Ahmet Çağatay Bayraktar 

2024 yılı ekonomik ve sosyal olumsuzlukların yanında basın özgürlüğünün de gündemde olduğu bir yıl oldu. Haberleri nedeniyle gazeteciler terör örgütü propagandası yapmak ve silahlı örgüte üye olmak suçlamalarına maruz kaldı.

Kamuoyunda “Sansür Yasası” olarak bilinen 2022’de uygulamaya konuşan Türk Ceza Kanunu 217/A sayılı “Halka Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma” maddesi ise bu yıl haber ve ifade özgürlüğüne yönelik etkin olarak kullanılan adli yaptırımlardan biri oldu. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) ‘İfade Özgürlüğü ve Gazetecilik Davaları: Dava İzleme Programı Raporu’ ise aktivistlerin, öğrencilerin ve gazetecilerin 1 Eylül 2023 - 20 Temmuz 2024 tarihleri arasında ifade ve basın özgürlüğü davalarının içeriğini ortaya koydu. İzlenen toplam 281 davada, 614 duruşma görüldü ve bu davalarda toplam bin 856 sanık yargılandı.

Türkiye'deki yüksek enflasyon ve ekonomik sorunlar ise gazetecilerin emeklerinin karşılığını alması noktasında önemli sorunlardan sadece biri. Sendikalı gazeteci oranı, sendikasız olanlara olan göre halen az seviyede. 

Medya Konferansi 1

Eylül ve Nisan aylarında gerçekleşen Medya Konferansı'nda Medya Dayanışma Grubu paydaşları yanında akademisyen, hukukçu ve gazeteciler de dinleyici ve konuşmacı olarak yer aldı

Yaşanan olumsuzlukların yanında Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Haber-Sen, Kesk Basın-İş, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Parlamento Muhabirleri Derneği, Diploması Muhabirleri Derneği, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Türkiye Haber Kameramanları Derneği, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Medya ve Hukuk Çalışmaları Grubu, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti, Sınır Tanımayan Gazeteciler'in bir araya geldiği "Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar" başlığında düzenlenen iki medya konferansı ve Medya Dayanışma Grubu'nun çalıştayı sonucu oluşturulan "Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu" ülke basınının sorunlarının yanında çözüm yollarının gazetecilerin sesiyle dile getirildiği önemli bir dönüm noktası oluşturdu. 

Medya ÇalıştayıDüzenlenen konferanslar yanında Medya Dayanışma Grubu çalıştayı sonucu "Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu” kamuoyu ile paylaşıldı

Basın emekçileri için 2024 nasıl geçti sorusunun cevabını Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Barış Altıntaş, Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Kıvanç El 24 Saat için yanıtladı. 

Gazetecileri terörle ilişkilendirmenin yanında iftira ve hakaret suçlarının da yöneltildiğini söyleyen MLSA Eş Direktörü Barış Altıntaş, “Haber takibi yapan gazeteciler, kamusal görevlerini yerine getirirken kolluk ekiplerinin müdahalesine karşı koyduklarında ‘kamu görevlisine hakaret’ suçlamasına maruz kalıyor. Sosyal medyadan yöneltilen eleştiriler ise Cumhurbaşkanına hakaret davalarının delili olarak gösteriliyor. Özellikle son yıllarda "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak", yani halk arasında bilinen adıyla "Sansür Yasası", bu listeye eklendi ve bu sene raporda da gördüğümüz gibi ciddi bir tehdit oluşturdu” dedi.

