Haber Merkezi - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Millet perişan olduğu için konuşamıyoruz. Cumhuriyet tarihinin en ağır hayat pahalılığını yaşıyoruz. Neredeyse 3 haneli enflasyonun altına inmeyen enflasyon sorunuyla boğuşuyoruz. Cumhuriyet tarihinin en sefil dönemi yaşanıyor. 70-80 yaşındaki anne babalarımız ucuz gıda için kuyruğa giriyor. Bu memlekete ucuz gıda kuyruğunu getiren bu hükümet olmuştur" diye konuştu.
CHP'nin İstanbul adayı İmamoğlu, Esenler’de halka seslendi. İmamoğlu, "Hükümetle belediye aynı partiden olmalı diye tutturdular. Zaten yıllarca İstanbul’da belediye ve hükümet aynı partideydi. Ne oldu? Bizim kadar Metro yapabildiler mi?" dedi.
İmamoğlu, şunları söyledi:
"Yakın geçmişte mülteci sorunu tartışılırdı şimdi gündeme bile gelmiyor. Ne oldu bu insanlar ülkeyi terk mi etti? Eğitimle ilgili çocuklarımızın sorunları var. Hiç konuşamıyoruz. Memleketin sorunu eğitim kalitesi sorunu. Adalet sorunu var. Her geçen gün insanlar adalete olan güvenini kaybediyor. Nüfusumuz yaş olarak yükseliyor. Artık genç Türkiye’den yaş ortalaması 34 olan bir Türkiye’ye gidiyor. Ama bir milletin bekasını yakından ilgilendiren birkaçını saydım. Siz buna başkalarını da ekleyebilirsiniz. Örneğin Bağımlılık sorunu var. Çocuklarımız tehlike altında. Çocuklarımızın güvenliği önemli. Bakın garibanın çocuğunu düşünmek boynumuzun borcu. Ama bu sorunların genel olarak sahipleri olan kişilerin yüzünden bu sorunları konuşamaz haldeyiz.
"Memlekete ucuz gıda kuyruğunu getiren bu hükümet"
Millet perişan olduğu için konuşamıyoruz. Cumhuriyet tarihinin en ağır hayat pahalılığını yaşıyoruz. Neredeyse 3 haneli enflasyonun altına inmeyen enflasyon sorunuyla boğuşuyoruz. Cumhuriyet tarihinin en sefil dönemi yaşanıyor. 70-80 yaşındaki anne babalarımız ucuz gıda için kuyruğa giriyor. Bu memlekete ucuz gıda kuyruğunu getiren bu hükümet olmuştur.
"Sosyal yardımları 6 katına çıkarttık"
Mayıs seçimine giderken de ekonomi berbattı. Bu millet belki düzeltir dedi, bir şans daha verdi. 10 ay geçti. Düzelen bir şey var mı? Daha kötü oldu. Dünya Bankası veri açıkladı. 2010 yılında kişi başı milli gelir 10 bin 615 dolar. 2022 yılında 10 bin 616 dolar olmuş, 12 senede 1 dolarcık ileri gitmişiz. Bunun anlamı bu hükümet 12 yılımızı hiç etti. Bir arpa boyu yol alamamışız. Bugünkü halimiz 2022 yılından daha kötü değil mi? İşte biz bu hayat pahalılığını erkenden tespit ettiğimiz için sosyal yardımları 6 katına çıkarttık.
"Belediyenin kendi yurdunda milletin evlatları kalacak."
650 binin üzerinde annenin cebinde anne kart var. Ne demişti bu projeyi açıkladığımızda, ‘Kimin parasını kime veriyorsunuz?’ demişti. Onlara da ezberleteceğiz. Millete veriyoruz… Kent Lokantaları açıyoruz. Kreşler açıyoruz. Kreş sayısı sıfırdı, kent lokantası yoktu. 100 tane kreş açtık. Bu dönem Esenlerde 2 tane açtık 2 tanesi daha geliyor. 5 bin 200 öğrenciye yurt açtık, önümüzdeki dönem 15 bin olacak. Belediyenin kendi yurdunda milletin evlatları kalacak.
Asgari ücretle geçinen hanelere yıllık 10 bin lira pazar desteği vereceğim. Yılda 10 bin liralık ulaşım desteği alacak. Emekli maaşı ile geçinen hanelere halk ekmekten günde 1 ekmek vereceğiz. Gezici aş evlerimizle 75 milyon ücretsiz öğün sağlayacağız çocuklarımıza. Yeni evlenecek 100 bin çifte 30 bin lira evlilik desteği sunacağız. Bölgesel istihdam ofislerimizi güçlendireceğiz. 500 bin kişiye iş bulacağız. 45 bin haneye yeni doğan destek paketi vereceğiz.
