Antalya'nın yüksek kesimlerinde kar etkili oluyor Antalya'nın yüksek kesimlerinde kar etkili oluyor

Son yıllarda Türkiye, kadınların en fazla şiddete maruz kaldığı ülkeler arasında yer alıyor. Ülkemizde kadınlar, hayatın birçok alanında ölüm, istismar, şiddet, ayrımcılık, dışlanma ve ötekileştirilme ile karşı karşıya… İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan Türkiye’de, 2022’de 381, sadece 2023 Ocak ayında ise 31 kadın öldürüldü, 25 kadın da şüpheli bir şekilde ölü bulundu

SUAT GEZİCİ / ELAZIĞ Yirminci yüzyılın ilk yarısında dünyada kadınlara seçme ve seçilme özgürlüğünü anayasal hak olarak tanıyan Türkiye, özellikle son yıllarda kadınların en fazla şiddete maruz kaldığı ülke konumunda. Ekim 2022’de, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (Organisation for Economic Co-operation and Development -OECD), üye ülkeler arasında en fazla şiddete maruz kalan kadınların Türkiye’de yaşayan kadınlar olduğu saptamıştı. Türkiye, yüzde 38 oranla kadınların en fazla şiddete maruz kaldığı OECD ülkesi olarak birincisi sırada yer alırken onu, yüzde 37,4 oranıyla Kolombiya, yüzde 36 oranla Kosta Rika takip ediyordu. Türkiye’de kadınlar, hayatın birçok alanında eşitsizliklerle karşılaşıyor. Kadınların en büyük sorunu; şiddet, işsizlik ve kadın erkek eşitsizliği... Ölüm, istismar, şiddet, ayrımcılık, dışlanma ve ötekileştirilme bunlardan bazıları. Kadına yönelik şiddet, “kadınların cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları fiziksel, cinsel, psikolojik acı veya ıstırap veren ya da verebilecek olan her türlü eylem, uygulama ya da bu tür eylemlerle tehdit edilme, zorlanma veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakılmaları” şeklinde tanımlanıyor. 2011 yılında Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nde de “kadına yönelik şiddet” kavramı, diğer uluslararası metinlerle benzer biçimde tanımlanırken “kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet” ve “aile içi şiddet” kavramları da tanımlanmıştı. Ancak, 20 Mart 2021’de Resmî Gazete’de yayımlanan 3718 sayılı cumhurbaşkanı kararı sonucunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözleşmenin feshedilmesine karar verildi. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan Türkiye’de, 2022’de 381 kadın, yakınları tarafından öldürülürken binlercesi, sözlü ve fiziki tacize uğradı. Türkiye’de 13 yıldır kadın cinayetlerini durdurma mücadelesi veren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Ocak 2023 Raporu’na göre, 2023 Ocak ayında erkekler tarafından 31 kadın öldürüldü, 25 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. “İstanbul Sözleşmesi’ni hiç duymayan kadın sayısı, erkeklerden daha fazla… Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi’nin 2015 yılından beri yürüttüğü çalışmanın Mart 2023’te açıklanan 2022 bulgularına göre, geçen yıl kadınların en büyük sorunu şiddet. Merkez tarafından yürütülen ve 23 ilden, kent nüfusunu temsil eden yaklaşık 2500 kişiyle yapılan görüşmelerde katılımcıların büyük bir kısmı, “Kadınların toplumda yaşadığı en büyük sorunlar size göre nelerdir?” sorusuna, “şiddet” yanıtını verdi. Yedi bölümden oluşan “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”, kürtaj hakkı, İstanbul Sözleşmesi, kadının siyasete katılımı, ev işlerinin paylaşılması gibi alanlarda önemli bulgular ortaya koyuyor. Araştırmaya göre; * İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararına destek düşük. Kadınlar arasında çıkışı desteklememe daha yüksek oranda gözleniyor. * İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararının kadınların geleceği için kötü olacağını düşünenler çoğunlukta. * Yıllar içinde şiddetin: “boşanma için yeterli sebep olduğu”, “aile bütünlüğü veya düzeni için göz ardı edilecek bir unsur olmadığı” düşüncelerine destek oranı artıyor. * Şiddet, halen kadınların toplumdaki en büyük sorunu. Araştırmada öne çıkan konulardan biri de İstanbul Sözleşmesi ile kadın ve erkeklerin bu sözleşme hakkındaki bilgisi. 