“Tutuklu yargılama düştü, baskı devam ediyor”

Sansür Yasası’nın 2022’de ilk olarak Sinan Aygül’ün çocuk tacizine dair haberine kullanıldığını ve 6 Şubat depremlerinde haber yapan gazetecilere karşı kullanıldığını anımsatan Altıntaş, yasa kapsamında 2023’te 2 dava olduğunu 2024 yılı içinde ise sadece raporda yer alan 12 dava olduğunu belirtti. Sansür Yasası’nın gazeteciler için "Bu haberi yazarsam dava açılır mı?" sorusuna yol açtığını ifade eden Altıntaş 2024 yılında tutuklamalarda azalma olsa da gazetecilere yönelik açılan davaların sayısının arttığına işaret etti:

“Gazeteciler sürekli mahkemelerde ifade vermek zorunda kalıyor, bu da mesleklerini özgürce yapmalarını engelliyor. Ayrıca yeni eklenen 217/A maddesinin de gazetecilere karşı nasıl kullanıldığı düşünüldüğünde yarın daha çok gazetecinin tutuklanması mümkün. Geçmişe göre tutuklu yargılamada rakamsal bir düşüş olduğu doğru ama bu sistematik baskı sürdüğü için hiçbir anlam ifade etmiyor. Bir de yargılananların hiçbir zaman açılmaması gereken davalarda yargılandığını da hatırlatmak lazım.”

Bariş Altintaş

MLSA Eş Direktörü Altıntaş gazetecilerin maruz kaldığı hukuki süreçleri paylaştı

Kamu görevlileri de şikayetçiler arasında

Bu yılki raporda ilk defa davalarda şikayetçi tarafa da yer verdiklerini belirten Altıntaş, “Gazetecilere açılan davalarda şikayetçi tarafın genellikle devlet yetkilileri, kamu kurumları ya da hükümete yakın kişiler olduğunu biliyoruz. Bazı davalar savcılık tarafından re’sen açılıyor. Örneğin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi, bu dönemde gazetecilere en çok dava açan taraflar arasında. Sadece Erdoğan’a hakaret iddiasıyla açılmış 22 dava var. Şikayetçiler arasında bakanlar, valiler ve belediye başkanları da yer alıyor” bilgisini verdi.

Galata Köprüsü'nde gerçekleşen Filistin'e destek mitingi sonrası Prof. Çelik'ten 1 Mayıs çıkışı Galata Köprüsü'nde gerçekleşen Filistin'e destek mitingi sonrası Prof. Çelik'ten 1 Mayıs çıkışı

Suçlamaların başında “Cumhurbaşkanına hakaret” var

Cumhurbaşkanına hakaret, gazetecilere karşı en çok kullanılan suçlamaların başında geldiğini belirten Altıntaş, dava sürecinde delil olarak gazetecinin haberleri, sosyal medya paylaşımları ve televizyon konuşmalarının sunulduğunu ifade ederken yaşanan “sıra dışı” olaylardan örnekler de sundu:

“Örneğin, bir haberin başlığında geçen bir ifade ya da bir sosyal medya paylaşımı, "Cumhurbaşkanına hakaret" sayılabiliyor. Hatta bir davada, cumhurbaşkanı ile hiç ilgisi olmayan bir haberin fotoğrafında arka planda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın portresi yer aldığı için gazeteciye dava açıldı.”

Gazeteciler davaları takipte zorlanıyor

Gazetecilerin yargılandığı davaları gazeteciler görevleri gereği takip edebiliyor mu? Altıntaş mahkemelerin fiziksel koşulları nedeniyle gazetecilerin davaları takip etmesinin zor olduğunu belirtirken yargılama sürecindeki sorunlara da işaret etti:

“Maalesef mahkemelerin fiziksel koşulları genellikle çok yetersiz. Mahkeme salonları küçük, duruşmalar çoğu zaman geç başlıyor. Küçük salonlar bazen çok kişinin izlediği davalarda salona girişi zorlaştırıyor. Sanıkların konuşmalarının kesilmesi, savunma haklarının engellenmesi gibi sorunlar da devam ediyor özellikle İstanbul dışı illerde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’nin (SEGBİS) çalışmaması gibi teknik sorunlar da oluyor. Bu ortamda duruşmalara destek vermek için gelen sivil toplum kuruluşları ve gazeteciler de zorlanabiliyor.”

