Günümüzde gelişen tıp teknolojileri ile beraber her hastalığın tedavisinde olduğu gibi, kalp ve damar hastalıklarının da cerrahi tedavisinde sofistike yöntemler, konvansiyonel yöntemlerin yerini aldı. Tabi, her meslek grubunda olduğu gibi hekimler arasında da bu tedavilerin ekonomik kazanımı da göz önünde bulundurularak tedavi seçeneklerinin suistimali maalesef söz konusu. Bu konuda legal ve etik yaptırımlar maalesef yeterli derecede caydırıcı olmadığı için bu durum artarak devam etmektedir. Bu yazıda amacım meslektaşlarımı kötülemek değil, işi usülünce ve etik değerlere bağlı kalarak, güncel literatür ışığında hastaya en faydalı yöntemi tercih eden ve hastaya en faydalı yolu seçmeye çalışan hekim grubunun dezavantajlı duruma geldiğini ve yeri geldiğinde sırf bu sebeple hastalar tarafından mesleki yetersizlikle suçlandığını vurgulamaktır. Gelin örneklerle bu durumu somutlaştıralım.
İleri evre kalp yetmezliğinin tedavisinde kullanılan güçlendirilmiş eksternal kontrpulsasyon (EECP/enhanced external counterpulsation) adı verilen bir tedavi yöntemi mevcuttur. Bu yöntem alt uzuvlara (baldır, bacak ve kalça) sarılmış tansiyon manşonu benzeri aparatların, kalbin kasılma ve gevşeme döngüsü ile eş zamanlı olarak şişip inmesi prensibine dayanır. Kalp, “Frank-Starling” yasası gereği, belirli limitler içinde, kalbe gelen kan miktarı arttıkça, daha kuvvetli kasılır. Nasıl dambıl ile ağırlık çalışıldığında pazular şişiyorsa, belli limitler içinde kalbe gelen kan miktarı arttıkça kalp de kuvvetlenir. Nasıl, yürüyüş, koşu ve efor kalbi kuvvetlendiriyorsa, bu hastalar bu kadar efor yapamadıkları için yapay olarak bu efor benzeri durum yaratılmış olur. Daha somut olarak anlatırsak bir maraton koşucusunun bazal kalp hızı 35-40/ dakikadır. Çünkü benim kalbimin dakikada 80 atarak sağlayabildiği miktar dakikada pompalanan kan miktarını, onun kalbi kuvvetli olduğu için dakikada 35 atarak sağlayabilir. Bu cihaz, kalp gevşediğinde, yani boşken şişerek kalbe giden kan miktarını arttırırken, kalp kasıldığında sönerek, kalbin ardıl yükünü de azaltarak kalp kasılmasında belli oranlarda düzelmeye olanak sağlar. Ancak bu tedavi, tıbbi olarak cerrahi tedaviye uygun olmayan ileri evre kalp yetmezliğinde, ya da tedavi olan hastalarda destek amaçlı kullanılır. Tıbbi rehberlerde bu endikasyonlar ile önerilir. Ancak ülkemizde oldukça yaygın şekilde bu cihaz muayenehanelerde kullanılarak, özellikle sosyal medya tanıtımları ile kalp damar tıkanıklıklarında anjiyosuz, stentsiz ve ameliyatsız damarların bu yöntemle açıldığı şeklinde lanse edilmektedir. Hatta anjiyoya, stente ameliyat gerek yok denecek kadar ileri gidilmektedir. Bu tamamen yanlış yönlendirme, hatta yalandır. Tıbbi olarak “malpraktis” dir(yanlış uygulama). Şöyle düşünelim, koroner damarlarında ciddi tıkanıklığı olan ve stent ya da koroner baypas ameliyatı ile tamamen tedavi olup normal hayat kalitesine ve toplum ile eş beklenen yaşam süresine kavuşabilecek bir hasta sırf bu tedavi ile düzelebileceğini zannedip, bu tedaviye bir servet akıtıp sonra kalp krizi geçirerek ölebilir. Bu kadar ciddi bir yanlış uygulamadır. Bunun telafisi olmaz. Bu yöntemi bu endikasyon ile öneren meslektaşlarım maalesef yalancıdır, sahtekardır, soytarıdır.
