Yıldıztepe Kayak Merkezi'nde yeni sezonda hedef 100 bin ziyaretçi Yıldıztepe Kayak Merkezi'nde yeni sezonda hedef 100 bin ziyaretçi
NAZ AKMAN/ANKARA- İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde İZFAŞ tarafından TMMOB Maden Mühendisleri Odası iş birliğiyle bu yıl 10’uncu kez gerçekleştirilen MINEX-Madencilik, Doğal Kaynaklar ve Teknolojileri Fuarı, İzmir’de ziyaretçilerine kapılarını açtı. Amerika, Almanya, Avusturya, Çin, Rusya, İsviçre, Finlandiya, İsveç gibi çok sayıda ülkeden katılımcının yoğun ilgi gösterdiği fuarda, maden arama faaliyetlerinden cevher hazırlamaya, yardımcı makine ekipmanlarından iş sağlığı ve güvenliğine kadar çok sayıda teknoloji sektör paydaşlarıyla buluştu. Sektörün en büyük ve prestijli maden fuarı MINEX açılış töreninde konuşma yapan Türkiye madencilik sektörünü temsil eden 18 birlik ve derneğin oluşturduğu Maden Platformu Sözcüsü ve Altın Madencileri Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, ülke ekonomisinin itici gücü olan madencilik sektörüne dair önemli veriler açıklayarak, sektörün beklentilerini paylaştı. Sektör göreve hazır Ülke ekonomisine yıllık yaklaşık 40 milyar dolarlık katkı sağlayan madencilik sektörü bağlı sektörlerle birlikte 1 milyondan fazla insanı istihdam ediyor. Gerçekleştirilen milyarlarca dolarlık ihracatla da cari açığın azaltılmasına önemli destekler sunuyor. Geçtiğimiz günlerde açıklanan 2024-2026 dönemine ilişkin enflasyon, istihdam, büyüme gibi temel makroekonomik hedeflerin yer aldığı Orta Vadeli Program’da (OVP) “bütün maden kaynaklarının uluslararası standartlarda ekonomiye kazandırılması” hedefine ilişkin net bir vurgu yapıldı. Ekonomi yönetiminin OVP’de madencilik sektörü için çizdiği rotanın, sürdürülebilir kalkınma ve ekonomik büyüme hedefleri ile uyumlu olduğunu değerlendiren Maden Platformu, “programın başarıya ulaşması için sektör olarak üzerine düşen görevi yerine getirmeye hazır” mesajını verdi. Türkiye, dünyanın en’leri arasında 2025 yılında küresel madencilik piyasasının 2.4 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşmasının beklendiğini ifade eden Maden Platformu Sözcüsü Mehmet Yılmaz, sektöre ilişkin konuşmasında, Türkiye’nin yeraltı zenginlikleriyle dünyanın en’leri arasında yer aldığını söyledi. Yılmaz Platform adına şöyle konuştu: “Türkiye madencilik sektörünü temsil eden 18 birlik ve derneğin oluşturduğu Maden Platformu olarak bizim de temel hedefimiz, ülkemizin sahip olduğu büyük maden potansiyelini üretim ve ihracata dönüştürmek. 2025 yılında küresel madencilik piyasasının 2.4 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşması bekleniyor. Bu büyümeden ülkemizin hak ettiği payı alması gerekir. Kaldı ki halihazırda küresel piyasalarda Türkiye madencilik sektörü son derece önemli bir konuma sahip. Birkaç rakamla bunu ifade etmek gerekirse; Türkiye; dünyanın en büyük mermer ve traverten ihracatçısı, en büyük bor üreticisi ve ihracatçısı, en büyük feldspat ihracatçısı, ikinci büyük krom cevheri ihracatçısı, üçüncü büyük doğal taş üreticisi ve ihracatçısı, yine dünyanın sekizinci büyük çinko üreticisi,10’uncu büyük kurşun üreticisi. Dünya altın rezervi ülke sıralamasında ise 11’inci sırada. AB