaşların örgütlü mücadelesi için çağrıda bulunuyor.
Bilgin: Deklarasyon eşitler arasında bir birleşmenin sonucudur
Gazeteciler Cemiyeti’nde yapılan tanıtım toplantısında konuşan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, “Çalışmaya katkı sağlayan 12 meslek örgütüne, akademisyenlere ve tüm aktörlere sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Bu deklarasyon önemli bir sonuçtur. 12 örgütün bir araya gelip böylesine uzun soluklu çalışma yapması sonuçtan/deklarasyondan daha önemlidir. Bu birlikteliğin en büyük başarısı bence eşitler arasında bir birleşmenin bir el ele tutuşmanın sonucudur. Unutmayınız ki bir meslek örgütünün veya bir sendikanın önemi üye sayısının fazlalığı veya malının mülkünün çok oluşuyla ilgili değildir. Bu ancak insan hakları, demokrasi, mesleğin gelişmesi ve ülkedeki sendikalaşma konusundaki çalışmalarıyla mümkün olabilir. Bu konuda ne kadar hızlı koşmuşsa o kadar başarılı olmuştur. Onun için bu eşit beraberlik bu sonucu doğurmuştur” dedi.
Dayanışma çağrısı
Bilgin devamla, “Biz her zaman uzanan el olduk, bize uzanan elleri sıkı sıkıya tuttuk. Umarım bundan sonra da bu dayanışmayı daha da geliştirerek bu ülkenin çok ciddi sıkıntılarının olduğu bir dönemde özellikle basın sektöründe, insanların düşüncelerinden dolayı hapsedildiği adeta düşüncelere pranga vurulmak istendiği bir dönemde her zamankinden fazla birlikteliğe ihtiyacımız var. Bu nedenle deklarasyondan daha da önemli olan bu eşit beraberlik ve birlikte olan çalışmadır. Bu 12 örgüt kollarını açarak diğer örgütleri de bu dayanışmanın içine çağırıyor. Birleşelim, büyüyelim ve daha büyük mücadelenin içerisinde olalım” sözlerine yer verdi.
Durmuş: Türkiye’de sendikal örgütlenme oranı yüzde 12.7
Etkinlik Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş’un konuşmasıyla devam etti. 2008’de oluşturulan Gazetecilere Özgürlük Platformu sonrası en önemli birlikteliğin “Medya Dayanışma Grubu” olduğunu söyleyen Durmuş, gazetecilerin geçmişte bir araya geldiğindeki kazanımlarından örnekler verdi. Türkiye’de sendikal örgütlenme oranının yalnızca yüzde 12.7 olduğunu ve bunların yalnızca yüzde dokuzunun toplu iş sözleşmesi hakkı olduğunu vurgulayan Durmuş, gazetecilerin yüzde 70’ten fazlasının asgari ücrete mahkûm olduğunun altını çizdi. Durmuş, “Gazeteciler örgütlenmedikçe iktidarlar istedikleri gibi yasaları değiştirebilirler. Gelin örgüt fikrini yeniden aşılayalım, birlikte güçlü olalım” dedi.
Bildirici: Metni kampanyaya dönüştürürsek önemli sonuçlar alabiliriz
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici de yıl içinde yapılan iki Medya Konferansı’nın önemine değinerek, “Gazeteciler hep konuşur, havada kalır. Fakat bu sefer uçup gitmesine izin vermedik. Elimizdeki Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu somut bir çıktıdır” dedi.
Bildirici, gazetecilik mesleğinin yapılmasını engelleyen ortama işaret ederek, “Kendi hakkını savunamayan bir meslek kimin hakkını savunabilir ki? Kaybettiğimiz hak ve özgürlüklerimizi yeniden kazanabilmek için hak ve özgürlüklerimiz paydasında bir araya geldik. Sorunları ortaya koymakla kalmadık çözümler de önerdik. Eğer bu metni bir kampanyaya dönüştürürsek çok önemli sonuçlar alacağımız inanıyorum” dedi.
Kaderoğlu Bulut: Gazetecilerin yurttaşlığa sahip çıkma iradesini içeren bir deklarasyon oldu
Deklarasyonun hazırlanmasında emeği geçen Dr. Çağrı Kaderoğlu Bulut da dijital dönüşüm çağında gazeteciliğin de neo-liberal siyasi baskılarla evrildiğini ve böylesi bir dönemde bu deklarasyonun ortaya çıkmasının önemine vurgu yaptı. Kaderoğlu, “Bu gazetecilerin sadece kendi meslekleriyle ilgili bir irade gösterisi olmaktan ileriye geçip, gazetecilerin yurttaşlığa sahip çıkma iradesini de içeren bir deklarasyon oldu” diye konuştu.
