Erva Gün
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin El-Kassam Tugayları’nın başlattığı Aksa Tufanı operasyonunun ardından İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana devam ediyor. Güney Afrika Cumhuriyeti, 'Gazze'deki Filistin halkına soykırım yaptığı' gerekçesiyle İsrail hakkında dava açtı. İsrail’de yetkili makamlar ise dava konusunun gündeme geldiği ilk günlerden itibaren bu iddiayı "temelsiz" bularak şiddetle reddetti.
Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından 29 Aralık’ta açılan davanın ilk duruşması 11 Ocak’ta Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) başladı. Duruşmanın ilk gününde Güney Afrika, İsrail’i Gazze’deki Filistin halkına soykırım yapmakla suçlayarak bu konudaki iddialarını sözlü olarak mahkemeye sundu. Güney Afrika öncelikli olarak İsrail'in Gazze’deki tüm askeri operasyonlarını derhal durdurması için uluslararası mahkemenin ihtiyati tedbir kararı almasını talep etti.
12 Ocak’ta mahkemede savunma veren İsrailli yetkililer İsrail’in, “Gazze’de sivil halkı korumak için” operasyon yaptığını öne sürerek Hamas’la yakın ilişkileri nedeniyle davacı Güney Afrika’yı suçladı. İsrailli yetkili, ülkesinin Gazze'de, “insanları yok etmediğini, aksine onları koruduğunu” öne sürdü.
İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve caydırıcı politikaları uzun yıllardan beri devam ederken UAD’da görüşülen ‘soykırım’ davası İsrail için bir kırılma noktası olabilir. Davanın başladığı ilk günden itibaren iki ülkenin savunmaları gündemde yerini aldı. Görülen bu dava ile soykırım suçunun neleri kapsadığını ve UAD’dan çıkacak karar merak konusu oldu.
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nden Prof. Dr. Olgun Değirmenci, İsrail’e karşı açılan soykırım davasını uluslararası hukuk kapsamında 24 Saat’e değerlendirdi.
Soykırım nedir?
Uluslararası hukukta soykırım suçu özellikli bir suç tipi olarak geçiyor. Soykırım, ulusal, etnik veya dini bir topluluğu tamamen veya kısmen yok etmek saiki ile öldürme de dahil olmak üzere sınırlı bazı eylemlerin gerçekleştirilmesi ile gerçekleşir. Ülkenin ‘istikrar’ politikalarına da içkin olabilen soykırım, belirli bir zaman aralığında veya uzun süreli bir eylem olabilir.
Değirmenci, soykırım suçunu şöyle ifade etti:
“Soykırım suçunu, insanlığa karşı işlenen diğer suçlardan ayıran özellik, soykırım suçunun ırki, dini, etnik veya milli bir grubu tamamen veya kısmen yok etme kastı ile işlenmesidir. Buna karşılık insanlığa karşı suçlar bireye karşı ve bireyi yok etme amacıyla işlenirler. Bu açıdan soykırım suçunu oluşturan fiiller, tanımda zikredilmeyen diğer gruplara veya bireylere karşı işlenen zalimce hareketlerden yalnız başına daha vahim değildirler.”
Soykırım suçunu iki uluslararası mahkemenin yargılama yetkisi var
Uluslararası iki mahkemenin soykırım ile ilgili yargılama yetkisinin olduğunu belirten Değirmenci, iki farklı mahkemenin birbiri ile çok kez karıştırıldığını hatırlattı. “Uluslararası Adalet Divanı, BM’nin bir organıdır ve devletlerin sorumluluğu ile ilgili davalara bakmaktadır” diyen Değirmenci, bir devletin UAD’da ancak başka bir devletle arasındaki problemi çözdüğünü ve bunun için de devletlerin, UAD’ın yargılama yetkisini tanımış olması gerektiğini ifade etti.
