İhtiyaç yerine geldi
Metiner ERDEM Ankaragücü, Hatayspor’u 4-1 yenerek yeniden tehlikeli bölgenin üzerine çıktı. Ankaragücü’nün böyle bir galibiyete ihtiyacı vardı. Daha önce de maç kazanmış...
Metiner ERDEM
Ankaragücü, Hatayspor’u 4-1 yenerek yeniden tehlikeli bölgenin üzerine çıktı.
Ankaragücü’nün böyle bir galibiyete ihtiyacı vardı.
Daha önce de maç kazanmıştı ama hiçbir maç gelecek adına umut verici değildi.
İlk kez taraftar gelecek adına umutlandı.
Başkent ekibi birinci dakikadan hakemin bitiş düdüğünü çaldığı ana kadar maçın hakimiydi.
Tek kelime ile mükemmeldi.
En az Ankaragücü’nün oyunu kadar mükemmel olan bir başka güzellik de sahaya çıkılan formaydı.
29 Ekim 1923’te Ankaragüçlü futbolcular, Ankara Kalesi’nden 101 pare top atışı ile Cumhuriyet’in ilan edilişini tüm dünyaya duyurmuştu.
Ankaragücü, maçta giyilen Cumhuriyet forması ile de hala 1923 ruhunu taşıdığını, dosta düşmana göstermiş oldu.
Bu maç için bu formayı düşünenleri küçükseler gözlerinden, büyükseler ellerinden öpmek gerekir.
Kupadaki Amed SF veya ligdeki Trabzonspor maçları, 10 Kasım’ın önündeki ve sonrasındaki maçlar.
Cumhuriyet formasını tasarlayanlara o maçlardan biri için de 10 Kasım forması tasarlamak yakışır.
Maça dönersek…
Ömer Erdoğan, çok eleştirildi, ben de eleştirenlerden biriyim.
Zaten geçen haftaki Giresunspor maçı ile bu haftaki Hatayspor maçı arasındaki fark da eleştirilerin ne kadar haklı olduğunu ortaya koyuyor.
Bir takımın bir standardı olmalı.
Ankaragücü’nde maalesef o standart yok.
Gündüz ile gece, siyah ile beyaz kadar farklı maçlar oynanıyor her hafta.
Ömer Erdoğan neden eleştiriliyor?
Oyuncuları verimli oldukları, asıl mevkilerde oynatmıyor diye.
Önce Pedrinho’yu, sonra Emre Kılınç’ı zoraki 10 numarada oynatmak istedi olmadı.
Sezona sol kanatta flaş bir başlangıç yapan Beridze’yi, Jese’yi oynatma sevdası sonucu sağ kanada çekti, performansını yüzde 50-60 düşürdü.
Hatayspor maçında belki de Emre Kılınç’ın yokluğundan dolayı, Beridze dışında herkes kendi mevkisinde oynadı.
Sonuç, mükemmel bir oyun, farklı bir galibiyet.
Demek ki hatalarda inat etmemek, eleştirilere kulak tıkamamak gerekiyormuş.