Kültür-Sanat

Küçük yaşta enstrüman çalmak zeka ve yaratıcılığı geliştiriyor

Abone Ol
Haber: Deniz Ali Tatar Ruhun gıdası olarak tanımlanan sanat dallarından ‘müzik’ ile ilgili yapılan yeni bir araştırma, bu tanımı daha da belirginleştirdi. İskoçya’daki Edinburgh Napier Üniversitesi’ndeki araştırmacıların yaptığı yeni bir araştırmaya göre; çocukken bir müzik aleti çalmanın, ilerleyen yıllarda düşünme becerilerini geliştirebileceğini ortaya çıktı. Araştırmaya bakıldığında ortaya çıkan sonuç, gençlik yıllarında müzikle uğraşanların 70'li ve 80'li yaşlarında zihinsel anlamda daha iyi olduğunu gösterdi. Araştırmacıların inceleme grubunda, yaşları 70 ila 82 arasında bulunan 400’den fazla yaşlı insan yer aldı. Bu insanların yaklaşık yüzde 40’ı, yaşamları boyunca bir müzik aleti, tercihen piyano çalmış kişiler olmasına dikkat edildi. Araştırma kapsamında deneklere, her üç yılda bir beyin güçlerini ölçmek için bir dizi test verildi. Ortaya çıkan sonuçlar, bir müzik aleti deneyimi olan insanların, işlem hızı testlerinde daha iyi performans gösterdiklerini ortaya koydu. Böylece beyinlerinin daha hızlı çalıştığı ve görsel ile uzamsal yetenekleri birleştiren testlerde daha başarılı oldukları ortaya çıktı. Araştırmayı müzisyen Huner Alemdar, 24 Saat’e değerlendirdi. “Müzik aleti duygusal zekayı geliştirirken, yaratıcılığı da tetikliyor” Kendi ilk enstrümanının oyuncak bir klavye olduğunu söyleyen müzisyen Huner Alemdar, 3-4 yaşlarındayken müzikle bu sayede tanıştığını söylüyor. Alemdar: “Televizyonda gördüğüm reklamların, çizgi filmlerin vb. jeneriklerini, kulaktan duyarak klavyede çıkarmaya başladım. İlkokulda müzik öğretmenim kulağım olduğunu fark etmişti ve yan flütünü bana verdi. Senelerce yan flüt çaldım, ağırlıklı olarak klasik müzik çaldım. İlk olarak duygusal zekayı geliştirdiğini ve klasik eserleri pratik ettikçe yaratıcılığı tetiklediğini düşünüyorum. Enstrüman çalmak bence hem çok güzel bir uğraş, hem de kişiyi bilişsel olarak da daha duygusal ve farklı düşünebilen biri olma yolunda eğitiyor. En büyük katkılarından biri de gerçekten entelektüel bir sosyal çevreye sahip olmanızı sağlıyor. Kendi müzik tarzını da insanlarla tanışabiliyor, beraber müzik yapabiliyor ve belki de profesyonel bir kariyere adım atabiliyorsunuz.” diyerek, küçük yaşlarda müzik aletinin insanda yarattığı değişimi özetliyor. Küçükken piyano çalmayı öğrenmediği için bir pişmanlığını olduğunu söyleyen Alemdar, müzik aletinin bir çocuğun beyin gelişimi için önemini şu şekilde anlatıyor: “Piyano ya da gitar gibi eşlik enstrümanı öğrenmek, hem müzik teorisi bilgisinin temelini iyi atmak ve geliştirmek hem de vokal ve prodüksiyona yönelmek anlamında çok önemli fırsatlar sağlayabiliyor. Aslında bakarsanız günümüz teknolojisiyle bilgisayar başına geçtiğinizde sadece bir klavye ile baştan sona tam kompozisyon bir şarkı yapabiliyorsunuz. Ben açıkçası gitardan ziyade piyanonun daha doğru bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Piyanoda tüm notalar önünüzde ve iki el çaldığınızda (pedal da kullanarak) beyninizin farklı bölgelerini çalıştırıyorsunuz. İleride başka bir enstrümanı da daha kolay öğrenmenizi sağladığını düşünüyorum. Yaylı ya da üflemeliler gibi solo enstrümanlardansa tuşlular ya da telli enstrümanlarla müziğe başlamanın büyük bir fırsat olduğuna inanıyorum.” [caption id="attachment_408651" align="alignnone" width="2560"] Fotoğraf: Clark Young - Unsplash[/caption] “Müzik, sonsuz kombinasyon ve yaratıcılık içeriyor” Deneme yanılma yoluyla bir çocuğun bir müzik aletine el yatkınlığı olup olmadığının anlaşılabileceğini söyleyen Alemdar, kendisi için de bu şekilde olduğunu söyledi. Alemdar: “Çalmayı öğrendikten sonra, çoğunlukla motor sinirler devreye giriyor. Bu sebepten yoğun pratik bir enstrümanda ilerlemenin en önemli yolu, sadece yetenekle olabileceğine pek inanmıyorum. Dediğim gibi bir çocuğu çok zorlamadan bir eşlik enstrümanı ile tanıştırmak çok faydalı olur. Bir süre öğretmeni tarafından gözlenir. En önemlisi pratik yapmaktan ve o enstrümanla vakit geçirmekten keyif alması. Eğer bu varsa zaten kendini ilerletir. Bir de eğer ailede müzisyenler varsa soy ağacında, genelde genetik olarak el yatkınlığı dediğimiz bu yetkinlikler aktarılıyor diye biliyorum. Ama dediğim gibi bir yetenek olsa da üzerine çok çalışmadan ilerletmek pek mümkün değil.” diye anlatıyor. Araştırma sonucunun doğru olduğunu ve kendisinde de işe yaramasını umduğunu söyleyen Alemdar: “Gerek vokal yapın, gerek enstrümantalist olun, parça içerisinde bir metronoma ve tona uyarak partisyonlar icra ediyorsunuz. Bunların hepsi ciddi dikkat, prova ve tabii ki çok çalışma gerektiriyor. Bu disiplinin de insan beynini dinç tuttuğunu düşünüyorum. Bence belirli melodi kalıplarının dışına çıkmak ve daha yaratıcı partisyonlar yaratmaya zorlamak hem beynimiz hem ruhumu için çok iyi bir gıda. Müziğin sanırım en sevdiğim özelliği bu. Sonsuz kombinasyon ve yaratıcılık içeriyor.” [caption id="attachment_408659" align="alignnone" width="864"] Fotoğraf: AA[/caption]