ABB'den 'Ebru Gündeş' iddialarına yanıt ABB'den 'Ebru Gündeş' iddialarına yanıt

Cevat Baran Çaydaş

Taş kömürü maden ocaklarındaki ölümlerin ardından, Erzincan İliç’ten gelen facia haberi özel maden ocaklarının güvenlik açıklarını bir kez daha gündeme getirdi. Özel maden işletmecilerinin personel politikalarını ve iş güvenliği hassasiyetlerini anlatan iş güvenliği uzmanı ve Bağımsız Maden-İş görüşü ortak: “Son facianın da, diğer iş kazalarının da nedeni patronların ‘ne olursa olsun ben daha çok kar edeyim’ gayesi.”

Erzincan’ın İliç ilçesinde özel bir altın madeni ocağında gerçekleşen heyelan sonucu 9 maden işçisi siyanürlü toprak yığının altında kaldı. Anagold Altın Madencilik A.Ş. ile Çalık Holding’in ortak olduğu Çöpler Altın Madeni’nde arama kurtarma çalışmaları sürüyor. Başta AFAD, TSK Arama-Kurtarma, JAK, UMKE olmak üzere çok sayıda gönüllü arama kurtarma ekibi ve maden işçisi örgütünün bölgede olduğu bilgisi paylaşıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “3 işçimizin bir bölgede, diğer 6 madencimizin ise bir başka bölgede olduğun tespit ettik” dedi. Ancak Bakan, henüz ulaşamadıklarını ve tam yerlerinin kesin olarak belirlenemediğini de ekledi.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada 8 şüpheli gözaltına alındı. Sorguları tamamlandıktan sonra aralarında şirketin Kanadalı temsilcisinin de bulunduğu 6 görevli tutuklandı.

Son zamanlarda özel taş kömürü maden ocaklarındaki ölümleri konuşmak üzere Zonguldak’ta bir araya geldiğimiz madencilerle İliç’teki faciayı ve özel maden ocaklarının iş güvenliği ihmallerini konuştuk.

“İşçi ölümlerinin sorumlusu işveren”

Kendisi de geçmişte özel taş kömürü maden ocağında çalışmış olan emekli maden işçisi ve Bağımsız Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Gökay Çakır, özel maden ocağı işletmelerinde yapılan devlet denetimlerinin, önceden işletme sahibinin önlem almasını sağlayacak şekilde gerçekleştirildiğini ve kazaların büyük ölçüde işletme sahiplerinden kaynaklandığını iddia etti. İşverenin, işçi değil  kâr odaklı işletme anlayışında olduğunu söyleyen Çakır şöyle konuştu:

“20 yıl özel maden ocaklarında çalışmış biri olarak özel maden ocakları şirketlerinin tamamen işçilerin can güvenliğini geri plana attığını söyleyebilirim. ‘Ne olursa olsun ben daha çok kâr edeyim’ gayesi var. İşçilerin çalışma şartlarının iyileştirilmesi patronların para hırsına yenik düşüyor. Diğer yandan, birçok işçi sendikaları da işverenden yana tavır takınıyor. Hatta bazı özel maden ocağı işletmeleri, işçilerine herhangi bir sendikaya üye olmasına dahi izin vermeyerek, çalışanların iş sağlığı ve iş güvenliği koşullarından, sosyal ve çalışma haklarından feragat etmesine neden oluyor. Zaten bu ocaklardaki faciaların yüzde 98’i işletme sahiplerinin tedbir almamasından kaynaklanmakta.”

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan maden mühendisi ve iş güvenliği uzmanı Mehmet Çebi de, Çöpler Altın Madeni Ocağı’ndaki heyelanın işletme ortaklarının aşırı kâr hırsı yüzünden gerçekleştiğini ifade etti.

Çebi, maden ocaklarında gerçekleşen kazaların öngörülebilir olduğunu söyledi:

“Atık toprağın/posanın serileceği arazi sınırlı olduğu için veya çıkan atığı uzaklara taşımak maliyeti artıracağı için depolamanın yana değil de yukarıya doğru yapılması faciaya yol açmıştır. İşverenin aşırı kâr hırsının buna sebep olduğu aşikardır. Aslında her olay öncesi ister açık işletmede ister yeraltı işletmelerinde kaza öncesi mutlaka birtakım belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler denetim sırasında mutlaka birileri tarafından görülüp tespit edilmektedir. İşveren kâr hırsıyla ya bunları görmezden gelir, ya kendisini uyaran kişileri işten kovar ya da sindirir. Ancak iş güvenliği ihmali sonrasında öyle olaylar olur ki ne işveren, ne de ona kol kanat geren siyasi kişiler bu yükün altından kalkamaz.”

“Heyelan önlenebilirdi”

Tüm maden ocaklarında gerçekleşen kazaların öngörülebilir olduğunu anlatan İş güvenliği uzmanı Çebi, “Kanaatimce toprak kaymasının en büyük nedeni; araziye dökülen atık toprak üst üste depolanırken araziye verilen genel şev açısının düşük tutulması ve araziye gereğinden fazla toprak dökülerek, tabandaki yığının üstteki baskıyı karşılayamaması ve zamanla çözülerek heyelan yapmasıdır. Ayrıca yığılan ve depolanan toprağın/atığın çimentolaşma derecesi eğer doğru bir biçimde analiz edilseydi bu şekilde bir heyelan meydana gelmeyebilirdi” dedi.

Arama kurtarma faaliyetlerine de değinen Çebi, sözlerini şöyle tamamladı: “Milyonlarca ton posa/atıklar araziye yayılmış ve işçilerimiz de bu atıkların altında. Bu posanın kaldırılması ayları, yılları bulabilir. Çünkü aldıkça her kademede yine heyelan tehlikesi sürecektir. Cephe kazısında ve arama kurtarma sırasında tahkimat yapmak mümkün değildir. Aynı anda yüzlerce insanın birlikte çalışması da çok sakıncalı ve tehlikelidir. Kademe kademe ağır ve dikkatli çalışmak, başka faciaların yaşanmasını önleyebilir. Kesinlikle acele edilmemelidir. Önümüzdeki günlerde hava koşullarının da çalışma şartlarını nasıl sınırlayacağı bilinmiyor. Ekipler sabırla, kademe kademe ulaşmaya çalışmalı.”

Editör: Orhan Karadağ