Dijitalleşmeyle, kâğıt kullanımı hızla azalıyor. Yaklaşık 15 yıl önce ülkemizde hizmete giren e-Devlet Kapısı Projesi, özellikle kamu kurumlarında önemli oranda kâğıt ve kaynak tasarrufunu sağladı. e-İmza ile tüm işlemlerde zaman kaybı ve kâğıt kullanımıyla çevreye verilen zarar, büyük ölçüde azaltılırken kâğıt kullanımında önemli bir tasarruf sağlayacak olan bir diğer uygulama ise “Dijital para”…
Fatma Ağaç Bir zamanlar; bir toplumda okuma-yazma gibi kültürel faaliyetler ve iş için ne kadar çok kâğıt kullanılıyorsa o topluma, o kadar “Medeni” denilirdi. Günümüzde bu ölçü değişti. Dünya ve ülkemizde hâlâ kamu kurumları, banka ve özel kuruluşlarda devam eden bürokratik işlemlerde, kâğıt tüketimi sürerken dijitalleşmeyle birlikte bu alandaki kâğıt kullanımı hızla azalıyor. Kamu kurumları ve özel kuruluşların yürüttükleri işlemler ve vatandaşa yönelik tüm hizmetleri elektronik ortamda yapılması; kâğıt kullanımında büyük oranda tasarrufa gidilmesini amaçlayan dijitalleşme sürecinin bir sonucu. Bürokraside yoğun kâğıt tüketimi yerini neredeyse havlu, peçete ve tuvalet kâğıdı kullanımına bırakırken artık iş ve okul hayatında “Kâğıtsız, sürdürülebilir bir gelecek”ten söz ediliyor. Tüm devlet faaliyetlerinin tek merkezden yürütülmesini hedefleyen e-Devlet, merkezi ve yerel yönetim birimleriyle devletin, hızlı ve düşük maliyetlerle hizmet sunmasını, bürokratik engellerin asgari düzeylere çekilmesini, kamusal hizmetin kalitesinin artmasını ve diğer ülkelerle rekabet edebilecek seviyeye ulaşmasını amaçlıyor. Türkiye’de, “e-Devlet’e geçiş süreci” olarak adlandırabileceğimiz dönem, özellikle 1980’lerin ikinci yarısından itibaren uygulanan politikalarla başladı. Bu dönem ile birlikte ülkede teknoloji ve bilişim hizmetleri yeniden ele alınarak; uygulama alanları için değerlendirilme çalışmaları yapıldı. e-Devlet kavramının ilk kez gözle görülür biçimde ele alınması ise 1990’lı yıllardan sonra oldu. Bilişim altyapısına yapılan yatırımların etkisiyle bilgisayar ve internet kullanım oranları artarken, bazı devlet kurumları hizmetlerini elektronik ortamlarda vermeye başladı. 2000’li yıllara gelindiğinde, artık e-Devlet uygulamaları daha ciddi şekilde devlet politikaları içerisinde yer aldı. Özellikle 2006-2007 yıllarından sonra e-Devlet uygulamalarının gelişimi ve uygulanabilirliği önemli bir ivme kazanıp 2008 Aralık ayında e-Devlet Kapısı Projesi hizmete girdi. e-Devlet Kapısı Projesi, erişime açılarak kamu kurumlarının internet üzerinden (dijital platform) hizmet vermelerine olanak tanındı. O günden bugüne gelişimini sürdürerek binlerce kamu hizmetinin sunulduğu, yüzlerce kamu kurumunun entegre (birleşik) olduğu bir yapıya dönüşen e-Devlet Kapısı, özellikle kamu kurumlarında önemli oranda kâğıt ve kaynak tasarrufu yapılmasını getirdi. e-Devlet ile, vatandaşların ve iş dünyasının ihtiyacı olan bütünleşik kamu hizmetleri tek kapıdan, kesintisiz, güvenli, 7 gün ve 24 saat sunuluyor. Önümüzdeki dönemde daha başka hizmetlerin de verilmesi üzerine tasarlanmış olan e-Devlet’in, entegre edilecek yeni hizmetlerle daha da zenginleşmesi bekleniyor. E-imza ile sıfır kâğıt kullanımı Sabit ve mobil cihazlarla akıllı telefonlar üzerinden kullanılan elektronik imza (e-İmza) ile, ıslak imza süreçleri dijitale taşınırken, e-imza kullanımının yaygınlaştırılmasıyla “Sıfır kâğıt” kullanımı hedefleniyor. e-İmza uygulamaları, on-line ortamda belge imzalama, doğrulama ve arşivleme