“Tazminat cezalarını ödemek için gazeteci kredi çekiyor”

Hakaret davalarında gazeteciye ve çalıştığı kuruma maddi ve manevi tazminat cezaları da kesiliyor. Altıntaş’a göre kesilen tazminat cezalarının yükü, gazetecinin halihazırda yaşadığı maddi zorlukları daha da artıracak seviyede:

“Bu cezalar genellikle yüksek miktarlarda oluyor ve zaten çok düşük maaşlarla çalışan gazetecilerin maddi olarak zorlanmasına neden oluyor. Örneğin, bir gazeteciye tek bir haber nedeniyle 25 bin TL tazminat cezası verilmişti. Kurumu ödemediği için kredi çekmek zorunda bırakılan, borç almak zorunda kalan gazeteciler tanıyorum. Tazminat cezalarının da bir ifade özgürlüğü sorununa yol açtığını söyleyebiliriz.”

Whatsapp Image 2024 12 26 At 12.31.36

TGS Genel Sekreteri Tuna: İktidar ifade ve basın özgürlüğüne nefes alacak en küçük bir açıklık bırakmamaya kararlı görünüyor

Banu Tuna: Baskı 2024’ün son günlerine kadar devam etti

“Mesleğin standardı haline gelen gözaltı ve tutuklamalar ile yargılamalar yıl boyu sürdü” sözleriyle gazetecilerin 2024’te yaşadıkları baskıyı dile getiren Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna, yılın son günlerine kadar basın mensuplarına yönelik baskının devam ettiğini ifade etti:

“1 Nisan 2024’te cezaevinde bulunan gazeteci sayısı 13 idi, şu anda 18. Daha bir hafta evvel art arda yaşananlar, yılın sıkıştırılmış bir özeti gibiydi. Kayyım salgını basın meslek örgütlerine sıçradı ve Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin seçilmiş yönetimine İstanbul Vali Yardımcısı kayyım olarak atandı. Öldürülen meslektaşları için eylem yapan gazeteciler gözaltına alındı, tutuklandı. Canlı yayında yaşanan bir dil sürçmesi, polisin sabah baskını ve ev hapsi ile sonuçlandı. Televizyon kanalları basıldı, muhabirler tehdit edildi.”

2022’de yürürlüğe giren Dezenformasyon Yasası’nın medyayı susturmak için bir araç için kullandığını söyleyen Tuna, Rusya’da “casusluk faaliyetlerini engelleme” gerekçesiyle kullanılan “etki ajanlığı” yasa tasarısının tekrar gündeme getirileceğini hatırlattı:

“Dezenformasyon Yasası, medyayı susturmak için araç olarak kullanılırken, önümüze yeni bir “sopa yasa” koydular. Etki ajanlığı yasasının yakında yeniden meclise gelmesini bekliyoruz. İktidar ifade ve basın özgürlüğüne nefes alacak en küçük bir açıklık bırakmamaya kararlı görünüyor.”

“Gazeteciler için asgari ücret ortalama ücret oldu”

Gazetecilerin emeklerinin karşılığını almasının basın özgürlüğünün teminatlarından biri olarak gösteren Tuna, gazeteci yoksulluğunun kamuoyunun nitelikli haber almasındaki önemli engellerden biri olduğunu ifade etti:

“Basın özgürlüğü başlığı altında neredeyse hiç konuşulmuyor ancak gazeteciler yoksul. 2024’te daha da yoksullaştık. Toplumun çalışan diğer kesimleri için olduğu gibi, medya sektöründe de asgari ücret seviyesi, ortalama ücret haline geldi. Oysa gazeteci yoksulluğu haberi de yoksullaştırır, zayıflatır.”

“Deklarasyon ortak söz söylemenin mümkün olduğunu gösterdi”

Yıl içinde gazetecilik bakımından tek olumlu gelişmenin 6 Aralık’ta kamuoyuna ilan edilen “Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu” olduğunu belirten Tuna, “Hem talepleri ve getirdiği mesleki standartlar bakımından hem de 10’dan fazla meslek örgütünü bir araya getirmesi, ayrışarak değil ortaklaşarak söz söylemenin mümkün olduğunu göstermesi bakımından” sözlerini kullandı.

