Mehmet Ali Aktaş
Saygıdeğer okurlarım,
Enflasyon, vergi, muhasebe, kurumlar ve benzer konulara haklı bir sebepten dolayı kısa bir ara vermek durumunda olacağım izninizle…
Haklar konusunda sizinle biraz sohbet etmek, dertleşmek arzusundayım. Haklar ifadesinden anlaşılması gereken her canlının sahip olduğu yaşama hakkı.
Biraz daha spesifik hale getireyim sokak hayvanlarının haklarıyla bağlantılı biraz konuşmuş olacağız…
Yazılı ve görsel medyada duymuş ya da görmüşsünüzdür… Anlaşılan o ki meclise hızlı bir şekilde bir tasarı sunulması planlanmakta. Sokakta yaşayan canlarımızın toplanması ve 30 gün içerisinde sahiplenilmedikleri takdirde “uyutulması” konusunda düzenleme öngörülüyor.
“Uyutulması” ifadesi aslında durumu güzelleştirebilecek bir ifade olduğu için tırnak içerisinde yazmaktayım. Bunun adının can alma olduğunu ifade etmeyi sokak hayvanlarımız için bir borç olarak görüyorum.
İnsanoğlu doğayı yalnızca kendisinin hizmetinde olduğunu sanmakta ve doğanın bir parçası olduğunu çoğu zaman unutmakla birlikte ne zaman doğa kaynaklı bir olumsuzluk yaşasa doğanın gücünü anımsamakta…
Söz konusu muhtemel düzenleme ile yerel yönetimler dahil tüm idarenin sorumluluk altına girmekten kaçınması sebebiyle tüm hayvanların o veya bu şekilde ortadan kaldırılması mı amaçlanmakta?
Peki ya köpek saldırılarının önüne nasıl geçeceğiz diye soranlar olabilir…
Yok mu yapılabilecek bir şey?
Açıkçası yapılabilecek birçok olumlu düzenleme ve alınabilecek çok çeşitli tedbirler bulunmakta. Burada karşımıza hukuk çıkıyor.
Mevcut mevzuat düzenlemeleri, özellikle yerel yönetimlere sokak hayvanlarının bakımını yap, kısırlaştır ve kendi alanına bırak demekte…
Hukuki düzenlemelerden beklentimiz sürekli gelişimle birlikte aynı zamanda toplumsal ihtiyaçları karşılaması değil midir?
Duyar gibiyim ne yapılabilir ki diyorsunuz… Kendimce ifade etmeye gayret göstereyim...
Öncelikle sokak hayvanlarının sokakta dahi kendilerine yer bulamamasının bizlerden kaynaklı olduğu unutulmamalı.
Buradan çıkarılacak sonuç aslında söz konusu canlarımızın zarar görmesinden, aç kalmalarından, ölmelerinden hepimizin sorumlu olduğu yönünde olmalı sanki…
Bu bilinçle birlikte bir hayvanın ancak zarar gördüğü / zarar göreceğini hissettiği takdirde kendisini savunmak gayesi ile ya da aç kaldığı zaman agresif olabileceğini unutmamak doğru olacaktır düşüncesindeyim.
Neler yapılabilir konusuna dönelim o halde;
Öncelikle yerel yönetimlerin hayvanlara bakım konusunda yapılacak eğitimlerle daha da bilinçlendirilmesi,
Bakım konusunda bütçeden ayrılacak pay konusunda daha cömert olunmasının önünün açılması,
Beslemelerin zamanında ve koordineli olarak daha düzenli yapılması,
Tedavi ve kısırlaştırma oranlarının ciddi bir şekilde arttırılması,
Ülkemizdeki çoğu barınağın canlarımızın yaşaması amacıyla tekrar yapılandırılması,
ile birlikte;
Amaç eziyet etmek veya yok etmek olmadığı için barınaklarda çalışacak kişilerin hayvansever insanlar arasından seçilmesi de oldukça önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Barınaklar yalnızca hasta, yaralı veyahut kısırlaştırılacak hayvanlar için rehabilitasyon alanı olarak görülmeli, tüm hayvanları toplayıp kenara atacağımız yerler olarak düşünülmemeli.
Bu ve benzer konuların tamamında bakanlığın denetim yükümlülüğünün arttırılması elzem durumdadır.
Unutulmamalı ki hepsi doğal ortamlarından yoksun ve aç kalmaktalar, bunun sebebinin bizler olduğu da göz ardı edilmemeli sanki...
Bir başka anlatımla sokak hayvanlarına karşı borçlu durumda olduğumuzu göz ardı etmemeliyiz. Dolayısıyla sadece belediyelere veya idareye külfet yüklemek değil amaç.
O zaman hayvanlara karşı sevginin aşılanması için toplumsal bir bilinç oluşturulmalı dileği ile yine karşımıza eğitim konusu çıkmakta.
Ne dersiniz kıymetli okurlarım ilkokuldan itibaren sürekli olarak hayvan hakları konusunda çocuklarımıza dersler verilmesi olumlu olmaz mı?
Elbette ki sokakta yaşayan canların beslenmeleri konusunda üzerimize düşeni yapmaya gayret göstereceğiz.
Sokak hayvanlarından korkan kişiler olabilir, mühim olan korkmak değil zarar vermemek ve her canlının yaşama hakkına sahip olduğu fikrinden uzaklaşmamak.
Söylemek istediğim şu ki; doğamıza, çevremize, canlarımıza sahip çıkmalıyız. Yaşatmak ve güzel hale getirmek için yapılabilecek birçok düzenleme varken bizler için en zararlı, en üzücü ve en kolay yolu seçmemeliyiz.
Tüm canlara eşit yaşama hakkı verilmeyen bir yerde hukuk ve vicdan ne kadar önemlidir? Siz kıymetli okurlarımın takdirine bırakıyorum…
Hiçbir canımıza zarar gelmeyen günlerin yakın olması dileğiyle…