İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Planlama Ajansı’nda düzenlenen “Kıvılcım Zirvesi Değerlendirme Toplantısı”nda gençlerin ülkeyi terk etme oranlarındaki artışa dikkat çekti.
Toplantıda, Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim görmeleri için yurt dışına gönderilen gençlere yönelik sarf ettiği, "Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyoruz, gür alevler halinde dönmelisiniz" sözünden ilham alınarak kurulan Bi’Dünya Kıvılcım Derneği tarafından hazırlanan "Genç Cumhuriyet’in Kıvılcımları" kitabının tanıtımı yapıldı. Toplantıda, İPA Başkanı Dr. Buğra Gökce, Bi’Dünya Kıvılcım Derneği Başkanı Gözde Kara Günaydın, İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr. Atilla Dikbaş ve İmamoğlu birer konuşma yaptı. İmamoğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye Cumhuriyeti, bugünden tasavvur edilemeyecek zor koşullar altında kuruldu"
"Bu kadar geniş bir yelpazeye hitap eden ve İstanbul'un olduğu kadar, ülkenin geleceğine ışık tutabileceğini düşündüğümüz bu platform, bizim için keyifle takip edeceğimiz ve bu işi sürükleyeceğimiz bir alan. Yeni kurulan Cumhuriyet’in, kalkınma ve aydınlığı adına attığı adımların ne kadar kıymetli olduğunu, buradaki her dostumuz çok iyi biliyor. Tabii ülkenin o acilen ihtiyaç duyduğu hususlara, o dönemde atılan birçok adım, gerçekten şaşırtıcı seviyede ‘bu nasıl düşünülmüş, nasıl yapılmış’ diye insanın kendisini sorgulamaya itiyor.
"Biz ve bizim gibi yöneticilerin sorumluluğu çok büyük"
Bu anlamda, ülkedeki her yöneticinin sorumlulukları çok büyük. Elbette başta biz ve bizim gibi yöneticilerin sorumluluğu çok büyük. Ama toplumun her bireyi ya da bu Cumhuriyet’in kendisini geldiği seviyeye yetiştirdiğine inandığı, inanan her insan, mutlaka omuzlarına yük almalı diye düşünüyorum. Ki o dönemde binden fazla genci Mustafa Kemal Atatürk'ün yurt dışına göndererek, tekrar donanımlı bir şekilde ülkemize gelmesi ve katkı sunmasını sağlaması, müthiş bir insan kaynakları tasavvuru, hareketi. Çok özel bir düşünce."
Kendisinden önce konuşan İPA Başkanı Gökce’nin paylaştığı ve “2019-23 yılları arasında yurt dışına göç eden Türk vatandaşlarının sayısı 697 bin 194. 2023 yılında Türkiye'den göç eden vatandaşların rakamı 291 bin. 291 bin kişinin yüzde 42,9’u 20-34 yaş arası gençler. Bunların tamamına yakını üniversite mezunu, iyi eğitimli gençler” bilgilerinden yola çıkan İmamoğlu, şunları söyledi:
“Gençlerin ülkeden ümidini keserek yurt dışına gidişlerini kesinlikle durdurmalıyız”
"Buğra Bey'in bahsettiği, ‘beyin göçü’ diye söylediği o tablodakilerin yarıya yakının gençler olması çarpıcı. Tam böyle iş yaşamının içine girmiş insanlar. Bu insanların bu ülkeden kaçar gibi, ne pahasına olursa olsun gitmesi, elbette bizi çok derinden üzüyor. Ve çoğunlukla öyle gidiyorlar. Birçoğuyla ama yurt dışında karşılaşıyorum ve dertlerini dinliyorum ama yurt içinde giderken ya da gitmeden önceki duygularını dinliyorum. Bu, kötü bir şey. Yani emeğinin değeri 100 birim ise, 20 birime razı, 15 birime, 10 birime razı bu ülkeden gitmeye dönük. Sadece maddi gerekçelerle değil. Kötü olan o. Bu şekilde gidilmesini durdurmalıyız. Ama dünya global artık. Yani dünyada sınırların geçişkenliği, sadece fiziksel olarak bir yerden bir yere gitmenin ötesinde, iletişim olarak güçlü bir akışa sahip. Böyle bir ortamda çok başarılı dostlarımız, vatandaşlarımız, hemşehrilerimiz dünyanın farklı noktalarında çok önemli kurumların, çok önemli mevkilerinde yönetici olabilirler ve olmalıdırlar. Mesele, o insanların bir network içerisinde kalmasını sağlamak ve ülkesine olan sorumluluklarını taşıma hislerini, onlarla her daim buluşturma meselesi.
