Ahmet Çağatay Bayraktar
“Adeta Kıbrıs’ı anlatıyor”
12 Eylül 1980 Darbesi’nin yarattığı siyasi ortamda Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrolarında görev alan Osman Alkaş, Yaşar Ersoy, Işın Cem ve Erol Refikoğlu’nun sahneledikleri bir oyun nedeniyle işlerine son verilmesiyle 3 Kasım 1980’de kurulan Lefkoşa Belediye Tiyatrosu, kuruluşundan bugüne toplumcu gerçekçi bir sanat çizgisi izledi. Tiyatronun geçmişine vurgu yapan yönetmen Kıymet Karabiber, “Parkta Güzel Bir Gün de tiyatromuzun politik duruşuna uygun bir konu taşıyor. Yazar İngiliz, muhtemelen Kıbrıs’taki durumunu bile bilmiyor. Fakat tam da içinde bulunduğumuz durumu anlatıyor. Oyunu repertuara katmamızdaki en önemli etken de bu oldu. İnsan eliyle kurulan sınırların yapaylığı ve zorlayıcılığını bizzat yaşıyoruz çünkü. Nitekim oyunumuza gösterilen ilgi de bu duyguları tek başımıza hissetmediğimizi gösteriyor” dedi.
Oyunun kadrosunda Melihat Melis Günalp, İzel Seylani ve Aytunç Şabanlı yer alıyor
Ada’nın Rum tarafında da oynandı
Oyunun izleyicileri arasında sadece Kıbrıslı Türklerin değil Kıbrıs Rumların da olduğunu söyleyen Karabiber, “Dünyanın tek ortadan bölünmüş başkenti olan Lefkoşa’nın Rum tarafında da bu oyunu oynadık. Başkentin böyle olmasını özellikle belirtiyorum, çünkü arada sınır olsa da duygular aynı. Rum tarafında Lefkoşa Rum Belediye Başkanının da katıldığı bir gösterimde Rumca altyazı ile oyumuzu oynadık. Ve KKTC’de olduğu gibi olumlu tepkiler aldık.”
İstanbul seyircisi de oyunu beğendi
Lefkoşa Belediye Tiyatrosunun Ada’nın kuzeyindeki kültür sanat dünyasını beslediğini ifade eden Karabiber, “Sanatçılarımızın çoğu Türkiye’deki konservatuarlardan eğitim alarak burada mesleklerini icra ediyor. Adadaki tiyatro festivalinin yanında Türkiye’de de gösterimler yapmıştık. Ama ilk defa İstanbul’a yine aynı oyunla mart ayında geldik” dedi. İstanbul seyircisinin oyuna dair tepkilerini aktaran Karabiber, “Öncelikle oyuna gelen çoğu seyirci tiyatromuzu daha önce duymamış kişiler. Kıbrıs ağzı ile konuşmamamız bir kısmını oldukça şaşırtmış olacak ki oyun sonrasında da bize bu düşüncelerini söylediler. Bununla birlikte İstanbul kültür sanat hayatına dahil olabilmek bizim için de büyük bir deneyim oldu. Umarım ki İBB Şehir Tiyatroları ile gelecek sezonlarda da iş birliğimiz devam eder” şeklinde konuştu.
Ada’nın kuzeyindeki tiyatro ortamına ilişkin konuşan Karabiber, “Tiyatromuz yakın döneme kadar tasarruf gerekçesiyle kapatılma tehdidi altındaydı. Sadece bizler değil izleyicilerimizin de destekleriyle bu tehlikeyi atlattık. Türkiye’de de olduğu gibi burada da tasarruf denilince öncelikle kültür sanattan kısıntı yapılıyor. Fakat Ada halkı, tiyatromuzun politik duruşuna ve sanat anlayışına sahip çıkıyor. Ve çoğunluk olarak da benzer duygu ve fikirleri paylaşıyoruz. O yüzden buradaki oyunlarımızda sansür etkisini en az seviyede görüyoruz” dedi.
“Oyundaki gibi bir bilinmezlik yaşıyoruz”
Oyunculardan Aytunç Şabanlı, tiyatronun konusuyla Ada’daki güncel durumun benzer olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Harekatın üzerinden geçen 50 yıl içerisinde Ada’da sürekli bir bekleme halindeyiz. Oyunda da ortasından ansızın bölünen bir ülkenin iki farklı tarafında birbirine kavuşmayı çabalayan bir çift yer alıyor. Oyuna benzer bir şekilde Barış Harekatı bize bir barış getirse de büyük bir soru işareti bıraktı: Gelecekte ne olacak? Çünkü biz ‘KKTC olarak varız’ diyoruz fakat dünya bizi tanımıyor. Varız, buradayız ama yokuz. Oyundaki gibi büyük bir bilinmezlik yaşıyoruz.”