Keşke

Mehmet Necati GÜNGÖR Değerli meslektaşım Saygı Öztürk’ün, vali ağabeyi Refik Aslan Öztürk’ü ağlayarak anlattığı kitabı ben de zaman zaman gözlerim nemlenerek okudum. Haya...

Abone Ol
Mehmet Necati GÜNGÖR Değerli meslektaşım Saygı Öztürk’ün, vali ağabeyi Refik Aslan Öztürk’ü ağlayarak anlattığı kitabı ben de zaman zaman gözlerim nemlenerek okudum. Hayatımda “keşke” lere yer vermedim ama, bu kitabı okuduktan sonra “Keşke bu nezih insanı tanımış olsaydım, keşke sımsıkı sarılıp yanaklarını öpebilseydim kardeşçe” dedim kendi kendime. Tanıdığım ideal valiler oldu elbette. İlki, sonradan TBMM Başkanlığı da yapmış olan merhum Erzurum valisi Necmettin Karaduman, Erzincan valisi merhum Recep Yazıcıoğlu, yakından tanıma imkânı bulduğum Bolu valisi Gökhan Aydıner (çok şükür, yaşıyor). Bu şahsiyetler, benim “ideal yöneticiler” olarak tanıdığım valilerdi. Doğrusu; Refik Aslan Öztürk farklı bir yapıya sahipti. Recep Yazıcıoğlu’nu, ağabeyi Sait Yazıcıoğlu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı’na atandığı gün dönemin Devlet Bakanı Kâzım Oksay’ın makamında tanımıştım. Yazıcıoğlu’nu ayrıca Ayşe Kulin’in “Köprü” isimli kitabından tanımış oldum. Hayranlıkla okuduğum bir kitaptı. Yazıcıoğlu ile Refik Aslan Öztürk’ün benzeşen yanlarıı vardı ama Refik Öztürk’ü herkesten farklı kılan yönü, tutumluluğu idi. Devletin kuruşuna titremesi, resmi makam aracı yerine minibüs ve otobüsleri kullanarak seyahat etmesi, resmi yazışmaları yarım kâğıtlara yazdırması, elektrik lambalarını, su musluklarını kapatması, oturduğu lojmanın kaloriferlerini bile kısıtlayarak tasarruf yaptırması akıldan çıkacak meziyetler değildir. Tevazuu ve makamının kapısını herkese açık tutmasıyla bilinen bu güzel insanı, bu değerli devlet adamımızı keşke her idareci tanımış olsaydı. Devletin kuruşuna titreyen bu valimize karşın, makam odalarını abartılı eşyalarla döşeyen, makamı için pahalı araçlar aldıran yöneticileri gördükçe, Refik Aslan Öztürk gibi yöneticilere ne kadar ihtiyacımız olduğunu anlatmadan geçmek vefasızlık olurdu. Bana göre, Saygı Öztürk’ün “vali bey” isimli bu kitabı Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerine “okunması zorunlu kitap” olarak önerilmesi, yine bütün Kaymakamlara tavsiye edilmesi gerekir. Ülkemiz, gerçekten böyle idarecilere ekmek kadar, su kadar muhtaçtır. Böyle kimselerin idarecilik yaptığı ülkemizde yolsuzluk, hırsızlık, israf, adam kayırma gibi hastalıklara rastlanmaz, tasarruf edilecek trilyonlarla işsizlere iş, fukaralara aş verme imkânları oluşturulurdu. Ne yazık ki öyle yöneticileri artık mumla arıyoruz. Refik Aslan Öztürk’ün hayatını dönemin tanıklarının ifadelerinden okudukça keşkelerim o kadar çoğaldı ki, hangi sıraya koyacağımı bilemedim. Keşke, illerimizin pek çoğunda Refik Aslan Öztürk kalibresinde valilerimiz olsaydı. Keşke tasarruf bilincini O’nun yöntemlerini taklit eden ve uygulayan bürokratlarımızın varlığı ile övünebilseydik. Refik Aslan Öztürk valimiz keşke birçok ilimizde daha görev yapabilseydi. Keşke o menhus hastalık, bu güzel insana musallat olmasaydı. Keşke tabutunun altına girerek son görevini yapan dostlarından olabilseydim. O’nu hiç unutmayacağım. Dilim döndüğünce herkese anlatacağım. Ruhuna her daim Fatihalar okuyacağım. Mekânı cennet olsun, yattığı yer nurla dolsun.