İSTANBUL (AA) - Anadolu Ajansı (AA) Akademi ve Yayın Koordinatörü Yahya Bostan, "Gazze'ye giremeyen medya kuruluşları bizim üzerimizden Gazze'de olan bitenden haberdar oluyor. Bu süreçte çok önemli bir misyon üstlendiğimizi düşünüyorum. Bizim orada çektiğimiz görsellerin, fotoğrafların hepsi birer kanıt haline geldi." dedi
İstanbul Üniversitesinin (İÜ) Beyazıt'taki rektörlük binasında "1. Yılında Boyut Değişirken İsrail-Filistin Meselesi ve Uluslararası Hukuk Sempozyumu" gerçekleştirildi. "Çatışmalar ve görüşmeler sarmalında Filistin" başlığı altında İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Filistin'e yönelik saldırıları, uluslararası hukuk başta olmak üzere farklı bağlamlarda ele alındı.
AA'nın İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarını ayrıntılı bir şekilde gözler önüne seren "Kanıt" belgeselinin 20 dakikalık bölümü de sempozyumda gösterildi.
Programın açılışında konuşan AA Akademi ve Yayın Koordinatörü Yahya Bostan, bölgede yaşanan soykırımı unutmadıkları için sempozyumu hazırlayanlara teşekkür etti.
İsrail-Filistin meselesinin mesleki olarak kendisini etkileyen kısımlarıyla ilgili konuşmak istediğini belirten Bostan, "İsrail bölgede uyguladığı bu şiddet politikasını ve aslında savaş suçlarını gizlemek için çok çaba sarf ediyor. Gerçekten bugüne kadar, çok eşine rastlamadığımız bir küresel sansür girişimiyle, bir karartmayla karşı karşıyayız. Üniversite yönetimlerine baskı kuruyorlar. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki üniversitelerin rektörlerinin başlarına ne geldiğini hepimiz takip ettik. Sosyal medya hesapları üzerinden algoritmalarla bazı kısıtlamalar getiriyorlar. Türkiye, Instagram'la bu yüzden bir sorun yaşadı. Dünya genelinde hükümet yetkilileri, sivil toplum örgütü temsilcileri baskı altına alınıyor." dedi.
Güney Afrika Dışişleri Bakanı'nın çocuğuyla tehdit edildiğini de hatırlatan Bostan, bu örneklerin çok fazla olduğunu ama en sistematik, ısrarlı ve kapsamlı baskının medya üzerinde kurulduğunu söyledi.
İsrail'in gerçekleştirdiği soykırımın izlerini uluslararası medyada görmenin güç olduğunu, buna yer verenlerin de meşrulaştırıcı bir sebep öne atarak haber paylaştıklarını dile getiren Bostan, şöyle devam etti:
"Haberi kaynağında kurutmaya çalışıyorlar. Bu ne demek? Haber orada yapıldıktan sonra bir şekilde dünyaya çıkıyor. Sosyal medyada da her şeyi kontrol edemezsiniz. Bu yüzden diyorlar ki 'Biz Gazze'den haber çıkmasını engelleyelim.' O yüzden savaşın ilk günlerinde Gazze'ye dışarıdan gazeteci girişini yasakladılar. İçeride kalan arkadaşlarımıza da kan kusturdular."
- "İkinci Dünya Savaşı'nda bu kadar gazeteci ölmedi"
Yahya Bostan, İsrail'in bazı gazetecileri kasten ve açıkça hedef aldığını belirterek, "Anadolu Ajansında çalışan arkadaşımız vardı. Gazze'de muhabirlik yapıyor. 4 evladını toprağa verdi. Sonra tekrar çalışmaya kaldığı yerden devam etmek zorunda kaldı. Çünkü bunu yapmak zorundaydı, oradaki yaşananları bütün dünyaya duyurabilmek adına. Onun için tabii bu çok büyük bir travmaydı. Biz fotoğraflarını görebildik sadece. Bizi de çok derinden yaralamıştı ama o arkadaşımız yaşadıkları nedeniyle gerçekten yıkılmıştı. Kimilerini de kasten açıkça hedef alıyorlar. Bir arkadaşımızı kaybetmiştik. 2 gün önce bir arkadaşımızı daha kaybettik. Onlara da rahmet diliyorum." diye konuştu.
