Genel

Kars’ın süt içen, silah karşıtı toplumu: MALAKANLAR

Silah ve şiddet karşıtı oldukları için Kars’a sürgün edilen Rus kökenli, dinsel ve etnik bir halk olan Malakanlar, hayvancılık, süt üretimi ve kaşar yapımında katalizör rol üstlenip üretimi arttırdı, değirmencilik ve bal üretiminde başarılı oldu. Kars’ı kültürel olarak zenginleştiren Malakanlar, günümüzde yok denecek kadar az.

Abone Ol

Züleyha Kandöker Yiğit
Savaş karşıtı bir halk olan Malakanlar’ın Kars’taki izleri, şehre kazandırdıkları üretim araçları ve tarım aletleriyle yerini korumaya devam ediyor. Rus kökenli, dinsel ve etnik bir halk olan Malakanlar, 1877-78 (93 Harbi) savaşları sonucunda silah ve şiddet karşıtı oldukları için dönemin Rus yöneticileri tarafından sürgün edilirler. Kars’ın üç köyüne gelen bu insanlar, yöre halkına değirmencilik, peynircilik ve tarımsal alanda önemli yenilikler getirerek, adlarını unutturmamış, yerli halkla uyumlu ve barışçıl bir yaşam sürdürmüşlerdir. Yaklaşık seksen yıllık bir ortak yaşamdan sonra, 1962 yılında, kendi özgür ve bağımsız kararlarıyla Rusya, Amerika ve Avusturalya’ya göç etmişlerdir. Bu göç kararında, yerli halkla evlilik yapmamaları, çok yakın akrabalarıyla evlenme durumunda kalmaları önemli etken olmuştur.
Malakanlar, sözlükte dinsel hareket olan Molokanizm’i hayat felsefesi olarak kabul ediyor. Rusça’da “Moloko” süt olarak biliniyor. Tarihi kaynaklarda Molokan diğer bir adıyla Malakan, kelime olarak “süt içenler” anlamına geliyor. Rusya Çarlığı’ndaki Ortodoks Kilisesi, herkese haftada 2 gün süt içmeyi emrettiği için Malakanlar bunu kabul etmeyerek her gün süt içmeye devam edince, “dini sektant” olarak algılanıp kilise tarafından aforoz edilerek dışlanırlar.
Dinsel inanç sisteminde yer alan “insanı öldürmeyeceksin” denilen pasifist Malakan anlayışı, Çarlık Rusya’da sorun olunca dini ayinleri yasaklanır. Çarlık Rusya Kafkasya ve Anadolu’da yeni topraklar kazanınca Malakanlar gibi çeşitli etnik kimlikler de bu bölgelere sürülürler.
Malakanlar, Kars’a ilk geldiklerinde tarım ve hayvancılıkta başarılı olduklarından Çakmak, Çalkavur, Atçılar, Yalınçayır gibi sulak bölgelere, dere kenarlarındaki köylere yerleştirildiler. Hayvancılık, süt üretimi ve kaşar yapımında katalizör rollerinden dolayı üretimleri arttırdılar. Düz bir yolun her iki tarafına sağlı sollu sıralanmış evler inşa ettiler.  
Kültür Bakanlığı’nın desteği ile Çakmak köyünde aslına uygun olarak yapılan “Malakan Evi”, halen yerli ve yabancı birçok turisti ağırlıyor. Malakanlar, Arlov atları ile de tarımda devrim yarattılar. Değirmencilik ve bal üretiminde başarılı oldular. Su ile çalışan değirmenlerde un yaparken, elektrik enerjisi de ürettiler.
Malakanlar, haç ve ikonlara insan yapısında olduğu için tapmamış, dini ayinlerini şatafatlı kiliseler yerine tüm aile fertleri ile beraber Sabranya’da Prisvitırların öncülüğünde ibadetlerini gerçekleştirmişler. Kapalı bir toplum oldukları için kendi toplumu içinde evliliklerini yapmış, normalde evlilikte yedi göbek saydıkları halde, sayıları azalınca bu sayıyı iki göbeğe kadar düşürmüşler. Ayrıca Malakanlardan kız kaçıran Müslümanlar ile de akrabalık bağları oluşmuş. Öyle ki Halen Kars bölgesinde Malakan kadın, Müslüman erkek olan, yaklaşık on beş aile bulunuyor.
Asıl özelliği; savaş, şiddet ve silah karşıtı olarak bilinen Malakanların basit inancına göre; Allah’ın yeryüzündeki yansıması insandır. Bu nedenle insana nasıl zarar verebilirim ki, onun nasıl malını çalar, onu nasıl öldürebilirim ki, düşüncesiyle ellerine silah almadılar. Bu tutumları, Çarlık Rusya’sından Türkiye ve İran sınırlarına kadar sürülmelerine sebep olur.
Malakanlar, 1900’lü yıllarda (1921, 1956 ve 1960) çeşitli sebepler nedeniyle Türkiye’den ayrılırlar. Azınlık olmanın getirdiği problemler, istem dışı askere alma şartı, eğitimde dini inançları gereği, Türkiye’deki okullara fazla ilgi göstermediler.
1955 ve sonrası Rusya’ya hemen göç edeceklerini sanarak, yok pahasına ellerindeki mülklerini komşularına satan Malakanlar, göç 1960’lı yıllara sarkınca giderek yoksullaşırlar. Kars’ı kültürel olarak zenginleştiren bu halkın, günümüzde nüfusları yok denecek kadar azalmıştır.