Genel

Mekân ve değerlerine “rant” gözüyle bakılan kent: ANKARA

Abone Ol
Maltepe Hava Gazı Fabrikasi[/caption] İrfan Tuncçelik / Ankara Ankara vadilerini, bağlarını, derelerini, çaylarını ve tarihsel çevresinin büyük bir kısmını, 90 yıl içinde kaybetti. Kent üzerine araştırmalar yapan uzmanlar, günümüzde Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) başta olmak üzere şehrin en önemli ekolojik koruma alanlarından olan İmrahor Vadisi, Eymir ve Mogan Gölleri su havzası, Çubuk Çayı havzası, Ankara Çayı ve batıda İstanbul Yolu üzerinde Kazan’a kadar olan verimli tarım topraklarının, kayak merkezi Elmadağ çevresinin tehdit altında olduğunu söylüyor. Ankara, Türkiye’nin başkenti ve İstanbul’dan sonra en kalabalık ikinci ili. Nüfusu, 2023 yılı itibarıyla 5 milyon 782 bin kişi olsa da gayriresmî nüfusu 8 milyon. Bu nüfus; 25 ilçe ve bu ilçelere bağlı 1425 mahallede yaşıyor. Ankara, 2002 yılında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) “büyük” projelere giriştiğini belirttiği illerin başında geliyor. “Koruma”dan “yenileme”ye, Ulus… 1924 Lörcher Planı ile eski şehrin etekleri ve Ulus Meydanı çevresinde genişleyen kent, Jansen Planı’na göre bu alandan güneye ve Kızılay Meydanı’na doğru ilerliyor. 1950’lerde Mimarlar Nihat Yücel ve Raşit Uybadin’in Ankara İmar Planı ile birlikte güney ve batı yönünde yayılıyor. Ankara, 1950’li yıllardan itibaren kentleşme sürecini hızlı bir şekilde yaşıyor. Türkiye’de inşaatın başat sektör olmaya başladığı 2005 yılında, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin aldığı bir kararla, koruma planları iptal edilerek, Ulus, “koruma alanı”ndan “yenileme alanı”na dönüştürüldü. Bu yıldan itibaren Ulus Tarihi Kent Merkezi, rant ve inşaata dayalı el koyma düzeninin hakim olduğu bir alan haline gelmeye başladı. Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı ile kentsel sit alanı içerisindeki 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı kapsamında kalan taşınmazların Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve ilgili bakanlıklar tarafından acele kamulaştırılmasına ilişkin kararlarının, şehircilik ilkeleri, planlama esasları, kamu yararı açısından hukuka aykırı olması nedeniyle birçok kez iptal davaları açıldı ve bu davalar hâlâ sürüyor. Ankara’nın “Ulus Tarihi Kent Merkezi”, sunduğu kamusal kullanımlar ile tarihi ve kültürel değerlerin yoğunlaştığı, ticari fonksiyonların çeşitlendiği, Ankara’nın hâlâ en önemli merkezlerinden birisi. Kent merkezi, iyi durumda tescilli yapıların olduğu çok geniş bir alandaki bütün yapılar “yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlık” olarak belirlenmiş ancak Bakanlar Kurulu’nun 21 Ocak 2010 tarihli kararıyla başkent tarihi merkezinin neredeyse tamamı, “Yenileme Alanı” ilan edildi. Ardından 5 Mart 2015 tarihinde Danıştay 14. Dairesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yürütmeyi durdurma kararının verilmesinden birkaç ay sonra, 22 Haziran 2015’te Bakanlar Kurulu yeni bir kararla, alanı, bir miktar küçülterek tarihi kent merkezini içine alacak şekilde yeniden “yenileme alanı” ilan etti. O zamanın Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, “Yargı kararları, taraf menfaatlerine göre değil, objektif, bilimsel ve hukuki kriterlere göre değerlendirilmelidir” diyerek ilgili odaların açtığı davaları ve yaptığı itirazları “algı oluşturmak” amacıyla yapıldığını