İkinci Dünya Savaşı'nda 70 gazetecinin hayatını kaybettiğine dikkati çeken Bostan, şunları kaydetti:
"Şimdi o eski bir tarihti. Doğru kayıtlar tutulmuyordu' denebilir. Bundan 30 yıl önce Bosna Hersek'teki savaş da uluslararası medyanın çok yoğun bir şekilde takip ettiği bir savaştı. Çok sayıda gazeteci vardı orada. 45 gazeteci hayatını kaybetmiş. Filistin'de bir yılda 175 gazeteci arkadaşımız hayatını kaybetti. Bu arkadaşlarımızı uluslararası hukuk ne yazık ki korumadı. Açık hükümlere rağmen Cenevre Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına rağmen korumadı ve bu arkadaşlarımızı öldürdüğü için hiç kimse ne yazık ki ceza almadı."
- AA 60'a yakın haberciyle bölgede
Gazze'deki saldırıları 60'a yakın muhabir, foto muhabiri ve serbest haberciyle takip ettiklerini aktaran Bostan, "Biz Anadolu Ajansı olarak ortada böyle bir karartma ve sansür politikası varken, bu sansür girişiminin sonuçsuz kalması için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. İstiyoruz ki orada ne yaşanıyorsa dünya kamuoyu bunu bilsin." ifadelerini kullandı.
Bölgedeki bütün gelişmeleri takip ettiklerinin altını çizen Bostan, "Gazze'ye giremeyen medya kuruluşları bizim üzerimizden Gazze'de olan bitenden haberdar oluyor. Bu süreçte çok önemli bir misyon üstlendiğimizi düşünüyorum. Bizim orada çektiğimiz görsellerin, fotoğrafların hepsi birer kanıt haline geldi. Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divanına sunduğu dosyanın içerisinde Anadolu Ajansının fotoğraflarını da kullandı. Bu da oynadığımız rolün bir meyvesi, yani bizi mutlu eden, en azından 'yaptığımız çalışmalar bir sonuca ulaştı' dedirten gelişmelerden bir tanesi oldu." değerlendirmesini yaptı.
Bostan, AA'nın bölgede kaydettiği fotoğrafları "Kanıt" isimli bir kitapta topladıklarını, daha sonra da bu kayıtları belgesele dönüştürdüklerini anlatarak, "Bu belgeselin ilk lansmanını İngiltere Parlamentosunda yaptık. Daha sonra belgesel Katar'da gösterildi. Amerikalı bir sivil toplum örgütü bizden yayın haklarını satın aldı, Amerika'da sinemalarda gösterecek. Dolayısıyla etkileşimi gerçekten yaygın bir belgesel olmaya başladı. Uluslararası anlamda bu da bizi sevindiriyor. Çünkü orada yaşananların bir şekilde dünyaya anlatılması gerekiyor." dedi.
"Kanıt" kitabının ardından şimdi de "Tanık" kitabı hazırladıklarını bildiren Bostan, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Tanık kitabı, Gazze'de çalışmış gazetecilerin, sivil toplum örgütleri temsilcilerinin orada yaşadıkları tecrübeleri aktardıkları bir kitap olacak. Bunu da tekrar belgesele dönüştüreceğiz. Bir de bunun son halkası olarak 'Sanık' diye bir çalışma yapacağız. Bu da Filistin'de soykırıma imza atan ve sanık olarak gördüğümüz kişilerle ilgili detayların yer alacağı kitap ve belgesel çalışması olacak. 'Kanıt' ve 'Tanık' serisinin son halkası bu 'Sanık' kitabını da hazırladıktan sonra bu çalışmalarımızı haber anlamında sürdürmeye devam edeceğiz. Anadolu Ajansı olarak yaptığımız haberlerde, yazdığımız çıkardığımız kitaplarda ve çektiğimiz belgesellerde bu insanlık meselesini dünya kamuoyuna aktarmaya devam edeceğiz. Küresel sansür girişimi ve karartma çabasına hiçbir zaman boyun eğmeyeceğimizi buradan ifade etmek istiyorum."