Erva Gün

Kuduz, insan ve hayvan sağlığını tehdit eden en ölümcül hastalıklardan biri olmaya devam ediyor. Dünya genelinde her yıl 59 binden fazla kişi kuduz nedeniyle hayatını kaybederken, bu ölümlerin yüzde 95’inden fazlası Asya ve Afrika’da meydana geliyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) verilerine göre, birçok ülkede kuduzun en önemli kaynağını köpekler oluşturuyor.

Riskli temas iki kat arttı

Ekim ayında hangi meyve ve sebzeleri tüketmeliyiz? Ekim ayında hangi meyve ve sebzeleri tüketmeliyiz?

Türkiye’de ise kuduz vakalarının yüzde 90’ı kedi ve köpek kaynaklı gelişiyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2021 yılında 215 bin 716 kuduz riskli temas ve 3 kuduz vakası kaydedildi. 2022 yılında ülke genelinde 307 bin 901 kuduz riskli temas bildirilirken 2 kuduz vakası bildirildi. 2023 yılında kuduz riskli temas sayısında 437 bin 601 ile artış yaşanırken 2 vaka bildirimi yapıldı.

Kuduz Veri Sağlık Bakanlığı

“Aşı tedarikleri kuduzla mücadelede hayati önem taşıyor"

24 Saat’e açıklamalarda bulunan Dr. Öğr. Üyesi Didem Daymaz, kuduz olma riski taşıyan hayvanların aşılamalarının düzenli olarak yapılmasının ve takibinin kuduzla mücadelede oldukça önemli olduğunu dile getirdi.

Daymaz, bağışıklama programlarının aksatılmadan yürütülmesini belirterek, “Aşı temini konusunda; kuduz hastalık verilerinin, önceki dönemlerdeki riskli temas sayılarının, uygulanan aşı dozlarının düzenli takip ve kontrolü, bağışıklama hizmeti gereksinim saptanması ve aşı temin sürecine yönelik planlamalar açısından aksatılmadan yürütülmelidir” dedi.

Aşı temininde sorun yaşanmaması için stok takiplerinin düzenli ve devamlı yapılmasının önemine dikkat çeken Daymaz, “Aşı ihtiyaç ve stok takiplerinin düzenli ve sık aralıklarla yapılarak aşı stok seviyelerinin kritik seviyelere düşmeden aşı tedariklerinin gerçekleştirilmesi, sahada oluşabilecek aksaklıkların önlenmesinde gerekliliktir” ifadelerini kullandı.

Daymaz, bağışıklama hizmetinin sürdürülebilir olması açısından teknolojik ve bilimsel yaklaşımla yerli aşı üretiminin desteklenmesinin aşı ithalinde yaşanabilecek sorunların çözümü açısından önemli olduğuna dikkat çekti.

Daymaz, 1996 yılında Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kuduz aşısı üretimini sonlandırdığını ve o tarihten bu yana Türkiye’nin aşıyı dışarıdan ithal ettiğini söyledi. Daymaz, "Yerli üretime dönülmesi sadece halk sağlığı açısından değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da büyük bir kazanç olacaktır. Stratejik aşıların yerli olarak üretilmesi, bağımlılığı azaltacak ve tedarik süreçlerindeki riskleri en aza indirecektir" dedi.

"Kuduz aşısı ölüm riskini önlüyor"

Kuduzla mücadelede en etkili yöntemlerden birinin hayvanların aşılamasının yapılması olduğunu aktaran Daymaz, evcil köpek ve kedilerin yıllık aşılarının aksatılmaması gerektiğini belirterek risk taşıyan yabani hayvanların da ilgili kurumlar tarafından düzenli olarak izlenmesi ve aşılanmasının hayati olduğunu söyledi. Kuduzun ilk belirtilerinin görülmesinden sonra, hastalığın ilerleyici ve ölümcül bir seyir izlediğini belirten Daymaz, "Şüpheli bir hayvan ısırığı ya da temas sonrası en kısa sürede uygun aşı protokolüne başlanması ölüm riskini önlemekte büyük rol oynamaktadır" dedi.

Daymaz, şüpheli bir temasın ardından yara yerinin bol su ve sabunla en az 15 dakika boyunca yıkanması gerektiğini söyleyerek, “En kısa sürede sağlık kuruluşuna başvuru yapılarak kuduz aşısı ve gerekirse immünglobulin tedavisine başlanması hayat kurtarıcı bir rol oynuyor” dedi.

Türkiye neden ithalata bağımlı?

Veteriner Hekimler Derneği Genel Başkanı Dr. Gülay Ertürk, 24 Saat’e yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin kuduz aşısını ithal eden bir ülke olmasına rağmen geçmişte bu alanda öncü olduğunu hatırlattı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü, ülke genelinde kuduz aşısı üretip dağıtarak önemli bir halk sağlığı hizmeti sunuyordu. Ancak 1998 yılında enstitünün kapatılmasıyla birlikte Türkiye, kuduz aşısı konusunda dışa bağımlı hale geldi. Ertürk, bu durumu şöyle açıkladı:

“Geçmişte kendi aşılarımızı üretiyorduk. 1930’larda kurulan laboratuvarlarımız sayesinde kuduz gibi stratejik aşılar yerli olarak üretiliyordu. Bugün ise ithalatla bu ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyoruz. Bu durum hem ekonomik hem de sağlık açısından sürdürülebilir değil.”

Türkiye’nin kuduz aşısını kendi üretebilecek bilgi ve tecrübeye sahip olduğunu vurgulayan Ertürk, "Kendi veteriner hekimlerimiz bu kapasiteye sahip. Yeter ki ulusal üretimi destekleyen politikalar ile doğru yatırımlar yapılsın” şeklinde konuştu.

Ertürk, “Hayvanların aşılarının yapılması, üremelerinin kontrol edilmesi, sahiplenilmiş hayvanlara uygulanan çip uygulamasındaki eksiklerin giderilmesi, sahiplenilen hayvanları sokağa terk edenlere dönük cezai müeyyidelerin uygulanması, vahşi hayvan kuduzunun kontrol altına alınması” uygulamalarıyla kuduzun önlenebileceğini belirtti.

Kuduz riskli temas nedir?

Her köpek ısırığının kuduz riskli temas olarak adlandırıldığını ancak her köpeğin kuduz olmadığını belirten Ertürk, “Sokaklardaki sahipsiz sokak hayvanlarının varlığının artması ve köpek ısırma vaka sayısının artması kuduzda da artış var gibi bir algı yaratıyor” dedi.

Editör: Erva Gün