Kültür-Sanat

Kız Kulesi 11 Mayıs'ta açılıyor: Restorasyonu aslına uygun mu?

Abone Ol

Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar

2 bin yılı aşkın tarihi olan Kız Kulesi’nin 2021’de başlayan restorasyonunda sona gelindi. Mayıs ayı içerisinde tekrar ziyarete açılması planlanan kulenin restorasyonu sırasında ada çevresinde kare platformlar oluşturulması ve kubbesinin geçici olarak kaldırılması kamuoyunda tepkiye yol açmış, geçmişte yapılan yanlış restorasyon örnekleri Kız Kulesi’ne mi uygulanıyor endişelerine neden olmuştu. Açılışına günler kalan Kız Kulesi’nin restorasyonuna dair merak edilenleri çalışmalarda yer alan Tarihi Eser ve Restorasyon Uzmanı Prof. Dr. Feridun Çılı 24 Saat’e anlattı.

1944 yılında yapılan restorasyonun hataları giderildi

Kız Kulesi’nin farklı dönemlerde restorasyon geçirdiğini belirten Çılı, yapılan restorasyonların kulenin özgün haline zarar verildiğini belirtti: “1944 yılında yapılan restorasyonda ahşap elemanlarla oluşturulan kat döşemeleri, külah yapısı o yıllarda sıklıkla kullanılan beton ile yenilenmiş. Biz çalışmalar sırasında yapının özgün haliyle ilgisi olmayan bu eklentileri tamamen çıkardık. Aynı zamanda kullanılan beton ve çimento, içindeki tuzlar, deniz kabukları ve diğer kimyasalları içerdiği için yapıya da zamanla zarar vermiş. Bu beton kısımda, kolon ve döşeme donatılarının bağlantısı yoktu. Yani kagir bir binanın üzerine beton ve demir ağırlığı yüklemenin yanında, çimento da günümüzün teknik gerekliliklerine oranla oldukça dayanıksızdı. Düşünün 80 yıl öncesinden kalma, elle hazırlanmış bir çimentodan bahsediyoruz. Bu kadar dayanıksız bir malzemeyi içeren kule, bırakın beklenen büyük İstanbul depremini, daha düşük şiddetli sarsıntılarda bile dayanamazdı. Burada da toplamda 500 tonluk beton söküldü. 1940’lı yıllarda ince çatlak ve hasarların görüntülenmesine olanak veren bir teknoloji olmadığı için duvar boşluklarındaki çatlaklara da müdahale edilememiş. Günümüz teknolojisi sayesinde buradaki çatlaklar da onarıldı. Georadar teknolojisi kullanılarak özgün yapıdaki duvarlardaki çatlaklar enjeksiyon yöntemiyle güçlendirildi. Enjekte edilen yapı malzemesinde de Kız Kulesi inşa edilirken kullanılan özgün malzeme ve denizin ortasında bulunması da dikkat alınarak laboratuvar koşullarında imal edildi. Bugüne kadar toplamda 120 tona yakın enjeksiyon malzemesi kullanıldı.”

Temeli de güçlendirildi

Yapılan bu işlemle kuledeki yanlış restorasyon uygulamalarının telafi edildiğini söyleyen Çılı, sosyal medyada kulenin aslından farklı olacağına dair eleştirileri de şu şekilde cevapladı: “Restorasyon sırasında kulenin kubbesinin geçici olarak sökülmesi betonla yapılan restorasyonun verdiği zararları gidermek içindi. Ayrıca kale avlusunda da 1990’larda eklenmiş çelik çatı, asma kat ve beton eklentiler tamamen söküldü. Bu da kulenin restorana dönüştürülmesiyle eklenen yapılardı. Tahmin edilebilir ki Kız Kulesi’nin özgün halinde çelik çatı gibi bir uygulama yapılmamıştı. 1999 depremi sonrasında depreme karşı güçlendirme için yapılan çelik kuşaklar da yapıya özgü olmadığı için çıkarıldı. Zaten yapılan restorasyon ve güçlendirme çalışmaları sonucu da bu gibi çelik desteklere ihtiyaç kalmayacak. Beton sadece Kız Kulesi’nin bulunduğu adanın çevresini güçlendirmek için kullanıldı. Adaya kuzeyden gelen dalgaların daha önce yapılmış beton dolgulara zarar verdiği ve betonun altındaki zemini götürerek yavaş yavaş adaya zarar verdiği tespit edildi. Özellikle kuzeybatı bölgesinde görülen bu zararın giderilmesine çalışıldı. Burada da deniz zeminine çelik kazıklar dikildi ve içlerine beton dolduruldu. Bu işlem de adayı dolgu ile genişletmek için değil, sadece kulenin bulunduğu bölgenin zeminini güçlendirmek için yapıldı.

Kız Kulesi'nin restorasyondan önceki görünümü

II. Mahmut dönemi esas alındı

Restorasyon öncesinde Kız Kulesi’nin tarihi geçmişinin de tarandığını vurgulayan Çılı, “Kız Kulesi’nin konu edindiği birçok gravür ve çizim incelendi. Çünkü tarih içerisinde farklı yapıdaki çizimlere rastlıyoruz. Ve en son hali olan II. Mahmut dönemindeki Kız Kulesi’ni baz alarak görsel açıdan o dönem restorasyonda uygulandı. Bu da Kız Kulesi’nin bildiğimiz, gördüğümüz aşina olduğumuz hali. Bundan dolayı da kuleye farklı amaçlarla eklenmiş yapıların tamamını kaldırdık. Hatta kulenin daha iyi gezilebilmesi de bu sayede olanaklı olacak. Kale kısmındaki aşağı ve yukarı şeklinde, dendan dediğimiz çıkıntılar ortaya çıkarıldı. Ve bunların çevresine kale avlusunu çevreleyen tamamen ahşaptan bir gezinti iskelesi yapıldı. Kulenin artık restoran değil de Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bir müze olacağı da düşünülürse artık halkımız Üsküdar’dan Kız Kulesi’ni izlemek yerine Kız Kulesi’nden bütün İstanbul’u seyredebilecek” şeklinde konuştu.