Kıbrıs Türkü tarihiyle gurur duymalıdır
Yusuf KANLI Nedenini biliyoruz aslında, bilmiyormuş gibi yapmamak lazım. Sadece birkaç nesil önce tüm yokluk ve imkansızlıklara rağmen kahramanca var olma, onurlu yaşama,...
Yusuf KANLI
Nedenini biliyoruz aslında, bilmiyormuş gibi yapmamak lazım. Sadece birkaç nesil önce tüm yokluk ve imkansızlıklara rağmen kahramanca var olma, onurlu yaşama, haklarından vaz geçmeme mücadelesi veren Kıbrıs Türk halkı kendi tarihinden niye kopartılmıştır?
Evet, iddialı bir tanımlanma “tarihinden koparılma.” Benim çocukluğumda, ilk gençliğimde kendimiz elde silah bu mücadelenin bir parçası olmasak, veya çok sınırlı olarak olsak da, ağabeylerimiz, amcalarımız, babalarımız ve hatta dedelerimizin kahramanlıklarını izler, duyar ve hem onlarla hem de öyle büyüklere sahip olduğumuz için kendimizle gurur duyardık. Kim aksini iddia edebilir; Kıbrıs Türk halkının kıt imkanları ile verdiği boyun eğmeme, haklarını savunma, azınlık olmama mücadelesi Türk Ulusal Kurtuluş Mücadelesinden sonra tarihe altın harflerle yazılan bir başka destandır.
Maalesef, “düşman bir nesil yetiştirmeme” adı altında, tarih kitaplarından düşmanca ifadeleri “karşılıklı olarak” temizleme vaadiyle Kıbrıs Rum yönetimi ile empatiyi Kıbrıs Türk halkından önde tutan bir siyasi anlayış tarih kitaplarından bu destansı mücadeleyi sildi, genel Türk tarihi kitabı çerisinde birkaç sayfaya hapsetti. Rum tarafı söz verdiği halde benzer bir yaklaşımla tarih kitaplarından Türk düşmanlığını çıkartmadı. Ona rağmen on yıllardır bu abes durum devam etmekte birkaç nesil önce yaşanan, büyük acılara rağmen özveri içinde verilen kahraman var olma mücadelesini, şanlı direnişi yeni nesiller öğrenmeden yetişmekte. Daha da kötüsü çeşitli beyin yıkama operasyonları sonucu önemli bir gençlik kesimi Kıbrıs Türk var olma mücadelesi ve bu mücadelenin şanlı sonucu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini önemsememekte değil mi bugün? Yazık…
Nasıl ki büyük ulusal bir mücadele sonucu Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile taçlanmış ise, Kıbrıs Türk mücadelesi de 1983’de KKTC’nin ilanıyla taçlanmıştır. 1983 bağımsızlık ilanına nasıl gidildiği bilinmeden, KKTC’nin anlamını, önemini kavramak mümkün mü? Rahmetli Başkan Rauf Denktaş o nedenle hep “En büyük eserimiz devletimizdir; genç nesiller onu koruyacaktır. Allah halkımı devletsiz bırakmasın” demekteydi. Ölüm döşeğindeki “Onlara (Rum politikacılara) söyleyin burası bağımsız bir Cumhuriyet’tir” cümlesi Denktaş’ın ebedi vasiyetidir.
Maalesef bu büyük mücadele gerek Türkiye’de yeterli düzeyde biliniyor diyemeyiz. KKTC’ye yönelik ekonomik ve siyasi destek programlarının elbette ki hepsi çok önemli ve yaşamsaldırlar. Ancak, kamu diplomasisi eksikliği ve Kıbrıs Türk tarihine yönelik sergilenen duyarsızlık da ortadan kaldırılması gereken en önemli sorunlardandır. Hem Türkiye, hem de Kıbrıs Türk halkına çok değil 50-60 yıl önce adada yaşananları düzgün ve disiplinli bir yaklaşımla sunmak vatanseverlik gereği olmalıdır. “Bir zamanlar Kıbrıs” gibi saçma sapan, uyduruk, abartılı ve Kıbrıs Türk mücadelesini yok sayan senaryolar yerine gerçek tarih çeşitli kanallardan halka sunulmalı, kamu diplomasisi yoluyla da çeşitli önyargılar ve düşman propagandasıyla yıpranan Kıbrıs Türk ve Anadolu Türklüğü bağları kuvvetlendirilmelidir.
