Haber Merkezi - İran’ın 13 Nisan gecesi İsrail’e karşı hava saldırısına ilişkin Ankara'dan beklenmedik şekilde geç ve düşük profilde tepki geldi. Muhabirlerin Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'ndan beklediği açıklama, öğleye doğru MİT Akademisi Başkanı Talha Köse'den geldi.
Gazeteci Murat Yetkin'in 'Yetkin Report' sitesinde yayınladığı yazısına göre, Ankara öncelikle İsrail’in Gazze savaşının bölgeye yayılmasından endişeliydi. Sonra da Gazze faciasının uluslararası kamuoyu dikkatinde ikinci plana düşmesinden.
Ankara'da alışılmadık bir sessizlik yaşandığını kaydeden Yetkin, "Dışişleri kaynaklarından gelen gayrı resmi ilk duyurunun, Fidan’ın İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahiyan ile telefonda görüşüp gerilimi arttıracak adımlardan kaçınılması gerektiğini söylemesi oldu" dedi.
"Saldırı, beklenmeyen bir şey değildi"
Öte yandan, İran’ın İsrail’e hava saldırısının beklenmeyen bir şey olmadığını belirten Yetkin, İran dini lideri Ali Hamaney’in 10 Nisan’da, İsrail’in 1 Nisan’da Şam'daki İran konsolosluk binasını bombalayarak Devrim muhafızlarını üst düzey iki komutanını öldürmesinin saldırısının “cezasız kalmayacağını” ilan ettiğini anımsattı.
Gazeteci Yetkin, aynı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin “bayramlaşma” telefonunda konuyu görüştüklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"11 Nisan’da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Fidan’ı aramış, yaklaşan fırtınayı haber vermiş; iddialara göre İran’a ölçülü tepki mesajı iletmesini de istemişti.
ABD Merkezi Kuvvetler (CENTCOM) komutanı Orgeneral Michael Kurilla, aynı gün, 11 Nisan’da İsrail’e gitmiş, iki gün boyunca askeri yetkililerle ile ortak savunma planlaması yapmıştı. ABD donanması bölgeye takviye gemiler göndereceğini duyurmuştu. ABD medyasında güvenlik kaynaklarına dayanılarak “her an saldırabilir” haberleri çıkmaya hatta 13 Nisan tarihi verilmeye başlamıştı.
Saldırının hemen öncesinde YetkinReport’a bilgi veren savunma kaynaklarına göre Ankara ABD de çatışmanın genişlemesini istemediğini, o yüzden “hem İran’ı hem İsrail’i sonuçları kestirilemeyecek eylemlerden kaçınmaları konusunda uyardığı” saptamasını yapıyordu."
Ankara neden sessiz kaldı?
Ankara'nın, İran’ın İsrail’e doğrudan değil, Hizbullah ve diğer vekilleriyle saldırma ihtimali üzerinde durduğunu da ekleyen Yetkin, "İran’ın, fırlatılmasıyla İsrail’e ulaşması arasında saatler geçecek dronların -sonradan ilan edildiği üzere ABD ve İngiltere tarafından- daha İsrail’e ulaşmadan vurulabileceği ihtimalini ihmal ettiğini düşünmek saflık olur" dedi.
Yetkin, Ankara sınırlarının yanı başında yaşanan önemli gelişmeler karşısında neden sessiz kalındığını ise şöyle özetledi:
- Ankara ilk olarak savaşın yayılma ihtimalinden ikinci olarak da Gazze faciasının geri plana düşmesinden rahatsız. O nedenle fazla öne çıkmak istemiyor.
- İsrail’in Şam’da İran’a saldırısını kınayan Türkiye, şimdi de İran’ın İsrail’e saldırısını (misilleme olarak tanımlasa da) meşru gören bir konumda olmak istemiyor. Neticede bir ülkenin başka bir ülkeye saldırısı
- Dolayısıyla Ankara “Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık” konumunda, bu nedenle de kendisini öne atmak istemiyor, bu nedenle diplomatik temaslarını duyurmakla yetiniyor.
- Öte yandan Türkiye, İsrail’in Gazze’deki si katliamına timsah gözyaşı döküp silah satmaya devam eden ABD ve İngiltere’nin, İran’ın İsrail’e saldırısını havadayken engellemiş olmalarını not etti. Bu da öne çıkma isteksizliğinin bir nedeni.
- Türkiye-İran ilişkileri son dönem, özellikle de PKK’ya verilen destek nedeniyle giderek gerilmeye başladı. Ankara, Tahran’la ilişkilerini aşırı dikkatle sürdürüyor.