Erva Gün
Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde, aşırı sağ sandıktan kazanım elde ederek çıktı. Avrupa Birliği’nin en büyük ülkelerinden Almanya, Fransa ve İtalya’da aşırı sağın yüksek oy oranları alması Avrupa’da sağın yükselişini teyit etti. Fransa'da aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) Partisi, oyların yüzde 31'ini alarak ülkede erken seçimleri tetikledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ulusal Meclis'i feshederek erken seçim kararı aldı.
Erken genel seçimin ilk turunda Ulusal Birlik Partisi (RN), yüzde 33 oyla birinci oldu. Seçimin ikinci turunun yapıldığı 7 Temmuz’da sandıktan beklenmedik bir sonuç çıktı; sol ittifak Yeni Halk Cephesi (NFP) yüzde 25,6 oy ile sandıktan birinci çıkarken Ulusal Birlik Partisi üçüncü sıraya geriledi. Seçim sonuçları solu birinci gösterse de Ulusal Birlik Partisi, parlamentodaki vekil sayısını 53 artırarak 142'ye çıkarmayı başardı. İkinci tur sonucunda hiçbir parti ya da ittifak hükümeti kuracak çoğunluğu elde edemedi.
Birleşik Krallık genel seçimlerinde ise sol sandıktan başarıyla çıktı. Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi (LP) Avam Kamarası'ndaki toplam 650 sandalyenin 411'ini kazandı. Kıta Avrupa'sında aşırı sağ yükselirken Birleşik Krallık'ta solun sandık başarısı dikkat çekti.
Deneyimli gazeteciler Arzu Morin ve Murat Nişancıoğlu, Avrupa'daki seçimleri 24 Saat'e değerlendirdi.
Fransa’da solun ‘başarısı’ sağın ‘yükselişi’
Gazeteci Arzu Morin, Fransa’da aşırı sağın ve solun beklenmedik oy artışına ve seçimlere dair değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Macron’un ‘Sol asla bir araya gelemez’ diyerek Meclis’i feshettiğini ve bu kararı neredeyse tek başına aldığını belirten Morin, “Burada solun başarısı 4 günde bir araya geldiler ve ayakları yere basan bir program hazırladılar, programın ekonomik portföyünü hazırlayabildiler. Birinci turu bu şekilde toparlayabildiler” dedi.
Aşırı sağa verilen oyların çoğunlukla tepki oyları olduğunu anımsatan Morin, “İnsanlar aşırı sağcı oldukları için değil ekonomi, göç, kriz, enflasyon ve güvenlik sorunu gibi nedenler sebebiyle oylarını verdiler. Bu nedenle oyları arttı ama aşama aşama gelinen bir süreçti” ifadelerini kullandı.
“Macron başını suyun üstünde tutmayı başardı”
Macron’un bütün itibarını ve iktidarını kaybetmeye başladığını dile getiren Morin, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de yenilince Meclis’i feshetti. Sonuçta ilk turda aşırı sağ, ikinci turda da sol çok büyük bir zafer elde etti ve Macron böyle bir sonuç beklemiyordu” diye konuştu.
Morin, ikinci turda solun 182 milletvekili çıkardığını söyleyerek, “Toplamda 577 milletvekili var. Macron’un partisi 168 milletvekili çıkardı ki bu çok iyi bir başarıdır. Macron bir anlamda başını suyun üstünde tutmayı başardı” dedi. Solun burada bir başarı elde etmiş sayılmayacağını aktaran Morin, salt çoğunluğun 289 olduğu Meclis’te 182 milletvekilinin işe yarayamayacağını vurguladı. Hükümetin hala kurulamadığını da hatırlatan Morin, “Macron, hükümeti kurma görevini bile vermedi, öyle ki arkasında kaos bırakarak NATO zirvesine gitti” ifadelerini kullandı.
İngiltere’de İşçi Partisi’nin ezici zaferi
İngiltere’de 4 Temmuz’da yapılan seçimlerle 14 yıllık Muhafazakar Parti’nin yönetimi son buldu. İşçi Partisi yüzde 33,7 oy ve 410 milletvekili ile Avam Kamarası’nda çoğunluğu sağladı. İşçi Partisi lideri ve yeni Başbakan Sir Keir Starmer, başkent Londra'da sabah saatlerinde destekçilerine "Değişim şimdi başlıyor" şeklinde seslendi.
Gazeteci Murat Nişancıoğlu, seçim sonuçlarını, İşçi Partisi’nin seçim başarısını ve yeni hükümetin Türkiye ilişkilerini 24 Saat’e değerlendirdi.
Seçim sonuçlarını nasıl okumak gerekiyor?
İşçi Partisi’nin sandıktaki başarısının en önemli unsurlarından birinin Muhafazakar Parti’nin dağılmış olmaya başlaması olduğunu belirten Nişancıoğlu, “İyice çürümeye başlayan iktidar, yolsuzluklar, seçmene yalan söyleme gibi üst üste binen çok olay oldu. Seçmen büyük ölçüde bu iktidardan kurtulmak gerek diye düşündü. İşçi Partisi’nin derli toplu bir imaj vermesi de seçmen üzerinde etkili oldu” dedi.
Nişancıoğlu, İşçi Partisi, mümkün olduğu kadar az vaatte bulunmasının bir diğer etken olduğunu belirterek, “İnsanlarda ‘Bu vaatlere bu kaynak nereden gelecek?’ algısını oluşturmadı” ifadelerini kullandı.
Diplomatik ilişkiler ve Türkiye
Yeni hükümetin Türkiye ve Avrupa Birliği ile olası iş birlikleri ve ilişkilerini değerlendiren Nişancıoğlu, “İngiltere, Türkiye’nin Avrupa’da en yakın ilişkisinin olduğu ülke. İngiltere, Avrupa Birliği’nden çıktıktan sonra ilişkilerini en iyi geliştirdiği ülke de Türkiye oldu” şeklinde konuştu.
Ticaret anlaşmalarının iki ülke arasında ilişkileri geliştirdiğini aktaran Nişancıoğlu, “Serbest Ticaret Anlaşması büyüyerek devam ediyor. Muhafazakâr iktidar zamanında bu anlaşma üzerinden daha fazla iş birliği yapılması konusunda müzakereler yapılıp, anlaşılmıştı. Seçim dönemi girince ertelendi. Ticaretten sorumlu yeni bakan, Türkiye ile olan ticaret anlaşmaların ve var olan anlaşmaların da engellenmeyeceğini söyledi” dedi. Nişancıoğlu, yeni hükümet ile hizmet, servis ve dijital sektör alanların da geliştirilmesinin planlandığını aktardı.
Yeni hükümetin 2016 yılında Brexit ile Avrupa Birliği’nden ayrılmasının ardından önceki dönem hükümetten farklı bir yaklaşım benimsemediğini belirten Nişancıoğlu, “Eski hükümetten çok daha sistemli bir şekilde hem AB’ye bütün olarak hem de tek tek ülkelerle daha gelişmiş ilişkiler kurmaya çalışacaklar. Seçimin hemen ertesi günü Dışişleri Bakanı, Polonya, İsveç ve Almanya’ya ziyaretlerde bulundu. Savunma Bakanı, hemen Ukrayna’ya gitti ve destekler verildi” ifadelerini kullandı.