Değerli dostum emekli Albay Dr Mehmet Balyemez’in bir araştırmasında 1986’daki Eğitim Yasasına atıfta bulunarak bu yasada çok önemli bir vazifenin altı çizilmekte olduğunu dikkatlere getiriyor. Yasa vazifenin “Kıbrıs Türk toplumunun varoluş mücadelesinin özünde yatan gerçekleri bilen, mücadele tarihinin bilincine varan ve bu mücadeleye inançla bağlanan, manevi ve kültürel değerlerini koruyan ve geliştiren, yurdunu ve toplumunu seven, Anayurdu Türkiye’ye, Türk ulusuna, öz yurduna, toplumuna ve ailesine güçlü bağlarla bağlı, yurduna, toplumuna, laik devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bu bilinç ve nitelikleri sürekli davranışa dönüştürebilen, barışçı ancak haklarını korumasını bilen yurttaşlar olarak yetiştirmek…” olduğunu olanca açıklığıyla vurgulamıştır
Maalesef KKTC Milli Eğitim Yasasındaki bu hüküm, Kıbrıs Türk eğitim sistemindeki kurumlarda tam olarak uygulanamamaktadır. Şöyle ki, yasa hükümleri orta dereceli okullarda sınırlı ve yetersiz şekilde uygulanırken maalesef yüksek öğretimde uygulanmasına yönelik herhangi bir girişim bugüne kadar yapılmamış, bu ayrıntı dikkatlerden kaçmıştır.
Ayrıca, KKTC’deki 22 üniversitede her yıl yüz binin üzerinde öğrenci öğrenim görmektedir. Bu öğrencilerin %50’i TC vatandaşı, %40’ı üçüncü ülke vatandaşı, %10’u ise KKTC vatandaşı kişilerdir. KKTC’nin hem Anadolu Türküne hem de dünyaya tanıtılmasında çok önemli fırsatlar sunan bu durum da maalesef yeterince değerlendirilememektedir. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın verilerine göre 2000 yılından bugüne kadar 250 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, 110 bin üçüncü ülke vatandaşı olmak üzere 360 bin kişi KKTC üniversitelerinden mezun olmuş ve ülkelerine dönmüşlerdir.
Söz konusu mezunlardan bir kısmı muhtemelen, kısa süre önce KKTC’yi ziyaret eden Türkiye Ticaret Bakanı Mehmet Kuş gibi, kendi ülkelerinde önemli kamu görevleri yapmış veya hâlâ yapıyor olabilirler. Maalesef bu önemli imkan yeterince kullanılamamakta ve bu arkadaşlar KKTC üniversitelerinden kumar, fuhuş, uyuşturucu gibi çeşitli utanç duyulacak algılarla ancak Kıbrıs Türk destansı var olma savaşından bihaber ayrılmaktalar. Milli Eğitim Yasası amir hükmüne rağmen çeyrek asırdır KKTC’de lisans ve yüksek lisans yapan yarım milyona yakın kişiye Kıbrıs Türklerinin var olma mücadelesi anlatılmamış, anlatılamamış, anlatmak istenmemiştir.
Yapılması gereken şudur: Orta eğitimdeki Kıbrıs Türk tarih dersi bakanlık emri ile geciktirilmeden genişletilirken, oluşturulacak bir komisyon kanalıyla yüksek öğretimdeki mevcut durum bir kez de bürokratlar ve bilim insanları vasıtasıyla teşhis etmeli, atılacak adımlar önerilmelidir. Bu çalışma sonrasında da bir genelge yayımlayarak uzun yıllar boyunca gözden kaçan bu önemli konuda adımlar atılmalıdır. Şüphesiz ki Kıbrıs Türk Mücadele Tarihi dersi tüm üniversite programlarının birinci sınıfları için “Zorunlu Ders” olarak müfredata alınmalıdır.
Kıbrıs Türk halkı tarihini öğrenmelidir. Kıbrıs Türk devletinde öğrenim gören üçüncü ülke vatandaşı gençler de bu şanlı tarihi öğrenerek uluslararası tanınma davamızda daha donanımlı elçilerimiz olabileceklerdir.