Ajyal Film Festivali 2024, "Anlamlı Anlar" temasıyla düzenlenecek Ajyal Film Festivali 2024, "Anlamlı Anlar" temasıyla düzenlenecek

Yeni bulunan Avla Kanyonu ve Bizans döneminden kalma kiliselerle, Kayseri’nin Soğanlı Köyü, yeni cazibe merkezi olma yolunda... Bölgenin kalkınması için otellere ihtiyacı olduğu belirtiliyor

Besim Güçtenkorkmaz Elbette Ihlara Vadisi’nin pabucunu dama atacak değil ama iki yıl önce keşfedilen Kayseri’nin Yeşilhisar İlçesi’ne bağlı Soğanlı Beldesi’ndeki Avla Kanyonu, muhteşem görsel özellikleri ve tabiat dokusu ile yeni bir çekim merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. Kanyonu havadan görmek isteyen yabancılar için her sabah, artık Kayseri’de de balonlar havalanıyor ve uzun bir geçmişi olan tarihi köyün üzerinden, Kapadokya bölgesini andıran muhteşem coğrafya izleniyor. Soğanlı, Kayseri şehir merkezine 45, turizm beldesi Ürgüp’e ise yarım saatlik karayolu mesafesinde bulunuyor. Bu belde, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Ancak, çoğunlukla 6 ve 7. Yüzyıllarda Romalıların mezaliminden kaçmak isteyen Bizanslıların saklanma yeri olmuş. Kayaların içi oyularak yüzlerce ev ve kilise oluşturulmuş. Bizanslılar, uzun süre bu bölgede kendi uygarlıklarını sürdürmüşler ve birçok mağara kilise oluşturmuşlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm Anadolu’ya hâkim olması ile birlikte sayıları giderek azalan bu uygarlığın yerine zamanla Türkmen kavimler yerleşmiş. Soğanlı, şu anda bir Türkmen köyü görüntüsünde. Anadolu’nun özelliklerini bozulmadan bugüne kadar taşımış. Köy içindeki eskinin yapıları da kısmen korunmuş. Güzelliğini görmek isteyen yabancılar, hemen hemen her gün Soğanlı’ya akın ediyor. Şimdilik günde 8-10 balonun, sabahın erken saatlerinde havalandığını ve özellikle yabancı turistlere 280 euro karşılığında bölgeyi gezdirdiğini biliyoruz. Bu arada bölge halkı, coğrafyalarına gösterilen ilgiyi fark ettiği için, turizm yatırımlarına hız vermeye çalışıyor. Birkaç turistik restorandan sonra, kayalar oyularak, bölgeye uygun kaya otelleri yapılması planlanıyor.