süreçlerini hızlı ve yasal-geçerli şekilde sunuyor. Tüm dijital ortamlarda iş ve işlemlerin yürütülmesini sağlayan ve artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan e-İmza, kamu sektöründen özel sektöre, bankacılıktan elektronik ticarete (e-ticaret), kurum içi sözleşmelerden ihale süreçlerine kadar tüm işlemlerde zaman kaybı ve kâğıt kullanımıyla çevreye verilen zararı büyük ölçüde azaltıyor. Elektronik ortamda yasal geçerli imza atmayı sağlayan elektronik imza, e-Devlet Kapısı üzerinden kimlik doğrulama seçeneği ile alınabiliyor. Kullanıcıların kimlik doğrulama işlemlerini e-Devlet Kapısı üzerinden yapabilmeleri, zaman ve kâğıt tasarrufu sağlarken, iş ve işlemleri hızlandırıyor. Yapılan düzenlemeler, elektronik imza sahibi olmak isteyenlerin e-imzanın doğasında olan hız ve kolaylık avantajlarından daha rahat faydalanmalarına ve uzun vadede elektronik dönüşümün hızlanmasına yol açıyor. Bu yenilikle beraber artık kimlik doğrulamak için notere veya elektronik sertifika hizmet sağlayıcısına gitmeye gerek kalmadan vatandaş, istediği iş ve işlemlerini e-Devlet Kapısı üzerinden gerçekleştirebiliyor. Dijital paranın ayak sesleri Kâğıt kullanımında önemli bir tasarruf sağlayacak olan bir diğer uygulama ise “Dijital para”. Türkiye ve dünyada son dönemde oldukça gündemde olan “Dijital para”nın ayak sesleri, her geçen gün daha da çok yakınlaşıyor… 12 Mart 2021 tarihinde açıklanan Türkiye’nin Ekonomi Reformları Paketi’nde yer verilen “Dijital para” için ekonomik ve hukuki altyapının oluşturulacağı belirtilmişti. Hali hazırda kullandığımız kredi kartları ve ATM (Automatic Teller Machine-Bankamatik) kartları da aslında bir anlamda dijital para aracı… Mevcut kâğıt ve madeni paraların, çok fazla sayıda mikrop taşıdığı kirlenmeye ve hastalıklara yol açtığı belirtilirken; ülkelerin merkez bankalarının bu kirliliğin ve olumsuzlukların önüne geçebilme adına dijital paraya ilişkin çalışmalar yaptıkları bildiriliyor. Konu üzerinde yapılan çalışma ve araştırmalarda, “Dijital para”nın ekonomik, teknolojik ve hukuki altyapısını oluşturacak adımların atılarak tüketiciyi koruyacak bir gözetim mekanizmasının tesis edilebileceği açıklanırken, araştırmalarda ayrıca bankalarla müşterileri arasındaki ilişkilerin daha şeffaf bir yapıya kavuşturulacağından söz ediliyor. “Dijital para”nın ekonomik ve hukuki altyapısına ilişkin çok fazla bir yorum yapmadan (uzmanlarının alanı); uzun yıllardır teknoloji alanında haber yazan birisi olarak; teknolojik altyapının nasıl olabileceğini aşağı yukarı tahmin etmek zor değil… Felsefik ve ahlaki olarak da fiziki olarak da dünyayı kirleten “Fiziki para”dan kurtulabilmenin yolu; sanırım en ufağından en büyük gerçek para birimine kadar tek tek her birinin fiziki-görsel oluşumu için yazılım hazırlamaktan geçiyor. Uzun soluklu ve zahmetli bir uğraş olsa da olumlu bir sonuç ortaya konulmuş olacak. Gelişmiş ülkelerin bu çalışmaları yürütmeleri daha kolay olurken; az gelirli ülkelerin ise bu konuya ya da alana yatırım yapmaları öyle sanıyorum ki daha uzun zaman alabilecek. Ancak ülkelerin projelerinin önceliklendirilmesine göre, her ülkenin bu çalışmalara ilgi göstermesi kaçınılmaz gibi gözüküyor… Son dönemde ülkelerin merkez bankalarının sisteme geçiş için yoğun hazırlıklar yaptıkları haberleri gündeme daha sık gelirken, merkez bankalarının kendi stabil dijital (kripto) paralarını çıkartmak için çalıştıklarına da değiniliyor.
Editör: Ahmet Ertüm