“Örgütlenmezsek şafak 2025’te de sökmeyecek”

Tuna, “Uzun yıllardır Türkiye’de gazetecilerin umuda nasıl tutunduğunu tarif edebilir bu söz. Umut olmadan nasıl devam edebilir ki insan. Ancak her yeni yıl, bize şafak saatinin hala uzakta olduğunu, gecenin daha da karanlık saatleri olduğunu gösteriyor. Örgütlenmez ve birlikte hareket etmezsek, korkarım şafak 2025’te de sökmeyecek” sözleriyle basın çalışanlarına sendikalaşma çağrısında bulundu.

Kıvanç El-1

ÇGD Başkanı El, Medya Dayanışma Grubu'nun bir araya geldiği konferans ve çalıştayın önemli olduğunu belirtti

Kıvanç El: Siyasiler de gazeteciler üzerinde baskı yaratıyor

“Her yıl bir önceki yıla göre daha zor geçiyor” diyen Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Kıvanç El, “Bu zorluk sadece hukuki süreçlerden kaynaklanmıyor. Aynı zamanda gazetecilerin siyasilerden gördükleri baskı da artıyor. Örneğin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında Sinan Ateş davasını takip eden gazetecileri açık açık hedef gösterdi. Bu durum gazetecilerin can güvenliğini tehlikeye atan bir girişim oldu” dedi.

“Medya sahipliği şeffaf değil”

2024’ün medya sahipliği açısından da tartışmalı geçtiğini söyleyen El, “Doğan Medya Grubu 2018’de Demirören Holding’e satıldığında kurum bünyesindeki gazete ve televizyonların yayın ve çalışan politikasının ne şekilde etkileneceğine dair kamuoyu bilgilendirilmemişti. 2024’ün son günlerinde ise benzer bir durumu Habertürk, Show TV ve Bloomberg HT’nin Can Grup’a devredilmesinde gördük. Ciner Holding medyadan çekilirken yine basın çalışanlarının akıbeti ve yayın politikasının ne olacağına ilişkin bilgilendirmeyi bu satış sonrası göremedik” sözleriyle medya sahipliğinin şeffaf olması gerektiğini belirtti.

Kıvanç El, 2024’te gazeteciler için olumlu bir gelişme olarak Eylül ve Nisan aylarında düzenlenen medya konferanslarını göstererek, “Bu zamana kadar bir araya gelememiş basın meslek örgütlerinin mesleki sorunların çözümü için toplanması şüphesiz çok önemli. Bu açıdan basın meslek örgütlerinin birlikte hareket ederse neler yapılabileceğini de gördük. Devamı hem haberin niteliğine hem de basın emekçilerinin yaşam ve çalışma standartlarına olumlu katkı verecektir” değerlendirmesinde bulundu.

Yusuf Kanlı-1

Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Kanlı 2025'te ifade ve basın özgürlüğü için daha büyük sınavlar verileceği görüşünde

Yusuf Kanlı: Etki casusluğu demokratik tartışma ortamını yok eder

Düzenlenen medya konferanslarının dezenformasyon yasası ve etki casusluğu gibi düzenlemelere karşı farkındalık oluşturduğunu kaydeden Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, bu etkinliklerde basın özgürlüğüne yönelik tehditlere karşı stratejik çözümler geliştirildiğini ifade etti. 2025’in ifade ve basın özgürlüğü açısından kritik bir yıl olacağını kaydeden Kanlı, bu dönemde umudu artırmak adına dayanışmanın sürdürülmesi, bağımsız medyanın desteklenmesi ile basın ve ifade özgürlüğü konusunda toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğini ifade etti. Kanlı etki casusluğu tasarısına karşı mücadelenin önemini, “Bu tasarının yasalaşmasını engellemek, ifade özgürlüğünü korumak için kritik bir adımdır. Bunun gerçekleşmemesi durumunda, demokratik tartışma ortamı tamamen yok olabilir” sözleriyle belirtirken 'dezenformasyon yasası'nın ifade özgürlüğünü tehdit etmeyecek şekilde yeniden düzenlenmesi, belirsiz ve muğlak suç tanımları kaldırılması çağrısında bulundu.

Muhabir: Ahmet Çağatay Bayraktar