öne sürdü. Şehir Plancıları Odası, Danıştay Başkanının bu sözlerinin yargı kurumlarını zedelediğini ve bağımsızlıklarını kaybettiğini belirterek, “kentlerin artık hukukun üstünlüğüne göre değil, siyaset ve sermaye işbirliğinin gücüne göre şekillendiğini” ifade etti. [caption id="attachment_424081" align="alignright" width="352"] Dikmen Vadisi[/caption] “Ankara davaları”… 1925 yılında 20 bin dekar arazi üzerinde kurulan “Orman Çiftliği”, 11 Haziran 1937’de Mustafa Kemal Atatürk’ün yazmış olduğu vasiyet mektubu ile T.C. Hazinesine hibe ve emanet edildi. 24 Mart 1950’de çıkarılan 5659 sayılı Kanun ile “Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü” kurulmuş ve çiftliğin adı günümüze kadar gelen “Atatürk Orman Çiftliği- AOÇ” olarak değiştirildi. Kurulduğu yıllarda büyük bir kısmında tarım yapılırken, daha sonrasında hayvancılık, arıcılık, şarapçılık, sütçülük de arazinin içinde yapılmaya başlandı. Ayrıca çiftlik arazisinde meyve suyu fabrikası, bal ve dondurma fabrikası, süt ve süt ürünleri imalathaneleri de üretim yaptı. Ankara ve İstanbul’da açılan Gazi Çiftliği Ürünleri, Türkiye ölçeğinde kamuya ucuz sebze- meyve, süt, meyve suyu, alkol ve gıda satışı sağladı. 7 Mayıs 1998’de ise AOÇ, 1.Derece Sit Alanı ilan edildi. Mevcut iktidar, yasal düzenlemelerle Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne (ABB) tam yetki vererek AOÇ’yi, ranta ve yapılaşmaya açmayı hedefleyen planları devreye soktu. Mimarlar Odası’nın başvuruları üzerine verilen mahkeme kararları, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından uygulanmazken, AOÇ arazisi üzerinde inşaat faaliyeti ve yapılaşma tüm hızıyla devam ediyor. “Ankara davaları” diye nitelendirilen davalarda, AOÇ için açılan 142 adet davaya ek olarak ayrı ayrı 846 dava da açılmış ve 139 suç duyurusunda bulunulmuştur. “Ankara davaları” kronolojisine birkaç örnek olarak şunları gösterebiliriz: 7 Mayıs 1998 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 5742 sayılı kararı ile AOÇ’nin birinci derece SİT alanı olarak ilan edilmesi… 8 Temmuz 2006 5524 Sayılı “Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”un 26222 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ve bu değişiklik ile Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne Atatürk Orman Çiftliği’nin “öncelikle üst ölçekli plan ve Koruma Amaçlı İmar Planı ve bunlara uygun her türlü imar planlarını yapma” yetkisinin verilmesi... 10 Ağustos 2011 Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 10.08.2011 tarihli ve 6281 sayılı kararı ile Orman Genel Müdürlüğü Gazi Tesislerinin 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı şerhinin kaldırılması ve sadece 3. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmesi; Tarihi Sit statüsünün kaldırılması… 21 Mart 2013 Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin başvurusu üzerine Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Eski Bira Fabrikası Kompleksi, Ülkü Adatepe Evi ve Merkez Lokantası’nın Ankara 1 No.lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 1.derece kültür varlığı olarak tescil edilmesi… Ankara’da yaşayan yurttaşlar ve kentin sivil toplum örgüt ve bileşenleri zaman zaman, meydanlara çıkarak kentsel ranta dayalı ekonomik politikalardan vazgeçilmesi için iktidara çağrıda bulunuyor, tarihsel ve kültürel değerlerin yok edilmemesi için protestolar düzenliyor. “Başbakanlık