Kayacan, “Radyoculuğun değil ama sesin bir geleceği var”
CEMRE POLAT/ANKARA - Radyo programcısı Ege Kayacan, “Mikrofonik Maceralar: Yeni Medyada Sesin Geleceği” söyleşisiyle Basın Evi’ndeydi. “9’uncu Köy Haber Merkezi Projesi” kapsamında planlanan Basın Evi Söyleşilerinde bu hafta, yeni medyada radyoculuk ve podcast yayıncılığı konuşuldu. Sosyal medya kullanımının giderek yaygınlaştığı günümüzde radyoculuğun kaybolma tehlikesi üzerine öngörülerde bulunan Kayacan, “Her teknoloji kendinden öncekinin sonunu getiriyor ve yepyeni kapılar açıyor. Radyoculuğun değil ama sesin bir geleceği var” dedi.
Gazeteciler Cemiyeti bünyesinde Norveç Büyükelçiliği desteğiyle gerçekleştirilen “9. Köy Haber Merkezi Projesi” kapsamında planlanan Basın Evi söyleşileri bu kez, “Mikrofonik Maceralar: Yeni Medyada Sesin Geleceği” başlığıyla yapıldı. Radyo programcısı Ege Kayacan’ın konuk edildiği söyleşide, “radyo yayıncılığı”, “podcast yayıncılığı”, “yapay zekâ” ve “içerik üreticiliği” gibi başlıklara vurgu yapıldı. Etkinlik, Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi’nde fiziki ve Zoom uygulaması üzerinden online katılımla hibrit olarak yapıldı. Etkinliğe çok sayıda genç gazeteci ve gazeteci adayı katıldı. Söyleşinin ardından katılımcılar için Basın Evi’nde bir resepsiyon verildi.
Genç gazetecilerin haber üretim faaliyetine destek vermesi ve gazetecilik tartışmalarında aktif rol üstlenerek katkı sunmasını hedefleyen Basın Evi söyleşi dizisinin konuğu olan Kayacan, söyleşide radyodan podcast yayıncılığına uzanan deneyimlerini paylaştı ve dinleyicilere podcast yayıncılığı yapmak isteyenler için önerilerde bulundu.
Yapay zekâ robotlarının gün geçtikçe geliştiğine ve içerik üretimi, seslendirme gibi görevleri üstlendiğine vurgu yaparak, “Farklı bir içerik bulunmalı” diyen Kayacan, “Yapay zekâ programlarının yapamayacağı bir şey yapmanız gerekiyor. Deep Blue, ChatGBT gibi yapay zekâ uygulamaları karşısında yaratıcılık konusunda öndeyiz. Şiirler, espriler gibi duygu içerikli farklı konularda yapay zekanın yapamayacağı şeyler yapabiliyoruz, bu bizim avantajımız. İçerik üretecek kişilerin aklında olması gereken şey budur” dedi.
Müzik uygulamaları varken radyoya gerek var mı?
Yayıncılık kariyerine Radyo ODTÜ’de başlayan Kayacan, günümüzde yaygınlaşan müzik uygulamalarının radyoculuğu bitirme ihtimaline dair öngörülerini paylaştı. Radyo programlarının müzik dinletisinin yanında bir “sohbet” havasında ilerlediği için halen dinlendiğinin altını çizen Kayacan, “Popüler müzik dinleme uygulamalarının radyo yayıncılığından farkı, muhabbeti sunamıyor oluşudur” dedi. Kayacan konuşmasında “Bu işe ilk başladığımda sabah kuşağında gazete manşetleri okuyordum. Devamında formatı değiştirip eğlenceli şeyler konuşmaya başlayınca programların süresi uzamaya başladı. O dönem çok etkili olmayan dijital müzik hayatımıza girdiğinde konuşmanın ve içeriğin değeri arttı. ‘Müzik uygulamaları varken radyoya gerek var mı?’ tartışması gündeme geliyor. Müziğin sınırsız bir şekilde arka arkaya size sunuluyor oluşu güzel fakat bu platformlar dinleyicilere muhabbeti sunamıyor. Bu da radyoculuğun ayakta kalma sebeplerinden biri” ifadelerine yer verdi.
Kayacan, “Türkiye’de ilk podcast yayınını Radyo ODTÜ’de yaptık”
Türkiye’de ilk kez podcast yayınını Radyo ODTÜ’de yapmaya başladıklarını söyleyen Kayacan radyoculuktan podcast programcılığına geçiş sürecini aktardı. Kayacan, “Şu an yoğunlukla podcast yapıyorum. İlk çıktığında aktif olarak radyo yayını yapıyorduk. Ankara’dan uzaklaşan insanlar da programı dinleyebilsinler diye podcast yayınına ağırlık vermeye başladık. Türkiye’de ilk podcast yayını yapan radyo ODTÜ’ydü. Yayını podcast haline getiriyorduk, insanların talebi üzerine podcast halini aldık” dedi.
