İHA ve SİHA’larımız korku saldı!

Utku ŞENSOY İHA ve SİHA’larımız uluslararası arenada el alemi germeye devam ediyor. Suriye’deki Amerikan üssüne 500 metre kadar yaklaşan İnsansız Hava Aracımızı son anda fark eden,...

Abone Ol
Utku ŞENSOY İHA ve SİHA’larımız uluslararası arenada el alemi germeye devam ediyor. Suriye’deki Amerikan üssüne 500 metre kadar yaklaşan İnsansız Hava Aracımızı son anda fark eden, terör örgütü YPG’nin bölgedeki hamisi Amerikan güçleri, panik halinde İHA’mızı düşürdü! Başkent Ankara’da ana muhalefet konuya “Helikopterimiz düşürülür, başka ülkeden duyarız, gemimiz basılır, başka ülkeden duyarız, şimdi de SİHA'mız düşürülüyor, yine başka ülkeden duyuyoruz” şeklinde yaklaşırken, dış basında farklı yorumlar vardı. Türkiye’nin görünmeden Amerikan üssünün dibine kadar yaklaştırdığı İHA’sını feda etmesinin karşılığında elini güçlendirip, “önceden belirlediği hedefleri savaş uçaklarıyla imha etti” şeklinde ifadeler yer aldı. Savunma Sanayiinde bağımsızlık önemlidir, hele sınır ötesi harekat için hava üstünlüğü kurabilecek ulusal teknolojiye ulaşabilmek çok daha büyük başarıdır. Savaş uçaklarının çıkamayacağı irtifalarda seyredip, görünmeden istihbarat toplayacak, hedefleri nokta atışıyla imha edebilecek İHA ve SİHA’lar yapmak büyük bir teknoloji gerektirir. Bu bağlamda Aksungur ve Anka’yı yaratan TUSAŞ’la, Bayraktar TB2 ve TB3’ü yaratan Baykar Savunma ile ne kadar “1gururlansak azdır. Düne kadar hayal olan, Gökbey ve Atak 1 ve 2 helikopterleriyle, yerli üretime imza atıp, dünyada bunu başarabilen 7 ülkeden biri olmamızı sağlayan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii TUSAŞ’ ı yöneticilerinden, mühendislerine, teknisyenlerine kadar hepsini gönülden kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz. *** [caption id="attachment_465177" align="alignright" width="471"] Hamas'tan kanlı 7 Ekim baskını[/caption] 7 EKİM 2023 İSRAİL’İN 11 EYLÜL’Ü… Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye’deki PKK/PYD terör yuvalarını nokta atışlarıyla birer birer imha ettiği bir dönemde İsrail’den gelen haber dünyanın dört bir yanında soğuk duş etkisi yaptı. Hamas, “Aksa Tufanı” operasyonuyla Gazze'den İsrail yönüne 2 binden fazla kısa ve orta menzilli roket ve havan atıp, İsrail topraklarına militanlarıyla sızdı. Gazze Şeridi’ni kontrol eden Hamas örgütünün silahlı kanadı Kassam Tugayları bombalı saldırılarında sınırdaki İsrail birlikleri ve karakollarına ağır zayiat verdi, çok sayıda sivil İsrailli yaşamını yitirirken, bazıları esir alınıp kötü muameleye maruz kaldı. Hamas’ın bu kadar güçlü saldırısında şaşkına dönen İsrail, adeta kendi 11 Eylül’ünü yaşarken, İsrail’in Gazze’ye karşı saldırısı bir o kadar kanlı oldu, her iki taraf yüzlerce kayıp verdi. İsrail’in denizden ablukaya aldığı, ortalama 8 kilometreye 45 kilometre genişliğindeki daracık bölgede 2 milyon yoksul Filistinlinin kaçabileceği bir yer olmadığı için İsrail’in karşı saldırısında bir kez daha yüzlerce sivil yaşamını yitirdi. Mart 96’da dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Süleyman Demirel’in, İsrail ziyaretinin ardından geçtiği Gazze’de Arafat ile sahildeki karargahında yaptığı görüşmeye TRT muhabiri olarak katılmıştım. 