Politika

"İktidar krizi gündemden düşürmeyi amaçlıyor"

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, yeni Anayasa tartışmalarına ilişkin "İktidar ittifakı, siyaseti gerip yeni anayasa tartışmaları başlatarak ekonomik krizi gündemden düşürmeyi amaçlıyor. Her gün yeni bir anayasa teziyle ortaya çıkıp, muhalefete ve seçilmiş siyasilere ayar verme çabası yanında, ittifakın küçük ortağının AYM ve parti kapatma çağrılarını tekrar ortaya atması bunu teyit ediyor" dedi.

Abone Ol

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunda gündemdeki konularla ilgili görüşmelerini ifade etti.

Erdoğan Toprak'ın değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:

"Hazine'nin 2016 yılında el koyduğu Koza İpek Holding bünyesindeki Türkiye’nin en büyük altın madenleri Cumhurbaşkanı kararıyla Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devredildi. Hisseleri borsada işlem gören altın işletmeleri, TBMM ve Sayıştay denetimi dışına çıkartıldı. TVF’nin kuruluş amacı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin (KİT), kamu işletmelerinin verimli çalıştırılıp karlarının artırılmasıydı. Millete ait kamu varlıkları yanında el konulan özel altın madenleri ve 20-30 yıllık arama-işletme ruhsatlarının TVF’ye devirle Cumhurbaşkanı'nın şahsi inisiyatifine geçmesi siyasi ve ekonomik açıdan sorgulanmalıdır. Bu varlıkların zengin Körfez emirlerine satılmayacağının güvencesi millete verilmelidir.

Mehmet Şimşek'in istifa iddiaları

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifa etmeyeceğine iknaetmek adına iktidarın tüm iletişim kanallarını seferber ettiğini dile getiren Toprak şöyle konuştu;

"SPK ve savcılar harekete geçirildi. Halkı yoksullaştıran programa tepkiler karşısında panikleyen iktidarın vaadi ise emeklilere bedava şezlong ve plaj şemsiyesi. Ülke ekonomisini çökertip orta direği yok ederek kitleleri yoksulluk paydasında buluşturan programın gerçek mimarı, bu uygulamalara onay veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Emekliler Yılı'nda yoksulluğa mahkum ettiği 16 milyon emekliye ‘bedava şezlong ve plaj şemsiyesi’ vaadiyle adeta alay ederken, halkın sorunlarına ne kadar uzak olduğunu sergilemektedir."

Yeni Anayasa tartışmaları

İktidar ittifakının siyaseti gerip yeni anayasa tartışmaları başlatarak ekonomik krizi gündemden düşürmeyi amaçladığını belirten Toprak şunları kaydetti;

"Her gün yeni bir anayasa teziyle ortaya çıkıp, muhalefete ve seçilmiş siyasilere ayar verme çabası yanında, ittifakın küçük ortağının AYM ve parti kapatma çağrılarını tekrar ortaya atması bunu teyit ediyor. Bu konuda görev üstlenen Cumhurbaşkanı Hukuk Politikaları Başdanışmanı, anayasanın ‘değiştirilemez-değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ maddelerini tartışmaya açarak gündem belirleme çabasında. Atanmış bir danışmanın anayasa konusunda AKP’nin önde gelen hukukçularıyla polemiklere girmesi, muhalefet liderlerine ayar vermeye çalışması bulunduğu konum ve unvan itibarıyla kabul edilemez bir durum. Daha önce de Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Yargıtay arasındaki hukuki anlaşmazlık sürecinde Yargıtay’dan yana tutum takınarak ‘milli yargı’ tartışması başlatan bu başdanışman, kendisini TBMM’nin ve seçilmiş siyasilerin üzerinde konumlandırarak Cumhurbaşkanı adına siyasi rekabet yürütüyor

