Genel

Kadına yönelik şiddet sürüyor

2023’ün ilk 10 ayında erkekler, 250’den fazla kadını öldürdü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, son 10 yılda kadına yönelik şiddet artarken buna yönelik herhangi bir önlem alınmıyor. Soruşturmaların akıbeti bilinmiyor. Ağrı’da, kadına yönelik şiddet olaylarındaki artış ve şüpheli kadın ölümleri korkutucu bir tablo sunuyor

Abone Ol

Zerrin Sargut
Türkiye’de 2023 yılının yılın ilk 10 ayında 250’den fazla kadın, erkekler tarafından katledildi. 25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak tarihe geçerken, Türkiye’de şiddet verileri her geçen gün artıyor. 
Kadına yönelik şiddet etkisini her geçen gün artırırken, buna dair herhangi bir önlem alınmıyor. Kadın cinayetlerine son vermek amacıyla 2010 yılında kurulan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), son yıllarda yaşanan kadın ölüm verilerini şöyle açıkladı: 
Türkiye’de 2013 yılında 237, 2014’te 294, 2015’te 303, 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’de 440 ve 2019’da 474 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Öte yandan, 2020 yılından itibaren kadın cinayetlerinin yanı sıra şüpheli kadın ölümleri şu rakamlarla ön plana çıktı: 2020’de 300 kadın cinayeti ve 171 şüpheli kadın ölümü yaşandı.
Failler hep aynı…
KCDP’nin 2021 ve 2022 raporlarında yer alan verilere göre; kadınlar genellikle eş ya da partnerleri tarafından katlediliyor. Aslında bu cinayet yerleri ve kişileri neredeyse her yıl aynı şekilde oluyor.
2021’de 124’ü evli olduğu erkek, 37’si birlikte olduğu erkek, 24’ü tanıdık birisi, 21’i eskiden evli olduğu erkek, 16’sı akrabası, 13’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 13’ü babası, 11’i oğlu, 6’sı kardeşi, üçü tanımadığı birisi, biri kendisini bir süredir takip eden erkek tarafından öldürüldü. 11 kadının katledilmesine sebep olan kişilerin yakınlık durumu tespit edilemedi. 2021’de erkekler tarafından katledilen 280 kadının 178’i evinde katledildi. Bu rakam toplamda yüzde 64’ünün evlerinde katledildiğine tekabül ediyor. 
2022’de ise erkekler tarafından katledilen 334 kadının 154’ü evli olduğu, 35’i birlikte olduğu 27’si eskiden birlikte olduğu, 19’u eskiden evli olduğu erkek, 26’sı akrabası, 19’u tanıdık birisi, 17’si babası, 10’u oğlu, 6’sı kardeşi, dördü tanımadığı biri, biri kendisini bir süredir takip eden erkek, biri hastası, biri işvereni, biri üvey babası tarafından katledildi. 13 kadının ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumu ise tespit edilemedi. Yine 2022’de 334 kadının 209’u evinde katledildi.
2023’ün sadece bir ayını inceleyerek benzer sonuçlara ulaşmak mümkün. Sadece Mayıs’ta 40 kadın erkekler tarafından katledildi. 40 kadının 12’si evli olduğu erkek, 8’i tanıdığı biri, 7’si birlikte olduğu erkek, üçü eskiden evli olduğu erkek, üçü eskiden birlikte olduğu erkek, üçü oğlu, ikisi kardeşi, ikisi akrabası tarafından katledildi. Bu kadınların 30’u evinde, 7’si sokakta, biri arabada, biri ıssız bir yerde katledildi. Bir kadının ise öldürüldüğü yer tespit edilemedi.