2004 yılında yaşamını yitiren Filistin Kurtuluş Örgütünün efsanevi lideri ve Filistin Ulusal Yönetimi'nin ilk başkanı olan Yaser Arafat’ın bize tahsis ettiği üst kattaki kendi özel ofisinden Ankara’ya haber yazdırıp ses geçerken, sahilde neredeyse yüzme mesafesinde bekleyen İsrail hücum botlarını anımsıyorum. Gazze’yi her dönem deniz ve karadan abluka altına alan İsrail’den habersiz bölgede kuş uçmasının mümkün olmadığına tanık olmuştum. Bölgede o tarihten beri böyle bir tablo mevcutken, Hamas’ın saldırısı akla birçok soruyu da beraberinde getiriyor. Hamas, böylesine kapsamlı bir saldırıyı aylardır kimsenin ruhu duymadan nasıl gerçekleştirdi? Bölgenin en etkin ağına sahip İsrail istihbarat teşkilatı Mossad, böylesine kapsamlı bir hareketlenmeyi nasıl öngöremedi? Bölgede son derece aktif olan ABD’nin dış istihbarat servisi CIA, Hamas'ın bu çaptaki saldırılarını neden öğrenemedi? Bu saldırı neden 7 Ekim tarihinde yapıldı? Buna benzer onlarca soru herkesi meşgul ederken, uluslararası siyasi yorumcular, İsrail halkında kırılmaların yaşandığı süreçte, bu saldırıyla safların yeniden sıklaştırılmasının kimin işine yarayacağı sorusunu gündeme getiriyor. İç siyasette zor günler yaşayan iktidardaki merkez sağın Likud partisi lideri ve Başbakan Binyamin Netanyahu, “Bu bir operasyon değil, savaştayız, düşman bugüne kadar ödemediği ölçüde bir bedel ödeyecek” sözleriyle savaş ilan etmesi, bölgedeki tansiyonun giderek daha da tırmanacağını gösteriyor. Sonuç olarak günümüzde toprakları İsrail işgali altındaki Filistin’i 140’dan fazla ülke tanırken, İsrail, ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler Filistin’i tanımadıkça, İsrail 1947’deki paylaşım planını kabullenmedikçe ve işgal altındaki toprakları terk etmeyip yayılmacı politikasından vazgeçmedikçe bölgedeki sorun bitmez, akan kan ne yazık ki hiçbir zaman durmaz. *** [caption id="attachment_465178" align="alignright" width="315"] Nobel Barış Ödülü Nergis Muhammedi'nin[/caption] 2023 NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ NERGİS MUHAMMEDİ’NİN En saygın ödüllerinden biri olarak kabul gören Nobel Barış Ödülü’ne, cezaevinde tutuklu olan İranlı Nergis Muhammedi layık görüldü. İranlı kadın hakları savunucusu Nergis Muhammedi, kadın haklarının iyileştirilmesi ve idam cezasının kaldırılması için mücadele verirken tutuklanıp 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Muhammedi, 122 yıldır dağıtılan bu ödülleri kazanan 19’uncu kadın. Ödül töreni 10 Aralık’ta Norveç’in başkenti Oslo’da düzenlenecek. İran’ın yarı resmi Fars Haber Ajansı, Muhammedi’nin “İran’ın ulusal güvenliğine karşı faaliyetlerinden ötürü Nobel Ödülü aldığını” savunurken, bu ödülle başta Muhammedi ve İran’daki kadınlar olmak üzere, dünyada baskı altındaki tüm kadınların insan hakları mücadelesinin cesaretlendirildiğini ifade edenlere katılmamak mümkün mü?