Binasına Vicdan Mührü, AOÇ’ye e-eylem, Ankara’da Kırmızı alarm, Mimarlık Şenliği AOÇ’de başladı, Ankara’ya Cazz, Atatürk Orman Çiftliğime Dokunma, Ben Ankara” gibi sayısız eylem ve etkinlik düzenlendi. [caption id="attachment_424082" align="aligncenter" width="945"] İller Bankası[/caption] Tarihi binalar tek tek yıkılıyor… Ankara’nın günümüze kadar ulaşabilmiş arkeolojik değerlerin ve tarihi kent dokusunun, kültürel peyzajının ve mimari eserlerinin korunabilmesi için verilen mücadele AOÇ ile sınırlı değil. Ankara’da 52 bin 270 metrekarelik alanda 1928’de kurulan elektrik santrali, binası ve bacaları, 1929’da havagazı fırınları ve 1933’te elektrik ve santralinin geliştirilmesiyle yerleşke haline gelen Maltepe Elektrik ve Havagazı Fabrikası, Cumhuriyet döneminin Ankara’daki ilk sanayi yapılarından birisi. Fabrikanın faaliyetleri Ankara’ya doğalgaz gelmesi ile birlikte durduruldu. Koruma altına alınan fabrikanın bir kısmı, ABB Başkanı Melih Gökçek tarafından 2006’da, 350 ton asbest bulunan kısmı ise 2017’de hiçbir önlem alınmadan, mahkeme kararına karşın yıkıldı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ankara Tabip Odası, Türk Tabipler Birliği, Çevre Mühendisleri Ankara Şubesi, Kimya Mühendisleri Ankara Şubesi, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi ve iş güvenliği uzmanları hiçbir koruma önlemi alınmadan yıkılmasına karşı da tepki göstermişti. “Belediyeler Bankası” adı altında kurulan, mimarlık tarihinde modern mimarlık eserlerinin örneklerinden birisi olan İller Bankası binası ise 1937’de inşa edildi. Mahkeme, tarihi binanın yıkımı konusunda, kentsel koruma ilkelerine ve hukuka uyarlılık görülmediğini kararlaştırarak 16 Haziran 2017’de yıkıldı. Başkentte, İller Bankası, Ankara Tenis Kulübü, Baraj Gazinosu, Havagazı Fabrikası, Su Süzgeci, Etibank Binası, 19 Mayıs stadyumu, Cebeci Stadyumu, Kumrular İkamet Sitesi, Danıştay Binası gibi tarihi eserler de yıkılanlar arasında. Türkiye’nin ilk toplu konut projesi Bugünkü adıyla Namık Kemal Mahallesi olan Saraçoğlu Mahallesi, 1944- 1946 yıllarında Paul Bonatz tarafından tasarlanmış bir yerleşke. Türkiye’nin ilk toplu konut projesi olan mahallede, memurlar tarafından kullanılan konutların yanı sıra, sosyal –kültürel amaçlı yapılar, okullar ve açık alanlar da yer alıyor. “Kentsel sit alanı” olarak belirlenen mahalle, hukuksuz imar planlarıyla karşı karşıya kaldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı değişiklikleri, yapılan itirazlar üzerine mahkeme tarafından iptal edilmişti. Mimarlar, restorasyon adı altında hukuksuz müdahalelerin yapıldığı ve yargıda verilen iptal kararlarına rağmen, mahallenin özgünlüğünün bozulduğunu ve talanın sürdüğüne işaret ediyor. Mahallede 119 konut, 104 dükkân, 164 ofis ve işyeri, toplamda 387 bağımsız bölüm ve 155 odalı tarihi bir otel bulunuyor. Saraçoğlu Mahallesi, Türkiye’nin en büyük gayrimenkul yatırım ortaklığı olan ve AK Parti’ye yakın Emlak Konut tarafından 13 Ağustos 2023’te e-ihale usulüyle satışa çıkarıldı. İhale, 1 Eylül’e kadar uzatıldı. Saraçoğlu Mahallesi başta olmak üzere kentte, tarihsel, sosyal ve mimari değeri olan yapıların, alanların kamusal işlevlerle yeniden kente kazandırılması amacıyla “Kent Düşleri” adı altında mimari fikir yarışmaları düzenleyen TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, Zonguldak Kömür Yıkama Tesisleri, Kızılay Meydanı