İkinci örneğimiz varis tedavisi ile ilgili. Özellikle kozmetik problemlere de yol açtığı ve bu nedenden dolayı ekonomik olarak ciddi paraların talep edildiği bir hastalık olması sebebiyle bazı aç kurtların iştahını kabartmıştır. Yine, sosyal medyada sosis kadar büyük varislerin sadece merhem ile tedavi edildiği öne sürülmektedir. Bu da maalesef külliyen yalandır. Bu pakelerin tedavisi mekanik olarak çıkartılması (eksizyon) ya da bir kateter vasıtası ile içine girilmek sureti ile yakılmasıdır (ablasyon). Literatürde başka seçenek yoktur. Köpük tedavisi de bu kadar büyük varislerde tedavi edici olmamaktadır. Ancak bu şarlatanlar, astronomik fiyatlara satılan kremlerle bu varisleri dahi ameliyatsız tedavi edebildiklerini iddia etmektedir. Zaten bu merhem bu kadar etkili olsa, dünyaca ünlü büyük ilaç şirketleri bu merhemin patentini satın alıp, bu arkadaşların 15 nesil ceddine yetecek parayı karşılığında verirlerdi. Bu merhemler ülkemizde Tarım Bakanlığı’nca değerlendirilerek lisans verildiği için medikal ürün olarak bile tanımlanmamaktadır. Bunlar bitkisel ürünler kategorisinde ilaç olmayan maddeler olarak geçtiği için Sağlık Bakanlığı’na da tabi değildir. O yüzden lisans almaları daha kolaydır. Ancak, yine maalesef büyük sahtekarlıklarla piyasaya sürülmekte ve hastaları kandırarak haksız kazanç elde edilmeye devam edilmektedir.
Bir başka örnekte de atardamar hastalıklarının tedavisinde kullanılan aterektomiden bahsetmek istiyorum. Aterektomi hem koroner arter hastalığında (kalp damarlarında darlık), hem de periferik arter hastalığında (bacak damarlarında darlık) kullanılan, mevcut tıkayıcı aterom plağının özel bir cihaz ile parçalanarak eritilmesi prensibine dayanmaktadır. Bu işlem çok kısıtlı endikasyonlarda kullanılmakta olup, çok da etkili bir tedavi yöntemi değildir. Bu teknik normal anjiyografi yapıldığında olduğu gibi atardamardan bir kateter ilerletilerek yapılır. Bazı hekimler tarafından bu yöntemin robotik bacak damarı açma yöntemi olduğu söylenerek yine astronomik rakamlar talep edilmektedir. Bu da külliyen yalandır. Mevcut tedavi yöntemleri arasında robotik bacak damar açma ameliyatı diye bir yöntem yoktur. Yapılan işlemler konvansiyonel cerrahi ve anjiyografi yöntemi ile yapılan balon, stent ve aterektomi uygulamalarıdır. Kaldı ki, aterektomi bunlar arasında en az etkili olanıdır. Bu yöntem de maalesef suistimal edilerek, bir de robotik olduğu söylenerek hastalar madur edilmektedir.
Özet olarak, her meslek grubunda olduğu gibi hekimler arasında da maalesef sahtekar, yalancı ve şarlatanlar vardır. Bunlar mevcut teknikleri olduğundan farklı ve sofistike bir teknik gibi lanse etmekte, olmayan endikasyonlarda kullanmakta hatta merhem örneğinde olduğu gibi hiç olmayan bir tedaviyi varmış gibi sunmaktadırlar. Bu hekimler maalesef yüz karasıdır ve hem etik hem de legal açıdan caydırıcı uygulamalarla durdurulmalıdır. Hastaların bu konuda iyice araştırmadan, özellikle de başkalarının uygun görmediği yöntemleri astronomik fiyatlarla sunulduğunda uyanık olması, uygulamayanları mesleki yetersizlikle suçlamaması, hekim grubu tarafında ise bu tür çalışma prensibi olan meslektaşların etik ve legal olarak şikayet edilmesi gerekmektedir. Hepimiz bu tür durumlarda sorumluluk sahibi olmalıyız.