CHP'li Kaya: İktidara geldiğimizde ilk işimiz İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmek CHP'li Kaya: İktidara geldiğimizde ilk işimiz İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmek
Haber Merkezi - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. CHP Grup Toplantısı’na Muğla’nın Milas ilçesinde YK Enerji’nin madencilik faaliyetleri için Akbelen Ormanı’ndaki ağaçları kesmesine karşı çıkan İkizköylüler ile Hatay’da, zeytinlik araziler üzerinde acele kamulaştırma kararı alınan Dikmeceli köylüler ve çevreciler katıldı. Köylülerin yanında zeytinleri, cevizleri de vardı. İkizköylü Necla Işık’ın yaptığı konuşmanın ardından kürsüye çıkan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, TBMM’nin Akbelen gündemiyle toplandığını anımsatarak, şunları söyledi: "Toprak elinizden alınıyorsa, bilin ki vatan elinizden alınıyordur" “Güzel Türkiye’mizin bir bölümünde; yıllarını, emeklerini vermiş, çoluğunu çocuğunu büyütmüş, büyüklerinin mezarlarının olduğunu güzel bir coğrafyada insanlar topraklarına sahip çıkmak istiyorlar. Eğer siz, toprağınıza sahip çıkıyorsanız, bilin ki vatanınıza sahip çıkıyorsunuz. Toprak vatandır zaten. Toprağın olmadığı yerde vatan olmaz. Siz toprağınıza sahip çıkıyorsunuz. Ağacınıza, bahçelerinize, ormanda yaşayan canlılara sahip çıkıyorsunuz. Necla Hanım dedi ki ‘Arıcılık yapıyorduk.’ Ormanın olmadığı, çiçeklerin olmadığı yerde arı balı nereden toplayacak? Sizin beslediğiniz, size gıda veren, bir anlamda can yoldaşı olduğunuz hayvanlar nerede otlayacak? Nerede beslenecek? Sizler kendi doğanıza, toprağınıza sahip çıkıyorsunuz. Eğer toprak elinizden alınıyorsa, bilin ki vatan elinizden alınıyordur. 2019’dan beri mücadele ediyorsunuz. Hep seçimi beklediler ve seçimden sonra gereğini yapalım dediler. Seçimi hile ve hurda ile aldılar. Şimdi beraber gittiğimiz o devasa araçlarla, buldozerlerle ağaçların nasıl yıkıldığını ve nasıl kesildiğini hep beraber gördük? Asıl yıkılan ve talan edilen bir alanı da beraber uzaktan izleme imkânımız oldu. Ormana baktığınızda ayrı bir hayat görürsünüz. Ormana baktığınızda içinizde bir şeylerin kıpır kıpır olduğunu, kuş seslerini, su seslerini görürsünüz. Ormanın içine girdiğinizde içinizde bir huzur olur. Kendinizi hiç yalnız hissetmezsiniz. Ama o tozlu yoldan o alana baktığımda talan edilen bir ormanın ülkeyi hangi hale dönüştürdüğünü çok net olarak görüyorsunuz. Sadece toz ve duman. Ve devasa ağaçlar, yıkılan ve kesilen ağaçlar. Ormanın ayrı bir hayatı vardır. Arısından, kurdundan kuşuna kadar her şey var orada. Her türlü canlının yaşadığı yerdir orman. Siz orayı katlettiğinizde aslında bir hayatı tümüyle yok ediyorsunuz. "Talimatı verenler suçlu" Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Paris İklim Anlaşması’na da imzalamışsınız. ‘Kömür tüketen santralleri kapatacağım’ demişsiniz. Söz vermişsiniz, parlamentodan geçmiş. Milletvekilleri altına imza atmış. Resmî Gazete’de yayınlanmış ama buna rağmen ‘Ben yoluma devam ediyorum’ diyorlar. Neden biliyor musunuz? Beşli çeteler saraydan güç alarak, askeri de