Güncel

Japonya'da kullanılan deprem erken uyarı sistemi Türkiye'de uygulanabilir mi?

Japonya'da yaşanan depremlerde kullanılan erken uyarı sisteminin Türkiye'de kullanılıp kullanılamayacağını İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu anlattı.

Abone Ol

Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar

Dünyadaki depremlerin yüzde 80’inin meydana geldiği Pasifik Deprem Kuşağı’nda bulunan Japonya, pazartesi günü meydana gelen 7,6 büyüklüğünde depremle sarsıldı. Ülkenin kuzeyindeki Noto Yarımadası’nda yaşanan deprem sonucu hükümetin tsunami uyarısı sonrası 57 bin 360 kişi evlerinden tahliye edildi. 62 kişinin hayatını kaybettiği deprem sonrası Türkiye’de deprem gerçeği tekrar gündeme geldi. 6 Şubat depremlerinden sonra olası İstanbul depremine ilişkin endişeler artarken depreme karşı kentsel dönüşüm ve bina güçlendirme çalışmalarının ne ölçüde yeterli olacağı tartışılıyor. Depreme hazırlıksız yakalanmak istemeyenler ise Japonya’da yaşanan depremde kullanılan erken uyarı sistemlerinin Türkiye’de de kullanılabileceğini ileri sürdü. İstanbul Teknik Üniversitesi, Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü, Acil Durum Ve Afet Yönetimi öğretim üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, erken deprem uyarı sistemlerine ilişkin merak edilenleri 24 Saat için yanıtladı.

Depremlerin temel olarak iki dalgadan oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, erken uyarı sistemlerinin işlemesi için bu iki dalga arasındaki zamanlamanın yeterli olması gerektiğine işaret etti: “Depremler primary wave (P-dalga) ve secondary wave (S-dalga) olmak üzere ikiye ayrılıyor. P-dalgası ilk açığa çıkan dalgadır ve aniden vurur. S-dalgası ise belli bir süreden sonra ortaya çıkar ve sallayıcı etkisi vardır. Erken uyarı sistemleri ikinci olarak gelen s-dalgası gelmeden önce uyarıyı veriyor. Yani bu uyarı p-dalgası ile s-dalgası arasındaki zamana bağlı.

Sadece enerji hatlarında kullanılıyor

Türkiye’de de erken uyarı sisteminin yer aldığını söyleyen Kadıoğlu, bu sistemlerin kullanım alanlarını anlattı: “Türkiye’de de bu sistem var. 6 üzerindeki depremlerde binalardaki sensörler doğalgaz, elektrik gibi enerji şebeke hatlarını kesiyor. Bu sistemler de yeni binalarda yer alıyor. Ancak bu sistem ülkemizde insanların kullanımı için işe yaramıyor. Çünkü Japonya’da depremler derinde ve okyanusta gerçekleşirken Türkiye’de depremler yüzeye yakın gerçekleşiyor. O yüzden Japonya’da okyanusta gerçekleşen depremde verilen tsunami alarmı için belli bir zaman kalıyor. Ve Türkiye’de yerleşim yerleri tam olarak faylara yakın bölgelerde yer alıyor, neredeyse fayların üzerinde oturuyoruz. O yüzden Türkiye’de P-dalgası ile S-dalgası arasında çok bir zaman yok.“

Temel ihtiyaç erken uyarı sistemi değil sağlam bina

İstanbul’da gerçekleşmesi beklenen depremde erken uyarı sistemi işe yarar mı sorusunu Kadıoğlu şu şekilde yanıtladı: “Marmara Denizi’nde yer alan fay ile Avcılar-Zeytinburnu hattı arasında 20 km var. Birinci dalgadan sonraki ikinci dalganın bu merkezlere ulaşma süresi 4 saniye. İstanbul’un kuzeyine ulaşması ise 8 saniye. Bu süreler içinde insanlar depremin olup olmadığını kavrayamaz, harekete geçemez. Hele ki çürük binalar söz konusu olursa. Bu yüzden depremden korunmak için erken uyarı sistemlerine değil, sağlam binalar ve doğru kentleşmeye güvenmeliyiz.”

“Teorik değil pratik bilgi gerekiyor”

Kadıoğlu, Japonya’daki büyük şiddetli depremlerde sadece erken uyarı sistemlerinin değil, halkın eğitimli olmasının da can kayıplarının düşük olmasında etkili olduğunu ekledi: “Japonya’da çocukluktan itibaren halk tatbikatları gerçekçi bir şekilde uyguluyor. Kişi, yangın söndürmeden ilk yardıma tüm gerekli acil durum bilgisini uygulamalı şekilde öğreniyor. Bizde ise eğitim sadece sunumlar üzerinden yapılıyor. Bu eğitimlerin teorik değil beceriye dayalı yapılması lazım. Bunun yanında mahallelerde örgütlenmeye dayalı afet ekiplerinin olması gerekiyor. Çünkü afetle mücadele toplum tabanlı olur. Afet durumlarında devletin birkaç gün bölgeye ulaşamaması ihtimaline karşı toplumun örgütlü ve donanımlı olması önem taşır. Yapılan tatbikatlar da ‘göstermelik’ olmaktan ibaret.”