Gappi: Meslektaşlarımız onurlu bir yaşam için beklentilerini ortaya koyuyor
Etkinlik kapsamında konuşan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi de “Düşündüğümüz düşünemediğimiz tüm tehdit ve kısıtlamalarla karşı karşıya kaldığımız bu dönemde nasıl bir ülke, nasıl bir basın ve medya istediğimizi hep birlikte ortaya koymak için yola çıktık. Bu deklarasyon gazetecilerin isyanı olmanın ötesinde meslektaşlarımızın onurlu bir yaşam için beklentilerini de ortaya koyuyor” dedi.
Deklarasyon metninde şu ifadelere yer verildi:
Biz gazeteciler için, 10 Ocak 1961, saygıyla, kıvanç ve de minnetle andığımız bir tarihtir. O gün bu ülkenin gazetecileri, yeni haklar içeren ve yasayı engellemeye çalışan “dokuz gazete patronu”na karşı direnişe geçmişlerdi. “Basın bir kamu hizmetidir” sloganıyla Babıali’yi ayaklandırdılar. Günlerce sürdürdüler mücadeleyi ve sonunda kazandılar. Çalışma koşullarını gazeteciliğe yaraşır hale getiren yasal düzenleme yürürlüğe girdi.
Aradan 63 yıl geçti ve biz bugün artık o kazanımların çok gerisindeyiz. Örgüt bolluğu içinde örgütsüz durumdayız, gazetecilerin çoğunluğu sendikasız ve toplu sözleşmesiz. O mücadeleyle kazanılan özlük haklarımızın çoğu yıllar içinde işveren-yargı-siyasi iktidar işbirliğiyle geri alındı. Kalan haklarımız da Basın İş Kanunu ortadan kaldırılarak gasp edilmek isteniyor. Artık güvencesiz, savunmasız ve her an işten çıkarılma tehdidi altında bir mesleğin mensuplarıyız. Siyasi iktidar bir yandan da medyanın büyük bölümünü türlü yöntemlerle kontrolü altına alarak, bağımsız ve nesnel gazetecilik yapma koşullarını sınırlandırdı.
"Mesleksizleşiyoruz"
Gazetecilere saldırılar, gözaltına almalar, hapse atmalar, erişim engellemeleri ve haber sitelerinin kapatılması olağanlaştırıldı. Üstüne bir de gazeteciliği suçmuş gibi gösteren yasal düzenlemeler yapılarak yeni bir medya düzeni yaratıldı. Ne yazık ki, otoriter rejimin oluşturduğu yeni medya düzeni gazeteciler tarafından da benimsendi, içselleştirildi. Dijital çağın getirdiği teknolojik dönüşüme tam da böyle bir ortamda yakalandık. Teknolojik dönüşüm, gazeteciliği ve haber üretim süreçlerini de dönüştürüyor. Mesleğimizin toplumsal anlamı ve önemine ilişkin zemin kayması yaşanıyor, mesleksizleşiyoruz. Basılı gazetelerin tirajları sürekli gerilerken dijital mecralarda ve sosyal medya platformlarında yeni gazetecilik formları oluşuyor; yeni etik sorunlar ortaya çıkıyor. Böylesi koşullarda sessiz kalamazdık, edilgen olamazdık. Gazetecilik meslek örgütleri olarak inisiyatif almamız gerekiyordu. 12 gazetecilik meslek örgütü olarak bir araya geldik, güçlerimizi birleştirdik.
"Elimizde bir yol haritamız var artık"
İlk adım olarak koşullarımızı irdelemek, sorunları saptamak, hak ve özgürlüğümüz için mücadeleye girişmek ve dönüşüme öncülük etmek için yol haritası oluşturmamız gerekiyordu. 26-27 Nisan 2024’te “Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar” başlıklı bir çalıştay ve konferans düzenledik. Burada dile getirilen görüşleri “Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu”nda topladık. 19-20 Eylül 2024’te düzenlediğimiz ikinci çalıştay ve konferansta taslak metni tartıştık, olgunlaştırdık. Ardından metni son kez gazetecilik örgütleri ile meslektaşlarımızın değerlendirmelerine açtık ve metne nihai şeklini verdik. İktidarın gazeteciliği sınırlandıracak yeni yasal düzenlemeler hazırladığı zorlu bir döneme girerken hak ve özgürlük mücadelemizde rotamızı kaybetmemizi önleyecek, taleplerimizi belirginleştirecek bir yol haritamız var artık elimizde. Eleştirel ve bağımsız gazetecilik, çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Talep ettiğimiz hak ve özgürlükler, topluma karşı görev ve sorumluluklarımızı yerine getirebilmek içindir. Bizim özgürlüğümüz, vatandaşların bilgi edinme hakkını kullanabilmeleri ve doğru bilgilendirilmelerinin ön koşuludur.