"Ülke adına bir sorumluluk alma meselesi çok önemli"
Bazen öyle bir görev vardır ki; sefer görev emri çıkar ve oradan bir kişi gelir, ülkenin farklı bir meselesinde uzman olarak ya da işin başında -hangi makamda olduğunun bir önemi yok- görev alır, almalıdır da. Gerçekten ülke adına bir sorumluluk alma meselesi çok önemli. O bakımdan, bugün başlattığımız bu adım, uzmanlar tarafından oluşturulan projeler, orada o katkıların hayata geçmesi, onun birkaç güzel örneğe dönüşmesi, bence motivasyonu büyütecek. İstanbul'da bir de yapılan her iş kendini gösterir. Bu yönüyle dayanışma köprüsünün sağlam örneğini ortaya çıkartmış olacağız. İstanbul’da, İBB’deki çalışma arkadaşlarımızın yurt dışından oluşan bir ekiple beraber, Türkiye'de bir meseleyi çözüme kavuşturmaları ya da bir proje üretmiş olmaları, bütün dünyaya dağılmış olan güçlü insan kaynağının ilgisini çekecektir. Ve ‘Benim de bir fikrim var. Ben de şu işi başarabilirim, buradan başarabilirim, katkıyla bunu oraya aktarabilirim’ duygusunu onlara yüzde 100 verecektir diye düşünüyorum. Bu gözle ben bu süreci takip ediyorum.”
"Dünya, o günkü dünya değil"
Hani tam da işte ‘sizi birer kıvılcım olarak gönderiyoruz, gür alevler halinde dönmelisiniz’ sözünün bugünkü versiyonunu anlatıyorum. Dönmeyebilir. Dönemeyebilir. Yani dünya, o günkü dünya değil. Yani 1930’lu, 40’lı yıllarda o dönem o atılan adımın bugünkü versiyonu bu. Hatta bu biraz başlangıç versiyonu. Çok daha hızlı versiyonunu kurabilmeliyiz. O da bu işi iyi bilen çok kıymetli akademisyenlerimizin, hocalarımızın, bu işe kafa yoran çok kıymetli bu işi bilen insanların işi.
"Farklı bir coğrafyada, çölün ortasındaki sahra gibiyiz biz"
Bu ülke, farklı bir ülke. Farklı bir coğrafyada, çölün ortasındaki sahra gibiyiz. Güneyimize baktığımızda yaşananlar, komşularımıza baktığımızda olan, biten, çocuğun bile olmadığı artık, çocuk görüntüsünü bile göremediğiniz… Kadın zaten yok. Katlediliyor her yönüyle… Böyle bir coğrafyanın yanı başındaki Türkiye'yiz. O bakımdan bu ilerici adımı, o güne dönüp baktığımda, otoriter aklın ya da farklı rejimlerin ama kuzeyde ama batının göbeğinde, Avrupa'nın göbeğinde var olduğu bir ortamda, Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkede kadının eşitliğinden, kadın erkek eşitliğinden, kadına seçme-seçilme hakkından eğitimle ilgili çağdaş adımlardan bahsediyor. Ve Allah için, öyle bir lider ki, kendisi için hiçbir şey istemiyor. 57 yaşında bu lider, bu dünyadan göçüp gidiyor. Çünkü savaşlarda, cephelerde hayatını geçirmiş bir insan. Milletine kendini adayarak, gencecik yaşta, hayattan göçüp gidiyor.
"Sizler de bu işe üst seviyede kafanızı, zihninizi, beyninizi, yüreğinizi verin"
O zaman ben de diyorum ki, ‘Biz, 90 yıl sonra, o gün atılan adımlar kadar cesur değiliz. Halbuki bugün biz, daha ileri adımları atabilmek zorundayız. Bu yönüyle, gerçekten bu ülkenin cesur yüreklere ihtiyacı var, zeki beyinlere ihtiyacı var. Atılımcı, yaratıcı insanlara ihtiyacı var. Girişimci insanlara ihtiyacı var. Bize düşen görev de sesinizin olağanüstü seviyede çıkabilmesini sağlamak. O bizim işimiz. Yani o çabayı biz verebiliriz, vereceğiz de sonuna kadar. Ama lütfen sizler de bu işe üst seviyede kafanızı, zihninizi, beyninizi, yüreğinizi verin. Verirseniz olacak ucuna geldi. Yani bu yeni bir yüzyılın başlangıcında, tam böyle bir yerdeyiz. Burada çok büyük bir kararlılık gerekiyor. Biraz gözü karalık gerekiyor. Cahillerin gözü karalığının bu ülkeye verdiği, bir avuç insanın verdiği zararın yerine, milyonlarca, on milyonlarca yurttaşımızın beklentisini karşılayacak, biliyorum ki yüz binlerce, milyonlarca çok aklı başında yurttaşımız var. Gelin, hep birlikte yola çıkalım."
Konuşmaların ardından, gazeteci Fatih Altaylı’nın “Teke Tek Bilim Programı”, Prof. Dr. Celal Şengör ve Dr. Ufuk Akçiğit’in katılımlarıyla, katılımcıların huzurunda interaktif olarak gerçekleştirildi.