İkinci bir diğer mahkemenin Uluslararası Ceza Mahkemesi (International Criminal Court) olduğunu söyleyen Değirmenci, “Bu mahkeme kişileri, Roma Statüsünde belirtilen suçlardan dolayı yargılamaktadır. Dikkat edin devletleri değil, kişileri yargılamaktadır” dedi.
Değirmenci, her iki yargı organının da soykırım ile ilgili yargılama yetkisi olduğunu farkın uluslararası düzenlemelerden kaynaklandığının altını çizdi. Değirmenci devamında şunları belirtti:
“UAD’ın yargı yetkisi 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinin 9’uncu maddesinden hareketle doğmaktadır ve yargılama süjesi devletlerdir. Söz konusu 9’uncu madde şöyledir;
‘Sözleşmeci Devletler arasında, bu Sözleşmenin yorumlanması, uygulanması veya yerine getirilmesi ve ayrıca soykırım fillerinden veya Üçüncü maddede belirtilen fiillerin her hangi birinden bir Devletin sorumluluğu ile ilgili olarak çıkan uyuşmazlıklar, uyuşmazlığın taraflarından birinin talebi üzerine Uluslararası Adalet Divanı önüne götürülür.’
Burada görüldüğü üzere devletlerin Soykırım Sözleşmesinden doğan yükümlülükleri ile ilgili olarak taraf devletler sorunu götürmektedir.”
Değirmenci, Güney Afrika’nın hem BM Sözleşmesine hem de Soykırım Sözleşmesine taraf olmasından kaynaklı her iki sözleşmeye de taraf olan İsrail’in soykırım ile ilgili sorumluluğunu tespit etmek için sorunu götürdüğünü aktardı.
“Taahhüte uymayan devlet için yaptırım gücü yoktur”
Soykırım davalarında verilen kararların uygulanma ve yaptırım ölçütlerini de aktaran Değirmenci, “Bu davada verilen kararlara devletin taahhütü uyarınca uyma yükümlülüğü vardır. Ancak uymayan devlet için maalesef bir yaptırım gücü yoktur. Bu durumda BM üyesi bir devlet, sorunu BM Genel Kuruluna getirerek yaptırım uygulanmasını isteyebilir. Ancak bir yaptırım kararı için BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin kararı veto etmemesi gereklidir” ifadelerini kullandı. Değirmenci, ABD’nin veto yetkisini kullanacağı düşünülürse bu yönde bir karar çıkmayacağını da ekledi.
“Askeri harekatın durdurulmasına yönelik karar verilebilir”
Değirmenci, Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail hakkında, kendisine sunulan uyuşmazlığı çözümleyecek kararlar verebilir diyerek, Ukrayna-Rusya savaşı sırasında Rusya’nın eylemlerinin durdurulması yönünde bir kararın verilebileceğini belirtti. Değirmenci devamında şunları ekledi:
“Bunun yanı sıra Divan durumun gerektirdiğine hükmederse, tarafların her birinin haklarını korumak için hangi geçici önlemlerin alınması gerektiğini belirleme yetkisine sahiptir. Başka bir anlatımla İsrail’in eylemlerinin soykırım olduğu yönünde kanaat getirirse eylemleri ve bu kapsamda askeri harekatın durdurulması kararı verilebilir. Divan’ın kararı ancak uyuşmazlığın tarafları bakımından ve karar verilen dava için bağlayıcıdır. Hüküm kesindir ve buna karşı başvurma yolu yoktur.”
“Çıkan karar uygulanmayabilir”
Uluslararası Adalet Divanı’ndan çıkan kararları uygulamama veya tanımama gibi durumların olabileceğine de değinen Değirmenci, “Rusya örneğinde buna benzer bir durum oluşmuştur. Bu durumda BM Sözleşmesinin ihlalinden dolayı herhangi bir üye devlet BM Güvenlik Konseyi'nden yaptırım uygulanmasını isteyebilir” şeklinde konuştu.