polisi de size karşı kullanıyorlar. Aslında o askerlerin, o polislerin size karşı bir tavrı yok. Onlar sadece emir kulu. Asıl talimatı verenler suçlu burada. "Bu katliama dur demek de vatanını seven her birimizin bir görevi" Allah’ın güneşi bedava. Güneş panellerini kurarsınız. İstediğiniz kadar elektrik elde edebilirsiniz. Doğayı niye tahrip ediyorsunuz, niye kesiyorsunuz, niye yok ediyorsunuz? Aslında yapılanın adı bir katliamdır. Bir canlı katliamıdır. Bu katliama dur demek de vatanını seven her birimizin bir görevi olduğunu da hepimizin bilmesi lazım. "Onlar marjinal" Akbelen sadece bir Akbelen değil. Akbelen aynı zamanda bir Türkiye’dir. Muğla’da, Semra Hanım söyledi; o güzel doğanın yaklaşık yüzde 75-80’i maden arama ruhsatı için verilmiş zaten. Talana o kadar hazırlar ki. Ben boşuna mı beşli çeteler diyordum? Dilimde tüy bitti ya. Bu memleketi beşli çeteler mi yönetecek, yoksa yasalarla, adaletle mi bu ülke yönetilecek? Beşli çetelerin gücüyle ülkeyi yönetmeye kalkarsanız tablo bu olur. Utanmadan, sıkılmadan; ağacını koruyanı, ormanını koruyanı, ormanının yanında duranı, hayvanlarının yanında duranı, çiçeğinin, börtünün, böceğinin yanında duranı marjinal ilan ediyorsunuz. İnsanda biraz ahlak, erdem, biraz insanlık olur. Kendileri marjinal duruma düştü, siz değil. Onlar marjinal durumda. Bir avuç kişiye çalışıyorlar, bir avuç kişi kazansın diye devletin bütün imkanlarını seferber ediyorlar. Elinizde çiçeklerle geldiniz. Orman olmasa o çiçekler de olmaz. Orman aynı zamanda nefes almaktır. Kömür bacalarından çıkan dumanı teneffüs etmek mi daha güzel, yoksa ormanın güzel havasını mı? Tüm baskılara rağmen direniyorsunuz. Bizim görevimiz, size her yerde ve ortamda destek vermek. Akbelen’den geldikten sonra, oradaki faciayı gözlerimle gördükten sonra grup başkanına talimat verdim. Diğer partilerle de görüşelim, acaba TBMM’yi olağanüstü bir toplantıya çağırabilir miyiz? Belki vicdan sahibi insanlar, 600 milletvekili var burada. Biri hapiste. 600 milletvekili. Acaba vicdan sahibi insanlar gelip, toplanıp da ‘Ya bu Akbelen’de 2019’dan bu yana köylüler direniyorlar, kadınlar direniyorlar. Marjinal deniyor ama fotoğraflarına baktık, kimsenin marjinallik hali yok burada. Herkes yıllardır orada çalışıyor ve emek veriyor. Köyleri var orada. Zeytin ağaçları var orada, huzur içinde yaşıyorlar. Acaba biz onların haklarına sahip çıkabilir miyiz?’ diye vicdan sahibi kişilere şimdi soracağız. Biz gittik, bize inanmayabilirsiniz. Siz de gidin. AK Partililer, MHP’liler de gitsinler. Talanı görsünler. Nasıl yok edildiğini görsünler. Yeşilliğin nasıl tarumar edildiğini görsünler. Katliamın nerelere ulaştığını görsünler. Vicdan sahibi bir insan gelir de ‘Hayır, bu konuyu araştırmayalım. Bunu gündeme almayalım’ demez diye düşünüyorum. O kadar vicdansızlar ki, o kadar marjinaller ki, gözlerini o kadar para bürümüş ki talan denilen bir kavram onların kitabında yok ki çıkıp rahatlıkla şunu söyleyebiliyorlar. ‘Efendim orada eylem yapanlar marjinaller’. Eğer bir ülkede siyasal iktidar kendisini beşli çeteye teslim etmişse otomatikman marjinalleşmiş demektir. Onlar halkı bilmiyorlar, halkı tanımıyorlar ve halktan kopmuşlardır demektir. Bizim görevimiz sizin sesinizi duyurmak.” Kılıçdaroğlu, Akbelen Ormanı ile ilgili Hacettepe Üniversitesi’nin 2013 yılında hazırladığı raporu da okuyarak, şunları açıkladı: “Raporda şunu söylüyor, sakın yapmayın, Bodrum susuz kalır. Su sorunu var. Ben söylemiyorum, ben söylesem diyecekler ki ‘Sen politikacısın, nereden biliyorsun?’