Cemre Polat
Geçmişte çadırlarda, giysilerde, halı ve kilimlerde yaygın olarak kullanılan keçe, Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan geniş coğrafyada önemli bir yer tutuyor. Keçecilik, sadece bir zanaat olmanın ötesinde, Türk kültüründe derin anlamlar taşıyor.
Keçe ürünleri, Türk halkının yaşam biçimini, estetik anlayışını ve doğayla uyumlu yaşam felsefesini yansıtıyor. Geleneksel yöntemlerle yapılan keçe, yünlerin sıcak su ve sabun ile işlenerek liflerinin birbirine geçirilmesiyle oluşturuluyor. Bu süreç, yoğun emek ve ustalık gerektiriyor.
Keçeciliği modern tasarımlarla yaşatmaya devam eden Keçe Ustası Yaşar Cengiz Çınar, keçeden sanatsal tablolar yapıyor ve bu kadim el sanatını günümüze taşıyor. Çınar, bu kültürü yaşatmanın önemini vurgularken, “Böyle önemli değerlerimize sahip çıkmazsak kaybolup gidecek” diyor.
Keçeden tablolar yapıyor
"Kültürümüze hizmet etmek için değerlerimizi yaşatmak zorundayız"
Altındağ Sanat Sokağı’nda bir atölyesi bulunan Başkentli sanatçı, ayrıca düzenli olarak çocuklar için keçe atölyesi düzenliyor. Bu sanatın yaşatılmasının gelecek nesiller için büyük bir kültürel miras olarak gördüğünü aktaran Çınar, “Genç kuşaklara bu geleneğimizi aktarmak istiyorum. Bunu sanatsal olarak yapmak isteyen herkese öğretiyorum.
Kültürümüze hizmet olarak bu tür el sanatlarımızı öğrenip çevremize yaymak ve öğretmek zorundayız. Bunlara sahip çıkmazsak kaybolup gidecek. Şu an dünyada Ruslar, İtalyanlar, İngilizler çok iyi keçe yapıyorlar. İğne keçe dışında bizim bildiğimiz geleneksel keçeyi de çok güzel yapıyorlar. Bizim kaybettiğimiz alanları başkalarının almasını önlememiz gerekiyor. Bu, kültürümüzü benimsemekle ve sahip çıkmakla olur” diyor.
“Bu sanat Türklere aittir”
Çınar, keçeciliğin tarihini ve önemini şu sözlerle anlatıyor: “Keçecilik, Türklerin dünyaya yaydığı geleneksel bir el sanatı. Bunu hepimizin bilmesi, sahiplenmesi ve savunması gerekiyor. En eski kaynaklara göre keçe, İskitlere ait kurganlarda görülüyor. Ahirete inandıkları için ölen önemli kişilerin mezarlarına elbiseleri, botları, at eyerleri gibi ürünleri konulurmuş. Burada bulunan keçeden yapılma arkeolojik eseler, şu an Petersburg’da sergileniyor.”
“Keçecilik gün geçtikçe kayboluyor”
Çınar, keçeciliğin zamanla nasıl değiştiğini de açıklıyor: “Keçecilik eskiden çok yaygınmış. Tekstil sanayi daha gelişmediği zamanlarda elbiseler, halılar gibi birçok şey keçeden yapılırmış. Sanayi geliştikçe ve toplu üretim yapılmaya başlandıkça keçenin yerini diğer tekstil ürünleri almaya başlamış. Eskiden çobanlar kepenek giyerdi, keçeden çarık giyerdi. Şimdiyse ayakkabı fabrikalarında üretilen ayakkabıları giymeye başladılar. Keçecilik gün geçtikçe kayboluyor. İnsanlar artık keçeyi bir araç olarak kullanmak yerine daha estetik ürünler, şapka, çanta, cüzdan gibi sanatsal ürünler almaya yöneldiler.”
1953 yılında Mersin’de doğan Çınar, 1976 yılında Gazi Üniversitesinden mezun olduktan sonra Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü’nde memuriyete başladı. Münih Başkonsolosluğu (Almanya) ve Taşkent Büyükelçiliği’nde (Özbekistan) Ekonomi Müşavirliği görevlerinde bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi “Geleneksel El Sanatları Üretici ve Sanatkarlarının Sorunları” konulu Meclis Araştırma Komisyonu’nda Danışman olarak çalıştı. Yurt içi ve yurt dışı memuriyet görevleri sırasında özellikle yok olmaya yüz tutan el sanatlarının yeniden canlandırılabilmesi ile ilgilendi ve 1999 yılının başlarında hobi olarak başladığı keçecilik sanatını her ikisi de "Yaşayan İnsan Hazinesi" ünvanı sahibi olan Konya’da Mehmet Girgiç ve Afyonkarahisar’da Yaşar Kocataş ustalardan öğrendi. Türkler tarafından dünyaya tanıtılan, ancak ülkemizde kaybolmaya yüz tutan geleneksel keçecilik sanatının farklı bir kulvara taşınarak yeniden canlandırılması amacıyla yünün keçeleştirilmesi yoluyla resim yapma çalışmalarını sürdüren Çınar, bu çalışmaların yanında keçeciliğin başta huzurevleri ve kreşler olmak üzere çeşitli kurumlarda öğretilerek canlandırılması, Türk insanına yeniden tanıtarak yaygınlaştırılması, sanayiye uyarlanarak yeni kullanım alanları yaratılması ve Türk keçeciliğinin uluslar arası boyutta tanıtılması konularında çalışmalar yaptı. Bu çerçevede 2007’de Gülhane Askeri Tıp Akademisi Rehabilitasyon Merkezi’nde gazilere yönelik atölye çalışmaları düzenledi. 2009 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca "Keçe Ustası" ünvanıyla "Somut Olmayan Kültür Mirası Taşıyıcıları" envanterine kaydedildi. 2013 yılında İçişleri Bakanlığı'nın organize ettiği, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediyesi'nce desteklenen 10-15 yaş arası çocukların bir geleneksel sanat öğrenmeleri yoluyla beceri kazanmaları ve yeteneklerini keşfetmeleri amacıyla düzenlenen "Sanatla Mutluluğa Koşuyoruz" projesinde yer aldı. 2008-2013 yılları arasında Ankara Türk-Amerikan Derneği'nde, 2014-2017 yılları arasında Hacettepe Üniversitesinde "Temel Geleneksel Keçecilik" ve "İleri Geleneksel Keçecilik" adı altında toplam 4 sınıfta ders verdi. Ege Üniversitesi, TOBB Ekonomi Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesinde ve çeşitli liselerde geleneksel keçeciliğimizin gençlere tanıtılması amacıyla çalıştaylar düzenledi. Geleneksel el sanatları ile ilgili sempozyumlarda katılımcılık, yarışmalarda jüri üyelikleri yaptı. Genellikle müzeler ve üniversitelerde olmak üzere çok sayıda sergi düzenledi. Sanatçı, kendi atölyesindeki çalışmalarının yanı sıra, Ankara Üniversitesi’nde ve Ankara Adnan Ötüken Kütüphanesinde keçe kursları düzenlemeye devam ediyor. |