ülkeleri arasında en fazla altın üretimi gerçekleştiren ülke konumundayız. Verdiğim bu rakamlar ülkemizin maden potansiyelini ortaya koyuyor” dedi. Yılmaz, “yeraltında keşfedilmeyi bekleyen 5 bin tonun üzerinde altın rezervimiz var” Yıllık 100 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığı ekonomimizin yumuşak karnı” diyerek rakamlara dikkat çeken Yılmaz, keşfedilmeyi bekleyen 5 bin ton altın rezervinin olduğunu dile getirdi. Yılmaz şöyle devam etti: “Dış ticaret açığı ekonomimizin yumuşak karnı. Bu açığın neredeyse tamamı petrol, doğal gaz ve maden ithalatından kaynaklanıyor. Oysa Türkiye, çok büyük bir yeraltı servetine sahip. Bilimsel çalışmalar, Türkiye’nin toplam yer altı kaynaklarının bugünkü piyasa değerinin 3.5 trilyon doların üzerinde olduğunu ortaya koyuyor. Altın hariç sadece madencilikten kaynaklanan cari açık yaklaşık 30 milyar dolar. Buna yıllık ortalama 25-30 milyar dolar altını da eklediğimizde 60 milyar dolar madencilik ve madencilikten dolayı oluşan ürünlerden kaynaklı ithalat yükümüz var. Doğal kaynaklarımızı sanayinin ihtiyacı olan hammaddeleri karşılamak üzere harekete geçirirsek cari açık üzerinde olumlu etki yaratacağımıza inanıyoruz. Örneğin, bugün yeraltında keşfedilmeyi bekleyen 5 bin tonun üzerinde altın rezervimiz var. Bu rezervin güncel piyasa değeri ise 275 milyar dolar civarında. Madencilik sektörü olarak üretimimizi yeteri kadar artırabilirsek kısa sürede altın hariç 15 milyar dolarlık ihracata ulaşabiliriz. Şu an yaklaşık 6.5 milyar dolar civarında bir ihracat rakamımız var. Ayrıca bilindiği gibi altın ithalatına da her yıl çok ciddi bedeller ödüyoruz. Eğer altın üretimimizi önce 50 ton, sonra da 100 tona çıkarırsak dışarıya ödediğimiz on milyarlarca doları ülkemizde yatırım, üretim ve istihdama dönüştürebiliriz. Verdiğim bu rakamlar ülkemizin muazzam maden potansiyelini açıkça ortaya koyuyor. Madencilik sektörü olarak 180 bin istihdama sahibiz, madencilik sektörünün istatistiki açıdan çarpanı 4’tür. Yani madencilik sektöründe çalışan bir kişi diğer sektörlerde dört kişiye iş imkânı açıyor. 15 milyar dolar ihracat hedefimizi, altında da 100 ton hedefimizi gerçekleştirirsek bu istihdamı en az üçe katlamayı düşünüyoruz.” “Cari açığın kapatılmasında sektörümüz lokomotif rol oynayabilir” Madenciliğin lokomotif bir sektör olması gerektiğini vurgulayan Mehmet Yılmaz son olarak, “Gelişimini tamamlayan Amerika, Kanada, Avusturalya, Çin, Hindistan, Rusya, Almanya, Fransa gibi dünya ülkelerine bakıldığında madencilik sektörüne ne kadar önem verdiklerini görüyoruz. Onlar yer altında gram servetini bırakmadılar. Biz de ‘önce insan ve çevre’ diyerek, doğaya saygı duyarak bu ilkeler ile kendi öz kaynaklarımızı doğru kullanmayı ve üretmeyi bilmeliyiz. Sektör, bunun tüm sorumluluğunu almaya hazırdır. Ekonomi yönetiminin hassasiyetle üzerine titrediği, kapatmaya çalıştığı cari açıkta sektörümüz lokomotif rol oynayabilir” ifadelerini kullandı. “Pazar üstünlüğünü ele geçirmemiz gerekiyor” Türkiye’nin sahip olduğu rezerv potansiyeliyle madenlerde pazar üstünlüğünü ele geçirebilecek konumda olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Bundan çok daha büyük bir potansiyele sahip