Artık herkesin kanıksadığı terör ve terörist ithamlarıyla muhalefeti hedef alan küçük ortağın parti kapatma çağrıları, AYM’yi kapatma ya da lağvetme söylemleri, anayasa ve hukuk devletinden rahatsızlık duyduğunu gösteren ifadeleri nafile çabalardır. Ortak akıl ve uzlaşıyla çözüme yanaşmayan, siyasi gerilim ve korku ikliminden beslenen bu yaklaşımın her konuda yok etme, kapatma, ortadan kaldırma çağrıları yapması, TBMM’yi demokratik siyasete engel görmesi, toplumsal barış ortamında var olamama korkusunun sonucudur. Önümüzdeki süreçte iktidar ittifakının radikal kutuplaşma üzerinden gerilim politikalarına döneceği gözlenmektedir. Ancak bu yaklaşım halkta karşılık bulamayacak, yapılan siyasi hesaplar boşa çıkacaktır."

Kısa vadeli dış borç stokundaki artışın olası bir döviz krizi durumunda ekonomik sarsıntının tehlikeli boyutlara varacağını gösterdiğini belirten Toprak, şunları kaydetti;

"Haziran sonu itibarıyla kısa vadede çevrilmesi gereken dış borç tutarı 236,6 milyar dolara yükseldi. Bu tutar, cari açık finansmanıyla birlikte 260 milyar dolara ulaştı. Acil dış kaynak ihtiyacı hızla büyüyor. Siyasi baskıyla yapılacak zamansız bir faiz indirimi, döviz kurundaki artışı hızlandıracağı gibi, MB rezervlerinin yetersizliği nedeniyle 237 milyar dolara varan kısa vadeli dış borçların çevrilmesini iyice güçleştirecektir. Ekonomi yönetimi, uzun vadeli ve kalıcı dış kaynak teminine süratle çözüm bulmak zorundadır"

Mısır Devlet Başkanı Sisi'nin Türkiye ziyareti

Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin 4 Eylül’de yapacağı Türkiye ziyaretinin gündeminin oldukça yoğun olduğunu dile getiren Toprak şöyle konuştu;

"Görüşmelerde Gazze savaşı, Doğu Akdeniz, Libya, Sudan ve Somali’deki gelişmeler, deniz sınırı anlaşmazlıkları ele alınacak. Mısır ile normalleşme ve iş birliği bölgedeki pek çok sıcak sorunun çözümüne ve uzlaşma zeminine katkı sağlayabilir. Sisi’nin Ankara ziyareti başta ekonomi olmak üzere gündemdeki sorunlu başlıkların giderilmesine önemli katkılar sağlayabilir. Türkiye-Mısır diyaloğunun gelişmesiyle Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımında, Libya’da seçim ve siyasi çözümde ilerleme yaşanabilir."

ABD'den yaptırımlar

ABD Hazinesinin Rusya yaptırımları konusunda Türkiye’ye ilettiği uyarının ardından geçen hafta yeni bir hamle geldiğini dile getiren Toprak şunları söyledi;

"Aralarında Çin, BAE ve Türkiye’nin de yer aldığı 400’den fazla şahıs ve şirkete ‘Rusya’nın Ukrayna’daki savaşına destek verdikleri’ için yaptırım uygulanacağı duyuruldu. ABD Maliye, Ticaret ve Dışişleri Bakanlıkları tarafından 23 Ağustos’ta açıklanan Rusya yaptırımları listesinde Türkiye’den de bazı şahıslar ve şirketler yer aldı. Çin, Rusya, Avrupa ve Ortadoğu’dan farklı alanlarda üretim yapan çeşitli sanayi şirketleri ve kuruluşların Rusya yaptırımları kapsamına alındıkları duyurulurken, 400’den fazla şahıs ve şirketi kapsayan yaptırım listesinde Türkiye’nin de yer alması, önümüzdeki dönemde ambargo ve yaptırımların dozunun artacağı şeklinde değerlendirilebilir. ABD’nin yaptırım listesinde her defasında artan sayıda Türk şirketlerinin ve vatandaşlarının yer alması, önümüzdeki süreçte daha yaygın ve kapsamlı yaptırımların devreye alınabileceğini ve şirket ve şahıslar dışında doğrudan Türkiye’ye yaptırım uygulanabileceğini gösteriyor."