Kırklareli'nde iki grup arasındaki silahlı kavgada 2 kişi yaralandı Kırklareli'nde iki grup arasındaki silahlı kavgada 2 kişi yaralandı

Sürhan Altınkanat- İş hayatına başladığımız dönemlerde devlet memuru olmak çok önemli diye büyüklerimiz bize hep söylerlerdi. Hatta askerliğini yapmayana kız vermezler, iş olarakta memur olanı tercih ederlerdi. İş garantisi olan, batma çıkma riski olmayan, işten atılma riski olmayan tek meslek olduğu düşünülen memurluk eskiler tarafından çok tercih edilen bir meslek idi. Her ay maaşınız gününde yatar, sosyal haklarınız, öğlen yemeğiniz, haftalık ve yıllık sabit izinleriniz, sabit dokuz beş mesai saatleriniz, yazlık kamplarınız her açıdan dört dörtlük. Geçmiş yıllarda babası veya annesi bir yerde memur olan çocuklar en şanslı çocuklardı. Düşünsenize ticaret ile uğraşan bir ailenin veya işçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiyseniz her an işsiz kalabilme olasılığı olan bir anne babaya sahipsiniz. Memurlukta öyle mi ? Sıfır risk. İşiniz güzel, geliriniz güzel, sermayenizi bölmemek için ev almıyor, kiralamak istiyorsunuz ne mümkün memur kefil olmadan olmaz diye tutturan ev sahipleri ile karşılaşıyorsunuz. İşçi olarak çalışan biriyseniz işiniz patronunuzun iki dudağı arasında. Mesai saatleriniz var ama riayet eden bir işvereniniz yok. İşine gelirse çalış, işine gelmezse çalışma diyen bir işverene sahipsiniz. Çoluğun çocuğun rızkı diyerek üç kuruşa çalışmaya, yıpranmaya devam edersiniz. 
Günümüz Türkiyesinde de aslında çok bir şey değişmiş gibi gözükmüyor. Kurumlarda çalışan, özel işletmelerde çalışan işçileri gözlemlerseniz ayrımı net olarak fark edebilirsiniz. Asgari ücretli çalışan işçi 17.002 TL alırken, en düşük memur maaşı bunun iki katından fazla alacak. Düşünüldüğünde hak bunun neresinde? Bu ayrım emekli maaşlarına yapılan zamlarda da kendini gösteriyor. Yıllarca Bağ Kur ve SSK yatırmış kişiler ile memur emeklilerinin arasında ki zam farkıda dudak uçuklatacak seviyede. Bir için düşünülen zam oranı %37, diğeri için %49,25 olması bekleniyor. Sadece çalışırken değil emekli olduktan sonrada ayrım hiç bir şekilde kapanmıyor. Düşünsenize iki evladınız var, onlara bakmak ile mükellefsiniz onları yetiştirirken ve sonrasında ikisi arasında ayırım yapabilir misiniz? Vicdanı olan, inancı olan, adaletli olan bir ebeveyn iseniz yapmazsınız. Ama yıllardır uygulanan artış oranlarına bakarsanız evlatlar arasında çok ciddi bir ayrım olduğunu açık ara gözlemleyebilirsiniz. 
Sözün özüne dönersek büyüklerimizin ne kadar da haklı olduğunu şimdi daha net bir şekilde anlayabiliyoruz. Memur olsun çamurdan olsun.

Editör: Ramazan Atabey