Ekonomi

Komisyonun ikinci toplantısı sona erdi: İşte emek cephesinin asgari ücret talepleri

Asgari Ücret Tespit Komisyonu ikinci toplantısı sona ererken emek cephesi artışın afaki enflasyon hedeflerine göre değil açlık ve yoksulluk sınırına göre belirlenmesi gerektiğinin bir kez daha altını çizdi. Emekliler ise en düşük emekli aylığının asgari ücret oranında olması talebinde. İşveren ve hükümet kanadının nasıl bir adım atacağı ise merak konusu.

Abone Ol

Nur Yıldız

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, ikinci toplantısını gerçekleştirdi.

TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar toplantıdan herhangi bir rakam çıkmadığını belirtirken geçim ve piyasa durumuyla ilgili istatistikler masaya yatırıldı.

Asgari ücretle geçinen 8 milyondan fazla yurttaşın sorunlarını dile getirdiklerini vurgulayan Ağar, Hazine ve Maliye Bakanı'nın "kötü günler geride kaldı" açıklamasına atıfta bulunarak, “Hükümet yetkilileri bizden rakam vermemizi istedi. Ancak toplu iş sözleşmesi anlaşma masasıdır, asgari ücret pazarlık masası değildir. Kötü günler geride kaldıysa, güzel günlerden biz de faydalanmak istiyoruz. Asgari ücreti yükselterek vatandaşların yüzünü güldürelim” dedi.

DİSK Başkanı Çerkezoğlu: Afaki enflasyon hedeflerine göre bir artış kabul edilemez

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu , Ekim 2024’te açlık sınırının 20 bin 860, yoksulluk sınırı ise 72 bin 156 TL olduğunu hatırlatarak "Açlık ve yoksulluk sınırları göz önünde bulundurulmalıdır. Asla tutmayan ve sürekli revize edilen afaki enflasyon hedeflerine göre bir artış asla kabul edilemez. Bir yandan geçtiğimiz yıl işçiler için, dar gelirliler için gerçekleşen enflasyon karşısındaki kayıplar giderilmeli, bunun yanı sıra büyümeden ve milli gelir artışından hak ettikleri pay çalışanlara mutlaka verilmelidir. Eğer hükümet hedef enflasyon veya gerçek enflasyondan düşük zamda ısrar ederse asgari ücretin enflasyon karşısındaki kaybı kalıcılaşacak” dedi.

Çerkezoğlu, ayrıca asgari ücretin bir işçinin değil, uluslararası standartlara uygun olarak işçinin bakmakla yükümlü olduğu hanehalkı ile birlikte geçinebileceği bir ücret olarak belirlenmesi gerektiğinin altını çizdi. 

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısının tüm konfederasyonların katılımıyla demokratikleştirilmesi ve asgari ücret tespit sürecinin uyuşmazlık durumunda grev hakkını da içeren gerçek bir toplu pazarlığa dönüştürülmesi gerektiğini ifade eden Çerkezoğlu, “Maalesef bu sürecin demokratikleştirilmesi bir yana, özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile beraber Asgari Ücret Tespit Komisyonu da devre dışı bırakılmış, asgari ücret de, memleketteki tüm meseleler gibi tek kişinin iradesine teslim edilmiştir. Bu açıdan asgari ücret ve genel olarak ücret meselesi, ülkemizdeki demokrasi krizinden doğrudan etkilenmektedir. Özetle, asgari ücret meselesi memleket meselesidir” ifadelerini kullandı.

DİSK Emekli-Sen Başkanı Yavuz: En düşük emekli aylığı asgari ücret oranında olmalı

 DİSK Emekli-Sen Genel Başkanı Cengiz Yavuz ise  12500 TL ücret alan yaklaşık dört milyon emeklinin bir düzenleme yapılmadığı tahdirde sıfır zam alma riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade ederek, “Açlık sınırı 25000 TL iken ortalama emekli aylıklarının 14000 TL olması kabul edilemez. Asgari ücret ortalama ücret haline gelmişken, oransal bir yorum yapmak doğru olmasa da emekli aylıkları yoksulluk sınırının yarısından az olmamak üzere belirlenmeli ve yıl içerisinde revize edilmeli diye düşünüyorum” dedi

5510 sayılı yasadan önce emekli aylığının alt sınırının asgari ücretin altında olamadığına dikkat çeken Yavuz, “En düşük emekli aylığı asgari ücret oranında olmalı. Tüm emekli ücretlerine de aynı oranda zam yapılmalı. İlgili bakanın açıklamaları güvenilirliğini yitirmiş durumda, dolayısıyla bizim mücadelemiz toplu sözleşme masasına oturmak olacaktır” ifadelerini kullandı.

KESK Eş Genel Başkanı Karagöz: Yoksulluk sınırı altında olmamak şartıyla düzenlenmeli

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz ise, asgari ücretin vasıfsız bir işçiye ödenmesi zorunlu olan temel ücret anlamına geldiğini vurgulayarak, “Avrupa Birliği ülkelerine bakıldığında her 100 çalışandan 4’ünün bu tanıma uygun bir ücret aldığını OİCD ülkelerinde ise bu oran 5-6 civarını buluyor. Ülkemizde ise 16 milyon çalışanın yarısından fazlası asgari ücretle çalışmak durumunda bırakılıyor. Asgari ücret, vasıflı, vasıfsız; nitelikli, niteliksiz gözetmeden genel bir ücret haline getirilmiş durumda. Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyasladığımızda ülkemizde bu sürecin yanlış yürütüldüğünü net şekilde görüyoruz” dedi. 

Paranın değer kaybının karşısında asgari ücretin yüzde olarak artırılmasının asgari ücretle çalışanlara bir katkısı olmadığını dile getiren Karagöz, şunları kaydetti;

“Anadolu’nun küçük bir kasabasında kiralar 10 bin TL ile başlarken büyük şehirlerde 20-25 bin liradan başlıyor. Asgari ücretle çalışanların büyük bölümü sanayinin olduğu büyük metropol kentlerde ve aldıkları 17 bin 2 TL bir kira karşılığı bile değilken asgari ücretin artış oranı için söylediğimiz rakamlar bu insanların yoksulluğunu ancak ve ancak derinleştiriyor. Yoksulluk sınırını baz alınmalı ve yoksulluk sınırına denk gelen bir ücret temel ücrete denk getirilmeli. Asgari ücretin yoksulluk sınırı altında olmamak şartıyla düzenlenmesi lazım.”