2021 ve 2022 yıllarındaki verilere göre, “İstanbul Sözleşmesi’ni hiç duymadım” diyen kadın sayısı, erkeklerden daha fazla. Geçtiğimiz yıla kıyasla daha az kadın ve erkeğin sözleşmeden haberdar olduğu görülüyor. Araştırma kapsamında şiddetle mücadele konusunda sorulan sorulardan biri de boşanma üzerine. Yıllar ilerledikçe aile içi şiddetin boşanma için yeterli bir sebep olduğu görüşü yaygınlaşıyor. 2022 araştırması sonuçlarına göre, aile içi şiddeti boşanma için yeterli bir sebep olarak görenlerin oranı kadın ve erkeklerde yüzde 77 olmakla beraber bunu düşünen kadınların oranı daha yüksek. Kayıtlara göre, Türkiye’de her yıl ortalama olarak 130-140 bin çift boşanıyor. Bu rakam, yaklaşık 300 bin kişi ediyor. Buna ek olarak çocukları da ekleyince sayı daha fazla artıyor. Bu da büyük oranda bireylerin hayatının değişikliğe uğradığına işaret ediyor. “Yaşamak” gibi temel bir hakkın bile, kısıtlandığı gerçeği… Yıllarca aile içinde fiziki ve psikolojik şiddet gören, aldatıldığını öğrendiğinde boşanan Bilge G., birçok kadının benzer sıkıntıları yaşadığına dikkat çekerek şunları anlattı: “Çok zor bir durum yaşadım. Yıllarca eski eşimin fiziki ve psikolojik şiddetine maruz kaldım. Yetmedi son olarak aldatıldığımı öğrendim. Bir kadın olarak bu süreçte, gelenek-görenekler, mahalle baskısı ve çocuk sahibi olmanın getirmiş olduğu çaresizlik gibi nedenlerle boşanmamın zor olduğu hissine kapıldım. Çevremde gördüğüm dul kadınlar, hayatın tüm alanlarında yaşadığı zorlukları anlatırken bu durumu tam olarak idrak edememiştim. Ancak ben, bu duruma düşünce gerçekten de neler olabileceğini gördüm. İlk önce diğer insanlar tarafından dışlandığımı hissettim. Boşanmayı hiç düşünmemiştim. Boşandıktan sonra kadının hukuki ve yasal olarak desteklenmediği, muhtaç durumda bırakıldığı ve yaşamak gibi temel bir hakkının bile kısıtlandığı gerçeğiyle karşılaştım. Boşanmamla birlikte birçok kayıp yaşadım. Bunların en önemlileri: ekonomik kayıplar, toplumsal konumunda kayıplar, arkadaş ortamından uzaklaşmanın yarattığı kayıplar, kendine güvende kayıplar ve kendi çevremdeki insanların baskısının yarattığı kısıtlanmışlığın getirdiği kayıplar. Benim en çok yaşadığım sorun, toplumun, ben ve benim durumumdaki diğer kadınlara bakışı. Ne yazık ki erkeklerin gözünde boşanmış kadın olmam, çabuk elde edilebilir hissine kapılmama neden olduğu düşüncesindeyim. Bununla birlikte diğer kadınların gözünde eşi için bir tehlike olarak düşünüldüğüm hissi. Tüm bunlar, boşanmanın getirdiği yüklerin yanı sıra, ekleniyor. Boşandıktan sonra kısa bir yas süreci yaşadım. Doğal olarak moral bozukluğunun yoğun olduğu bu dönemde doğru, yanlış kararlar aldım. Bu süreçte bazı kişilerin, özellikle de ailemin desteğiyle doğru kararlar aldığımı düşünüyorum. Başlarda iş aradım ve buldum. Kendime olan güvenim arttı, ancak çocuklu bir kadın olarak çalışmak hiç kolay olmadığı için işsiz kaldım. Yakın arkadaşlarımla görüşmeye devam ettim. Bu daha iyi hissetmeme yardımcı oldu. Sağlık problemlerime odaklanarak kendi bedenimi ve ruhumu yeniden inşa etmeye çalıştım. Her ne kadar eski eşimin hayatıma ve kararlarıma müdahale etmesine izin vermesem de ortak noktamız olarak çocuğumuzun varlığı bu durumu olumsuz yönden etkiliyor. En önemlisi kitaplarla tanıştım ve okudukça kendimi daha huzurlu ve dingin hissettim. Evliyken yaşadığım şiddetli tartışmaların getirmiş olduğu stres ve mutsuzluğun tersine boşandıktan sonra daha mutlu hissetmeye başladım.”

Editör: Ahmet Ertüm