Avla Kanyonu Soğanlı’nın kaderi, Avla Kanyonu’nun iki yıl önce keşfedilip yeniden düzenlenmesi ile değişmeye başlıyor. Susuz Kanyon, yaklaşık 3 kilometre uzunluğunda. En büyük özelliği, belki de dünyanın en dar kanyonlarından birisinin olması. Kanyonda, bazı yerler var ki, iki kişinin yan yana geçmesi bile mümkün değil. Hatta bazı yerlerden, ancak yerde sürünerek geçilebiliyor. Avla Kanyonu’na bir grup arkadaşla beraber girdim. Rehberimiz, aynı zamanda Avukat olan Adem Koç ve çoğunluğu avukat olan grubu ile bu kanyonu başından sonuna kadar yürüdüm. Kanyon girişi, Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesi, Güzelöz mahallesine çok yakın. Kanyonun içi, güneş görmüyor ama sızan güneş ışıkları ile toprağın rengi birleşince çok güzel bir dekor oluşuyor. Yakında bu kanyonun içerisinde modacıların kreasyon çekimlerine katılan mankenleri görürsem hiç şaşırmam. Bu nedenle kanyon fotoğraf sanatçıları için gerçekten bir cennet. Kanyon, ancak içine girince kendisini fark ettiriyor. Dışarıdan veya toprak üzerinden bakıldığında kanyonu fark etmek oldukça zor. Susuz Kanyon’un içerisinde iki yıl öncesinde bazı düzenlemeler yapılmış ve iniş çıkışın çok zor olduğu yerlere demir merdivenler yerleştirilmiş. Kanyon yüksekliği bazı yerlerde 100 metreyi buluyor. Yaklaşık iki saat süren kanyon geçişinin sonunda ise sizi, belki de Jurasik Park’ta görebileceğiniz, yeşil ve bir o kadar da ıssız vadi karşılıyor. Bu bölümde küçük bir su akıntısı da size eşlik ediyor ve vadiye yeşil dokusu için can veriyor. Yaklaşık 1 kilometrelik bu bölümü de geçince sizi kaya evler karşılıyor. Belki de sayıları yüzden fazla olan bu kaya evler, sarp yamaçlar oyularak oluşturulmuş. İnsanların bu yamaçlara nasıl çıktığı ve bu kaya evlerde nasıl yaşadığı soruları elbette kafaları karıştırıyor. Yılanlı Kilise Bir kayanın kavuğunda yer alan ve daha sonra etrafı örülerek genişletilen ve içerisi hiç ışık almayan Yılanlı Kilise’nin yapılış yılı, tam olarak bilinmiyor ama çok eski olduğu düşünülüyor. Kilise, bir süre sonra yıkıldığı ve o dönemlerde yeniden inşa edildiği düşünülüyor. Duvarlarında renkli bazı tasvirler yer alıyor. En belirgin tasvir ellerinde mızrak olan askerlerin birbirine bakan iki farklı duvarda yer alması. Bir diğer tasvirde ise elinde mızrak olan at üstündeki savaşçı lider, kurt ve yılanla mücadele ediyor. Bu nedenle kilisenin, “Yılanlı Kilise” adını aldığı düşünülüyor. Ancak diğer birçok tarihi eserde olduğu gibi bu kilise de doğa ve tarih düşmanları tarafından tahrip edilmiş. Kilisenin tavanında yer alan resimlerin üzerleri çizilmiş ve gözleri oyulmuş. Yılanlı Kilise’nin hemen yanında yine taştan oyularak inşa edilmiş birkaç kilise daha yer alıyor. Bu kiliseler de yüzde 80 oranında ayakta kalmış. İçerisine girip gezilebilecek durumda. Ancak Yılanlı Kilise gibi, içleri karanlık değil. Belediye, bu kiliseleri taş bir yol ile birbirine bağlamış. Bu yoldan yürünerek 4-5 kilise daha görülebiliyor. Yöre halkı, bölgede bilinen 15 civarında kilise olduğunu ama her yıl yeni kiliselere ulaşıldığını, bölgede 50 civarında kilise olduğunun tahmin edildiğini söylüyorlar. Soğanlı Köyü Taş yol, bizi tarihi Soğanlı Köyü’ne çıkartıyor. Burası artık tam bir yörük köyü haline gelmiş. Turizmin cazibesini fark eden yörük kadınları, köyün içinde, Anadolu motiflerini taşıyan el emeği örgüleri ile oluşturdukları çorap ve benzeri şeyleri, gelenlere satma uğraşı içindeler. Köyün tarihi dokusunu korumanın kendilerine sağlayacağı gelirle doğru orantılı olduğunu artık çok iyi biliyorlar. Belki de eski eserlere zamanında neden daha çok sahip çıkmadıklarını düşünüyorlar. Her gün havalanan balonlar, bölgeye yabancıların akın etmesi, onlara yeni bir Kapadokya olmanın yolunu açabilir. Kaldırım ve yol yenileme çalışmaları hız kazanmış. “Kayseri’nin Kapadokyası” olma yolunda belirgin bir çaba göze çarpıyor. Kayseri Valisi’nin de bölge ile özellikle ilgilendiği ve yatırımların artması için çaba harcadığı köy halkının dilinde. Bu nedenle geleceğe umutla bakıyorlar. Şimdilik birkaç turistik restoran ve köy içindeki el emeği satış stantları ile gelir elde etme çabasındalar. Ancak bölgenin kalkınması ve daha çok değerlenmesi için yatılı turiste, dolayısıyla otellere ihtiyacı olduğu çok açık görünüyor.

Editör: Ahmet Ertüm