Her şeyin hızlandığı günümüzde, insanların izleme ve dinleme işlevlerini aynı anda kullanmak istemediklerini, televizyon izlerken dahi telefonla oynadıklarını söyleyen Kayacan, uzun süreli içeriklerin dikkat çekmediğinin, videoların ve ses kayıtlarının hızlandırılarak dinlendiğinin altını çizerek “Filmlerin, dizilerin normal hızı insanlara artık katlanılamaz geliyor. İnsanlar videoları ‘çarpı iki’ hızla izliyorlar” dedi. “Gözlerimiz sadece karşısındakini görüyor ama kulaklarımız etrafta olan her şeye hâkim” diyen Kayacan, Ses, insana bu çağdaki en önemli olan şey özgürlüğü veriyor. Reklama tahammülümüz yok. Bir dizinin bir sonraki bölümü için bir hafta beklemeye tahammülümüz yok. Uzun filmlere tahammülümüz yok.
“Radyoların yerine yenileri gelmeyecek”
Türkiye’de radyo yayıncılığının gün geçtikçe yok olmaya başladığı düşüncesi üzerine “Radyolar, başka bir şeye evrilemedikleri için varlıklarını koruyorlar” diyen Kayacan, “Radyonun sonunun geldiği tartışması günümüzde çok yaygın. Radyoların devam etmelerinin en büyük sebebi çok para harcadıkları bir şeyi başka bir şeye dönüştüremiyor olmaları. Radyoların hala ayakta durmasının sebebi, aldıkları lisanslar, kurulmuş radyo vericileri, stüdyolar milyonluk yatırımlar olması. O yüzden hepsi gittiği yere kadar devam edecektir, yerine yenileri gelmeyecektir ama sesin bir geleceği var. Tüm podcast camiasında en popüler işleri yapanlar bu ses dünyasında iş yapmış insanlar, hikâye anlatmayı bilen insanlar. Onlar bir şekilde sesi taşıyacaklar” sözlerini aktardı.
“Podcast yayıncılığına başlamak için sadece telefonunuzun olması yeter”
Medya alanında çalışmak isteyen gençlerle deneyimlerini paylaşarak öneriler sunan Kayacan, “Podcastin patlaması akıllı telefonlarla oldu. Bundan önce podcast dinlemek için ayrı bir cihaz alınması gerekiyordu ama çok kısa sürede telefonlar onların yerini aldı. Her teknoloji kendinden öncekinin sonunu getiriyor, yepyeni kapılar açıyor.
İnsanlar sayısız podcast arasından sizinkini seçiyorsa, gerçekten ilgilendiği içindir. Podcast ücretsiz sunulduğu için çok ulaşılabilir bir şey, üretimi de kolay. Podcastte içerik en basit haliyle, salt ses olarak sunuluyor. Direkt bununla insanların karşısına çıkabiliyorsunuz. Bunu yapmak için sadece iyi bir telefona sahip olmak yetiyor. Yalnızca telefonu nasıl tutacağınızı bile kendinizce deneme yanılma yoluyla bulabiliyorsunuz. Dinleyici mükemmel bir ses kalitesi beklemiyor. Sadece rahatsızlık verecek parazit seslerin olmaması yetiyor” diye konuştu.
Dinlenme sayısını artıracak faktörlerden birinin de İçeriğin ilginç konulardan seçilmesi olduğunu söyleyen Kayacan, burada yapay zekâ programlarının öne çıktığını ve bu programların yayıncıların işlerini ellerinden alma tehlikesi yaratabileceğine dikkat çekti. Kayacan, “Bizden daha ilginç konular anlatabilecek bir teknoloji var, ChatGPT. Burada önemli olan fark yaratmak.
İşe hoşunuza giden her şeyin taklidini yaparak başlamak gerekiyor. Ne kadar taklit yaparsanız onu kendinize o kadar mal edersiniz. Bir süre sonra özgün dilinizi yaratırsınız. Üretmek ve sunmak çok kolay fakat dinleyiciyi bulmak zor. Basit yollarından biri ünlü bir konuk almak. Programınıza o ismi tanıyıp gelmek isteyen dinleyiciler olabilir. Sosyal medyada var olan isimlerden birini, bir Twitter fenomenini konuk ederseniz tıklanma oranınız artabilir.
Ayrıca sesi doğru kaydetmek ve dinleyicinin kulağını rahatsız etmeyecek tekniklere önem göstermek gerekiyor. Sıkıcı olmadan, uzun uzun konuşma şansınız var. İnsanların çoğu yayınınızı konuyu gerçekten merak ettiği için dinlediğinden, her ayrıntıyı anlatabilirsiniz” sözlerini aktardı.
Ege Kayacan kimdir?
İzmir Bornova Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra, 1993 yılında ODTÜ Ekonomi Bölümü’nün öğrencisi olarak Ankara’ya geldi. Okuldaki ilk yılında “karışık kaset çekme” amacıyla Radyo ODTÜ’nün kurucu ekibine katıldı. Öğrenciliği sırasında, farklı kuşaklarda pek çok program yaptı. Mezuniyetinden sonra 1999’da yapımcılık ve sunuculuğunu yaptığı Modern Sabahlar programına başladı. Modern Sabahlar’la yayıncılığa yoğunlaştı. TRT Ankara Radyosu’nda ve TRT Televizyonlarında çeşitli programlarda sunuculuk, metin yazarlığı ve senaristlik yaptı.
Bunlar da ilginizi çekebilir