Ağrı’da, korkutucu tablo…
Doğu Anadolu’da yer alan Ağrı, kadına yönelik şiddetin ve şüpheli kadın ölümlerinin gölgesinde bir il olarak karşımıza çıkıyor. Son istatistiklere göre Ağrı’da, kadına yönelik şiddet olaylarındaki artış ve şüpheli kadın ölümleri önümüze korkutucu bir tablo sunuyor. İl Emniyet Müdürlüğü’nün verilerine göre, geçen yıl toplamda 120 kadın, erkekler tarafından şiddete maruz kaldı. Geçtiğimiz yıl, 25 adli vaka, şüpheli kadın ölümleriyle ilgili. Bu ölümlerin yüzde 60’ı aile içi şiddet sonucu gerçekleşirken, yüzde 20’si intihar, yüzde 10’u cinayet ve geri kalanı ise trafik kazası ve diğer sebeplerden kaynaklandı. Şüpheli kadın ölümlerinde failin yüzde 70’i mağdurun eşi veya eski eşi, yüzde 15’i aile yakını, yüzde 10’u tanımadığı kişiler ve geri kalanı ise diğer kişilerden oluşuyor.
Bu olayların büyük bir çoğunluğu fiziksel şiddet (yüzde 65) olarak gerçekleşirken, psikolojik şiddet (yüzde 20), cinsel şiddet (yüzde 10) ve ekonomik şiddet (yüzde 5) de istatistiklerde yerini aldı. Kadına yönelik şiddet olaylarının en çok yaşandığı yerler arasında evler (yüzde 50), sokaklar (yüzde 30) ve işyerleri (yüzde 15) öne çıkıyor. 
Şüpheli ölümlerle ilgili bilgi verilmiyor
Ağrı’da bu yıl yaşanan bazı şüpheli ölümler şunlar: 
5 Ocak 2023’te, Ağrı’ya 13 kilometre uzaklıktaki Eleşkirt ilçesine bağlı Değirmenoluğu köyünde “kıskançlık” gerekçesiyle yaşandığı iddia edildi. Olayda, 3 çocuk annesi Şirvan Gökser, eşi İlhami Gökser ve yanlarında çalıştığı belirtilen Afgan uyruklu bir erkeğin cansız bedenine rastlandı. Olayla ilgili yürütülen soruşturmada, herhangi bir sonuca ulaşılmadı. 
17 Ocak 2023’te, Ağrı Merkez Fatih Mahallesi’nde 3 çocuk annesi Rabia D. isimli kadının intihar ettiği iddia edildi. İddiaya ilişkin kamuoyuyla bir şey paylaşılmadı.  
Bu arada, Ağrı’daki yerel sitelerde yer alan habere göre, 18 yaşındaki genç bir kadın, yanındaki iki şahısın ayrılmasından sonra garsondan hava almak için kafe de bulunan demir korkuluklara çıkabilmesi hususunda izin istedi. Daha sonra aniden 2’nci kattan caddenin ortasına atlayan genç kadın ağır yaralandı. Olayı gören çevredekiler, durumu polis ve 112 acil sağlık ekiplerine bildirdi. Olayın ardından kadının akıbetiyle ilgili kamuoyuyla herhangi bir bilgi verilmedi.   
Tarihler 17 Ekim 2023’e geldiğinde, Patnos İlçesi’nde yeni bir kadın cinayeti vakası yaşandı. Emekli korucu Cemil Türk ile çocukları arasında başlayan tartışma kısa sürede şiddete dönüştü. Baba Türk, uzun namlulu bir silahla kızı Dilan (21) ve oğlu Ercan Türk’ü vurdu. Dilan Türk yaşamını yitirirken, abisi Ercan Türk ağır yaralandı. 