ve Çevresi, EGO Hangarları, Mamak’ta Sosyal Konut ve Mamak Cezaevi’ne yönelik fikir projesi yarışmaları açarak kamusal kullanımlarla yeniden işlevlendirilmesine olanak sağlıyor. Vadi ve dereler yerini, cadde ve sokaklara bıraktı Orta Anadolu’da Tuz Gölü ile başlayıp Ankara Mogan ve Eymir Gölü ile devam eden önemli bir su havzasının devamı olan İmrahor Vadisi için de tehlike çanları çalıyor. Mogan, Eymir akarsu sistemi ile Elmadağ’dan gelen derelerle beslenen İmrahor Vadisi’nde yapılması planlanan millet bahçesi kararı, Ankara 23. İdare Mahkemesi tarafından yapılaşmanın kamu yararına aykırı olduğu belirtilerek durduruldu. Fakat İmrahor Vadisi İmar Planı çalışmaları hâlâ devam ediyor. Kentin nüfusuna uygun altyapı çalışmalarının yapılmadığını yakın zamanda yaşanan ve 4 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketinde kendini gösteriyor. Uzmanlar, geçmişte kapatılan ve yapılaşmaya açılan derelerin her yoğun yağışta sele yol açtığına dikkat çekiyor. Cadde ve sokaklara adını veren Dikmen Deresi, Ayrancı Deresi, Kavaklıdere, Hoşdere, Seyrantepe Deresi, Bülbülderesi, Bentderesi, Akdere artık yok. Bu su havzalarında ortaya çıkan sellerin maddi hasarlara neden olduğu, radikal ve köklü çözümler bekleyen Büyükesat Vadisi, Beytepe Deresi, Dikmen Vadisi, Hatip Çayı ve İncesu Deresi gibi yerlere doğru müdahaleler ve projelendirmeler yapılmazsa felaketlerin kaçınılmaz olacağı uyarısında bulunuluyor. Kentin sağlık gündemi: Hastanemi açın! Ankara’nın bir başka gündemi ise hastaneler. 2019’da açılan Bilkent Şehir Hastanesi ve 2022’da tamamlanmadan açılan Etlik Şehir Hastanesi nedeniyle Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi, Dr. Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Hastanesi, Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Etlik Zübeyde Hanım Doğumevi ile Ulucanlar Göz Hastanesi kapatıldı ve çoğu yıkım tehdidi ile karşı karşıya. Tarihi hastanelerin korunması ve tescil edilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuran dernek ve odalara, “tescil edilmesine gerek olmadığı” kararı tebliğ edildi. Bunlardan biri de modern mimarlık eseri ve kentin hafızasında büyük yeri olan Dr. Sami Ulus Kadın Hastalıkları Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Verilen hukuk mücadelesinin ardından Ankara 8. İdare Mahkemesi, “Dr. Sami Ulus Kadın Hastalıkları Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Türkiye’nin 20. yüzyıl modern mimarlığının sağlık alanındaki üretiminin örneklerinden ve başkent Ankara’nın bu alandaki simge yapılarından olduğu, hastane yapılarının sağlık alanın güncel ihtiyaçlarına yanıt verdiği, hastanenin koruma değerlerinin göz önünde bulunduran bir restorasyon projesi ile özgün işlevi ve özellikleri bozulmadan güncel ihtiyaçlara uyum sağlayarak kullanımının sürmesinin sağlanabileceği, yapının toplumsal hafızada yer edinmiş olan kimliği ile özgün mimari niteliklerinin korunabilmesi için 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmesi gerektiğini” kaydederek dava konusu işlemin yürütmesini durdurdu. Son olarak, TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi, Ankara Beşevler’deki Hacettepe Konservatuvarı ile Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’nin yıkılarak yerine Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclis kararıyla “cami” yapılacağını duyurdu. Söz konusu karara da tepkiler sürüyor.