Berivan Yüksel Yan / Diyarbakır

Sokak hayvanları, son dönemde siyasetin başlıca gündem maddelerinden biri. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki yasa taslağının en çok tartışılan maddesi ise sokak köpeklerinin uyutulmasının önünü açması oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) tarafından gündeme getirilen ve toplumun birçok kesiminde tepkiye neden olan Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılmak istenilen değişiklikle, belediyeler sokakta yaşayan hayvanları barınaklara toplayacak, barınaklardaki hayvanların fotoğraflarını çekerek internet üzerinden sahiplendirme ilanları yayınlayacak. Eğer bu hayvanlar 30 gün içinde sahiplenilmezse, “uyutulacaklar”. Bu süreç, uyutulan hayvanlar yerine barınaklara yeni hayvanların alınmasıyla devam edecek. 

Leyla Naz Eren SürekHayvan hakları savunucuları tarafından “kabul edilemez” olarak nitelendirilen ve Türkiye’nin birçok kentinde eylemlere neden olan yasa tasarısını Hayvan Hakları Savunucusu Avukat Leyla Naz Eren Sürek değerlendirdi.

Narin Güran davası: Duruşmaya yarın devam edilecek Narin Güran davası: Duruşmaya yarın devam edilecek

Defalarca denenen bu insanlık dışı yöntemin, çözüm olmadığı da ortada”

Avukat Sürek, iktidarın, sokakta yaşamını sürdürmeye çalışan köpeklerin nüfus artışını ve saldırı vakalarını gerekçe göstererek sokak hayvanlarını katletmek istediğine dikkat çekip “Köpekleri, barınak diye adlandıran yerlerde hapsedecekleri ardından sahiplendirme ilanını açacakları ve sahiplendirilemeyen köpeklerin ise belli bir süre sonra uyutacakları bir yasa tasarısı hazırlığı yapıyorlar. ‘Uyutma’ diyerek yumuşattıkları kavramın asıl anlamı öldürmektir, katletmektir. Yani iktidar açıkça devlet eliyle köpek kırımı yapacağını beyan ediyor” dedi.

2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile bazı hayvanların birtakım haklarını koruyan yasal bir mevzuat düzenlendiğini, buna göre bu hayvanların haklarının güvence altına alındığını anımsatan Avukat Sürek, şu açıklamayı yaptı: 

“Şu an Türkiye’nin gündeminde tartışmalara söz konusu olan durum, bu yasanın 6. maddesinde yapılmak istenilen değişiklik. Peki, nedir bu maddenin kapsamı ve bu madde değişikliğine neden karşı çıkıyoruz? Bu madde, sokakta yaşayan hayvanların usulüne uygun bir şekilde bakımevine alınarak kısırlaştırılıp aşıları yapıldıktan sonra alındığı yere geri bırakılmasını içeriyor. Ancak AK Parti iktidarı bu maddeyi, alınan hayvanı esaret altında tuttuktan sonra eğer 30 günlük bir süre zarfında sahiplenilmezse öldüreceği hakkında bir değişiklik üzerinde çalışıyor. Kontrolsüz artan köpek popülasyonunun önünü hapisle, katliamla alabileceği kanaatine varıyor. Üstelik 2004 yılından önce defalarca denenen bu insanlık dışı yöntemin, çözüm olmadığı da ortadayken. Bu maddeye riayet edilmiş olup belediyeler görevini yapsaydı ve Bakanlık denetleme mekanizmasını çalıştırsaydı bu sorun yıllar evvel çözülmüş olacaktı. Çünkü bu kanun, yirmi yıldır yürürlükte. Hayvanların lehine olan, toplum için de insani, etik ve yapıcı olan tek yol 6. maddenin korunup uygulanmasıdır. Zaten bu hayvanların yaşam alanlarını biz işgal ettik, insan eliyle yok ettik yaşadıkları her yeri. Yine insanlar tarafından şiddetin her türlüsüne maruz bırakıldılar. Hayvanlar, adeta sokaklarda ölüm kalım savaşı verirken, bizler de hayvanların onuruna yaraşır bir şekilde yaşamaları ve özgür olmaları için senelerdir mücadele ederken yaşama haklarının bazı kesimler ve iktidar tarafından polemik konusu yapılmasını kati surette kabul etmiyoruz. Devlet açık açık yasa adı altında katliam yapacağını dile getiriyor, hak ve hukuk dışı bu söylemi asla kabul etmiyoruz. Hiçbir kişi veya kurum, bir canlının yaşama ve barınma hakkını üzerine yasal kılıf geçirip elinden alamaz. Özetle, hayvanların da toplumun da ihtiyacı olan tek şey; ‘kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat’ maddesinin yürürlüğüdür.” 