"Biz 100 kreş açtık onlar sıfır. Onun için önümüzdeki dönem de açmaya devam edeceğiz."
Hükümetle belediye aynı partiden olmalı diye tutturdular. Zaten yıllarca İstanbul’da belediye ve hükümet aynı partideydi. Ne oldu? Bizim kadar Metro yapabildiler mi? 5 yılda 65.1 kilometre raylı sistem yaptık 62 istasyon hizmete geçirdik. Yıllık ortalama 13.7 Kilometre metro yaparak yerel yönetim tarihine geçtik. Onlar hükümet, belediye, kamu bankaları her şey el eleyken yıllık ortalama bizim yaptığımızın 4’te 1’i kadar yapamadılar. Bakın yıllarca İstanbul’da belediye ve hükümet aynı partideydi. Biz 100 kreş açtık onlar sıfır. Onun için önümüzdeki dönem de açmaya devam edeceğiz. Bu millet bunlara sıfırı vermeye alıştı. Anlaşılan bu seçimde de sıfır vereceksiniz bunlara.
’18 günde bile ben bunları deli ettim ya, 5 yılda çıldıracaklar, çıldıracaklar’
Hem sosyal alanda hem de yatırım alanında bizim 5 yılımızı ne yapıyorlar biliyor musunuz? Kendilerini 25 yılıyla kıyaslıyorlar. 5 yılımızı 25 yıllarıyla kıyaslıyorlar. Ne demiştim? 18 gün göreve gelmiştik; hatırlıyor musunuz? Seçimi iptal etmişlerdi. Hatırlıyorsunuz değil mi? ’18 günde bile ben bunları deli ettim ya, 5 yılda çıldıracaklar, çıldıracaklar’ demiştim. Ben, sizi hiç aldatmadım. Size, hiçbir zaman yapamayacağım şeyleri vadetmedim. Hep kalbi de aklı da size karşı açık birisi oldum. Yaşınıza göre beni bir evladınız kabul ettiniz. Beni bir kardeşiniz ya da bir abiniz gibi görün dedim. Ve siz de öyle gördünüz. Sağ olun, var olun.
"İstanbul seni 2019’da dize getirdi kardeşim"
Durdu, durdu; İstanbul'da 2019’dan sonra o da bir şeyler yapmaya başladı. Niye? Atom karınca gibi Ekrem'i görünce, onun peşinden koşmaya başladılar. Öyle değil mi? Daha dün anlatıyordu? E hani sen oy vermeyene hizmet etmezdin. Bak, ne oldu? İstanbul seni 2019’da dize getirdi kardeşim. Sen de çalışmak zorunda kaldın. Sen de milletine hizmet etmek zorunda kaldın. Onun için, bu milleti aldatamazsın. Bak, bu milleti aldatamazsın. Ben onun için ona, onlara diyorum ki, o anlayışa diyorum ki; seni gidi seni. Bu iktidarın ekonomiyi düzeltmesini istiyor musunuz? Daha çok çalışmasını istiyor musunuz? Bize oy vermelisiniz, bize. Bize oy vermelisiniz. Belki akılları başına gelir, İstanbul'da sorumluluk alanlarındaki işleri yapması gerekenleri yapmaya başlarlar. Bize oy vermelisiniz ki, belki ekonomideki o derin sorunlarla uğraşmaya başlarlar.
"Zamlar ve artan hayat pahalılığı bile, onların umurunda değil"
Her oy, bunlara kibir olarak gidiyor. Her oy, bunlara nasıl bir huy veriyor biliyor musunuz? Milleti hor görme huyu veriyor. Onun için zamlar ve artan hayat pahalılığı bile, onların umurunda değil. Bunlara, bu önümüzdeki 31 Mart'taki seçimde kocaman bir demokrasi dersi vermeye hazır mıyız? İşte onun için, eğer bunların o kibrini, hor görme halini hayat pahalılığı olarak geri dönmesini istemiyorsanız, kardeşinize inanın. Kardeşinize inanın ki, 31 Mart'ta yeni ve güçlü bir perde açılsın. İstanbul'da da Türkiye'de de çok daha müreffeh, çok daha ılımlı, kavgasız, dövizsiz, huzurlu, mutlu günler gelsin istiyorsanız, bize oy vermelisiniz. ‘Yeter, söz milletin’ demelisiniz.”