. Doğru ben bilmem. Ama bu işin uzmanları var. Hacettepe Üniversitesi Türkiye’nin saygın üniversitelerinden birisi. Hocalar gidiyor ve araştırma yapıyorlar. Ben istemiyorum, Türkiye Kömür İşletmeleri istiyor. ‘Git araştır bakalım. Biz bu kömürü çıkarırsak sonuç ne olur?’. Diyorlar ki ‘Çıkarmayın. Bodrum susuz kalır’. Bu raporu da dinlemiyorlar. Bunların bilimle de ilgisi yok. Gözlerini para bürümüş. Para dediğim dolar tabi. Bunlarda Türk lirası diye bir kavram yok. Gözlerini dolar bürümüş. Gerçekten de inanarak söylüyorum bunu. Bu kadar kendi coğrafyasına, ülkesine ihanet eden başka bir ülke ve yönetim de görmedim. Zeytin ağacını yok ediyorsun. Maden elbette çıkarılmalı. Kimse maden çıkarılmasın demiyor. Ama talan edilmeden çıkarılabilir, orman yok edilmeden de çıkarılabilir. Yerin altından çıkaracaksan, bunun usulü ve adabı da var. Çıkarırsın zaten. Ama orada içme suyuna zarar verecek, Bodrum susuz kalacak deniyorsa, sen onu çıkaramazsın. Sen onu çıkarıyorsan, sadece ormanı değil insanı da yok etmeye karar verdin ve insanı da susuz bırakacağım demektir. Vicdan gözü karartıyorsa, gözlerini para bürümüşse gelecekleri nokta budur. Benim size sözüm var, sizin her yer ve ortamda sözcünüz olacağım. Sadece ben değil her CHP’li. Beşli çete dediğiniz kişiler beş kişi değil bunlar aslında. Birden fazla beşli çete var. Beşli çete bir kavram. Sadece ve sadece Türkiye’nin varlıklarını sömüren bir kesim bunlar. Bunların Türk lirası ile de ilgileri yok. Bunlar her şeyi dolar ve Euro ile yaparlar. Bunlara en büyük güvenceyi saray iktidarı verir. O saray iktidarı hakkını arayan insanlara marjinal diyorsa, aslında kendisi marjinal duruma düşmüş demektir. Çünkü sizin derdinizi bilmiyor. Buradan çağrı yapalım. AK Parti’nin vicdanlı milletvekillerine, MHP’nin vicdanlı milletvekillerine, Yeniden Refah Partisi’nin vicdanlı milletvekillerine çağrı yapalım. Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin vicdanlı milletvekillerine çağrı yapalı. Siz de gidin bakın. Kimse size bir şey demeyecek. Benim gördüklerimi siz de görün, duyduklarımı siz de duyun. Bakın bakalım ne oldu ortada. Bu çağrıyı yapalım. Bugün Meclis Genel Kurulu’nda da yapalım. Ama şöyle yapacaklar. Adım gibi biliyorum. Genel Kurul salonuna gelmeyecekler. Dışarıda, koridorda kapının önünde bekleyecekler. Meclis’te çoğunluk sağlanırsa koşa koşa içeri girecekler, ‘Hayır’ demek için. Hayır diyene eğer oy verirseniz elim iki yakanızda olur. Ağacı seven, kurdu kuşu seven, toprağını seven, vatanını seven bir kişi buna hayır diyemez. Bu sıradan bir olay değil. Bu bir toprak, vatan, su, hava meselesi.”