olduğumuzun da farkındayız. Rezerv potansiyeli ya da üstünlüğüne sahip olduğumuz madenlerde pazar üstünlüğünü de ele geçirmemiz gerekiyor. Çünkü rezerve sahip olmak tek başına pazarda başarılı olmak anlamına gelmez. Ancak yatırım ortamı, mevzuat alt yapısı ve üretim maliyetleri gibi birçok parametre sektörün başarısını doğrudan etkiliyor. Maden Platformu’nu oluşturan çok kıymetli dernek ve birliklerimiz ile sektörün geleceğe güvenle bakması ve sürdürülebilir başarı için çok yoğun bir çalışma içindeyiz. Çalışmalarımızın temelini ise sektördeki yatırım ortamının iyileştirilmesi oluşturuyor. Ancak rezerv potansiyeli ya da üstünlüğüne sahip olduğumuz madenlerde pazar üstünlüğünü de mutlaka ele geçirmemiz gerekiyor. Çünkü rezerve sahip olmak, üretim olmadan hiçbir anlam taşımıyor.” diye konuştu. “İlgili bakanlıklarımızla pozitif ilişkiler geliştirdik” Madencilik sektörünü temsil eden 18 birlik ve derneğin oluşturduğu Maden Platformu, orman izinlerindeki gecikmelerin, on yıllar öncesinde yapılan yatırımlar ve mevzuat kuralları çerçevesinde bugüne kadar üretim faaliyetlerine devam etmiş ruhsatların izin taleplerine verilen ret kararlarının madencilik faaliyetlerini neredeyse yapılamaz noktaya getirdiğine işaret ederek, konuyu Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile çözüm önerileri çerçevesinde masaya yatırdığını belirtti. 23.2 milyon hektar ile ülke yüzölçümünün yüzde 29,8’ini kaplayan orman varlığının yalnızca binde 3’ünde madencilik faaliyetlerine izin verildiğini ifade eden Maden Platformu Sözcüsü Mehmet Yılmaz, madencilerin terk edilen veya ekonomik rezervin kalmadığı alanları rehabilite ederek, orman mevzuatına uygun biçimde basamaklandırıp orman idaresine teslim edildiğini ve söz konusu alanların ağaçlandırma bedellerinin sahaya girerken peşin olarak ödendiğini belirtti. Yılmaz, Bakanlıkla ilgili görüşmenin detaylarına ilişkin, “Tarım ve Orman Bakanımız Sayın İbrahim Yumaklı ile yaptığımız görüşmenin oldukça verimli geçtiğini söyleyebilirim. Sayın Bakanımıza, madencilik faaliyetlerine izin verilen alanın ülkemizdeki orman alanının sadece binde 3’üne tekabül ettiğini hatırlatarak, özellikle izinler noktasında orman idaresiyle yaşadığımız sorunları aktardık. Bakanımız, yaşadığımız sorunları ve içinde bulunduğumuz zor durumu anlayışla karşıladı. Önümüzdeki süreçte Tarım ve Orman Bakanlığı tarafında sektörümüze yönelik pozitif bir tutum oluşacağını umut ediyorum. Son dönemde madenciliğe yönelik bakış açısını değiştirmek için Çevre Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı ile yakın ve verimli pozitif ilişkiler geliştirdik. Neticede ormanlar da bizim, madenler de bizim. ‘Orman mı, maden mi?’ ikilemine girmeden ‘önce insan ve çevre, daha sonra madencilik’ anlayışıyla hareket eden bir sektörüz. Orman alanındaki ayak izimiz sınırlı. En büyük hedefimiz, sürdürülebilir madenciliğin en başarılı örneklerinin bu ülkede var olduğunu kamuoyuna gösterebilmek. Bunu başardığımız takdirde ‘madenciliği orman ve çevre düşmanı’ olarak görenlerin mahcup olacağına inanıyorum. Sürdürülebilir madencilik standardı yüksek madencilik, yöreye halkına saygı duyan madencilik olmazsa olmazımız” dedi.

Editör: Ahmet Ertüm