 Ekonomik ve sosyal yaşam, şiddeti arttırıyor…
Ağrı özelinde ve Türkiye genelinde yaşanan kadın katliamlarına dair değerlendirmelerde bulunan Özgür Kadın Hareketi aktivisti ve yerine kayyum atanan eski Diyadin Belediye Başkanı Betül Yaşar, Ağrı’nın sosyolojik yapısı sebebiyle ekonomik ve sosyal olarak zayıf bırakıldığını vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu:
“Muhafazakâr kesimlerin yoğun yaşadığı Ağrı ilinde, ekonomik ve sosyal yaşam aile içi şiddeti arttırmaktadır. Ağrı’da kadınların aile içi şiddetten kurtulmak adına başvurabileceği kurumlar bulunmamaktadır. Eş başkanlık sürecinde kadın şiddetini görünür kılmak adına seminerler, kadın toplantıları ve farkındalık projeleri yapılıyordu. Kadınların ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durabilmesi için kadın emek alanı yarattık. Kadınların buna yönelik talepleri ve katılımları vardı, fakat belediyelere atanan kayyumlar sebebiyle çalışmalarımız engellendi.”  
“Şiddet normalleştiriliyorsa suç oranları da artacaktır” 
“Kadınların fiziki, sistematik ve psikolojik olarak katledilmediği tek bir an bile kalmamıştır” diyen Yaşar, sözlerine şöyle devam etti:
“Şiddetin sosyolojik, psikolojik ve siyasal nedenleri araştırılıp analiz edilmeli caydırıcı yöntemler ile önü kesilmelidir. Erk zihniyet ve kapitalist sistem, kadınlar üzerinde ciddi bir kriz yaratmış ve bunu derinleştirmektedir. Kadın cinayetlerinin son dönemlerde bu kadar derinleşmesinin bir diğer nedeni ise, mevcut hükümetin politikalarıdır. Hükümetin kadınlara yönelik şiddet uygulayan, tecavüz ve taciz eden faillere karşı yasalarla caydırıcı olmak yerine, tersine iyi hal indirimleri, cezasız ve herhangi bir yargılama süreci olmadan tahliye edildiklerini görüyoruz. Caydırıcı cezalar verilmezse, kadını katleden zihniyetlerin hiçbir yaptırım uygulanmadan hayatlarına devam ediyorlarsa ve şiddet normalleştiriliyorsa suç oranları da artacaktır. Mevcut hükümetin katliamı ve şiddeti meşrulaştıran duruşu apaçık ortadadır.”  
Kadına yönelik şiddetin meşrulaşmasında siyasal İslâmın önemli bir etken olduğuna dikkat çeken Yaşar, “Günümüz de kadın ve erkekler, siyasal İslâmın etkisi ile aynı yerde ‘günah’ gerekçesiyle birlikte bir arada hareket edemez durumda. Kültür ve yaşamımızı yok eden bir siyasal İslâm var ve tehlikeli bir aşamada. Kürtler, din üzerinden Araplaşmaya, bakış açılarını ve yaklaşımlarını kazanmaya başladı. Siyasal İslâmın kadına bakış açısını görüyoruz. Kadın bir ‘günah’ olgusuna eş kılınmış, ‘tüm kötülüklerin başı ve ne yaşarsa yaşasın hak etmiştir’ diye bakılan bir yerde durmuştur.  Siyasal İslâmın zehrini yaydığı her yerde kadın güldüğü, yürüdüğü, konuştuğu ya da sosyalleştiği her şeyin günah ve namus olgusuna indirgenmesi şiddet ve katliamları meşrulaştırılmıştır” diye konuştu. 
Kadının kendi öz bilincine varması 
Kadın katliamlarına ve kadına yönelik şiddete karşı bilinçli ve örgütlü bir mücadelenin sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen Yaşar, sözlerini şöyle tamamladı: 
“Mevcut erkek egemen sistemin kadın varlığını dört duvar arasına hapsetmesi ve bunun devam etmesi için yasal olarak erkeğin arkadasın da duran, onu koruyan bir duruşa sahip olması önemli bir tutumdur. Kadınların toplumun her alanında kendi kimliğiyle, sözüyle varlığını göstermesi gerekir.  Kendisine bunu reva gören sisteme karşı gereken refleksi göstermelidir. Kadının kendi öz bilincine varması için mücadeleyi bırakmamalıdır. Yöntemler değişse bile özünde esas aldığımız, kadın bilincini oluşturmak ve örgütlenmektir.”