2 1-1

“Yasanın öngördüğü cezalar caydırıcı değil”

Bu tür yasal düzenlemelerin hayvanlara karşı şiddette artışı da beraberinde getireceğine işaret eden Avukat Sürek, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Ülkede sanki başka hiçbir problem yokmuş gibi köpekler, sık sık Türkiye’nin yoğun gündeminin arasında tüm sorunların kaynağı onlarmış gibi kendilerine yer buluyor. Devlet tarafından hapsedilmekle, öldürülmekle tehdit ediliyorlar. Hayvanların hedef tahtasına oturtturulması, beraberinde hayvana yönelik işlenen hem bireysel, hem kurumsal suçların giderek artmasına sebep oluyor. İşte bunun arkasında da örgütlü nefret dili ve cezasızlık politikaları yer alıyor. Zaten mevcut kanunda, hayvana dönük işlenen suçlar re’sen soruşturulamıyor, ayrıca bu suçlarla ilgili yasanın öngördüğü cezalar caydırıcı değil. Görevini yapmayan belediyeler ile çalışanları hakkında hiçbir yaptırım uygulanmıyor. Alenen ve tespit edilen suçlarla ilgili soruşturma izni dahi verilmiyor, etkili bir denetim mekanizması çalışmıyor. Bu şiddet ortamı, iktidar tarafından istikrarlı bir biçimde destekleniyor ve ardından topluma sirayet ediyor. Bahsi geçen korkunç yasa tasarısının gündeme alınması bile hayvan düşmanlarının cesaretlenmesine yol açıyor ve hatta açtı da. Ülkenin birçok yerinden usulsüz toplama haberleri geldi bile, yıllardır görevini yerine getirmeyen belediyelerin ekmeğine yağ sürülüyor bir yerde.” 

 “Yapıcı çözümler geliştirilmeli ve vakit kaybetmeden uygulamaya konulmalı”

Toplumsal tepkiler sonucu iktidardan gelen “Sadece saldırgan veya hasta köpekler uyutulacak” açıklamalarına dikkat çeken Eren Sürek, öldürmekten değil; yaşatmaktan yana bir çözüm istediklerini söyleyen Eren açıklamalarına şöyle devam etti:

“Bu, suiistimale son derece açık bir söylem. Geri adım attıkları söylenemez, köpeklerin ölüm fermanını imzalamak için bir kılıf uydurmaya çalışıyorlar sadece. Üstelik saldırganlığa neden olan birçok faktör var; saldırganlığın en büyük sebeplerinden biri kötü muamele. Hayvanlar da buna insanlar tarafından sık sık maruz bırakılıyor. Hiçbir bakımevinde köpek davranış uzmanı yok. Hangi hayvanın saldırgan olduğuna hangi bilirkişi karar verecek? Köpeğin sokaktaki varlığından rahatsız olan bile hayvanın saldırgan olduğuyla ilgili yalan yanlış şikâyetler yapıp o köpeği aldırtıp katline ferman verebilir. Bir hayvan eğer saldırgansa, işin ehli kişiler aracılığıyla rehabilite edilmesi gerekir; çareyi öldürmekte arayamazsınız. Bir hayvan kuduzsa karantinaya alınıp veteriner hekimler tarafından tedavi edilmesi gerekir; öldürülmesi değil. 

Çözüm çok basit. Yapılması gereken öncelikli şey, ülke çapında sahipli ve sahipsiz tüm hayvanlar için acil bir kısırlaştırma seferberliği başlatılması ve hayvan üretim-satışının yasaklanması. Bir yandan yasal iyileştirmeler yapılmalı, çocuklarla yetişkinlere hayvanların yaşama hakkı ve doğru davranış biçimleriyle ilgili eğitimler verilerek toplumsal farkındalık ve bilinç oluşturulmalı. Bu sorunun adım adım insancıl, etkin ve sürdürülebilir çözümü bu şekilde olmalıdır. Devlet yetkilileri bir an önce sorunun çözümüne odaklanarak yapıcı çözümler geliştirmeli ve bunları vakit kaybetmeden uygulamaya koymalıdır.” 

Şu an hayvanlar için bir ölüm kalım savaşı söz konusu 

Hayvanların yaşam haklarının korunması adına duyarlı kesimlere çağrıda bulunan Sürek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Türkiye tarihi çok eski zamanlardan beri gerek gelenek görenek gerek vicdan merhamet gerekse yasal düzenlemeler çerçevesinde hayvanları bir şekilde korumuştur. İktidar dilinin ürettiği hiçbir söylem ve pratik, toplumla hayvanların yüzyıllardır süregelen ilişkisini koparamayacak. Hayvanların ne doğal yaşam alanı adı altındaki devasa tecrit alanlarına toplanıp hapsedilmelerine ne de türlü bahaneler gösterilerek öldürülmelerine müsaade etmeyeceğiz. Şu an hayvanlar için bir ölüm kalım savaşı söz konusu. Yaşamdan yana olan tüm kişi ve kurumları, hayvanlara karşı düzenlenen bu katliam girişimine geçit vermemeye çağırıyorum.”

Editör: Web Editör