Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Ekrem İmamoğlu, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planı”nı kamuoyu ile paylaştı. Harbiye Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda düzenlenen tanıtım toplantısında İmamoğlu’na, eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu eşlik etti. CRR’yi dolduran kadın mesai arkadaşları da İmamoğlu’nu yalnız bırakmadı.

İmamoğlu, görsel içeriklerle zenginleştirdiği sunumunda şunları söyledi:

“Başlıkların bizi üzdüğü ve başımızı öne eğdiği sonuçlar var"

“Bugün, tabii bu tür başlıklara dair birtakım sunumları sizlerle paylaşırken, elbette ki hizmetlerimizi anlatırken gururumuz var. Ama hizmetlerin ötesinde, açıkçası başlıkların bizi üzdüğü ve hüzne doğru başımızı öne eğdiği de sonuçlar var. Bunlardan bir tanesi, bugün yoğun bir biçimde kadına şiddeti ve özellikle çocuğa şiddeti konuşuyor isek ve buna çözüm arama ve çare bulma konusunda bir gayret ortaya koyuyorsak, elbette önemli ve mutlak başarıya ulaşma konusunda kararlıyız. Ama bir bakıma da hüzünlüyüz, 21. yüzyılda bu çağda, bu ortamda gerçekten gurur duyduğumuz, onur duyduğumuz Cumhuriyetimizin 101. Yaşında. Dün Öğretmenler Günü’ydü. Bize güzellikleri ve iyilikleri öğreten güzel öğretmenlerimizin hayatta da önümüze ışık tutan, başta Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün öğretmenlerimizin huzurunda saygıyla eğiliyorum ve her birisini minnetle yad ediyorum.

Fener Rum Patrikhanesi'nden Erdoğan'a 'Suriye' talebi Fener Rum Patrikhanesi'nden Erdoğan'a 'Suriye' talebi

“İkinci yüzyılda döndüğümüz bu evrede..."

O öğretmenlerin bize öğrettiği ve yine 101 yıl önce kurulan Cumhuriyet’in, dünyada birçok milletten daha önce, gerçekten toplumsal eşitliği, kadının toplumun içindeki yerini ve her insanın tebaadan kurtarılarak, eşit birey olmalarını sağlayan, Cumhuriyet’i bizimle buluşturulan, bu güzel, kutlu yolculuğun 101’nci yaşında, ikinci yüzyıla döndüğümüz bu evrede, böylesi konuları başlık yaparak, sizlere çözüm arayan ve çareleri oluşturmamızdaki yolculuğu tariflemenin görevini yerine getirirken, elbette ki hüzünleniyorum ve başım öne eğik. Çünkü görevimizi yerine getiremiyoruz. Birazdan sizlere bahsedeceğim hem günün tespitlerini hem bugüne kadar yaptıklarımızı ve özellikle bundan sonraki planlarımızı anlatırken, bütün sorumluluk duygumla bu yolculuğa, bütün yol arkadaşlarımla birlikte çıktığımı ve kayıtsız şartsız takipçisi olacağımı ve gerçekten bu şehirde kadına şiddetin ve özellikle çocuklarımıza dönük şiddetin, istismarın inşallah tümden ortadan kalktığını ama özellikle ülkemizde böylesi konuların bir daha konuşulmadığı günleri hep birlikte yakalamanın da hedefini koyduğumuzu ve takipçisi olacağıma hepinizin huzurunda söz veriyorum.

“Kadın ve çocuk güvenliği öncelikli meselemizdir"

1999 yılında, yani tam 25 yıl önce, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, bu büyük toplumsal soruna dikkat çekmek adına, 25 Kasım’ı ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ olarak ilan etmiştir. 1989 yılında ise, BM Genel Kurulu tarafından, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme imzalanmış, 20 Kasım, ‘Dünya Çocuk Hakları Günü’ ilan edilmiştir. İBB olarak, bu iki tarihe verdiğimiz büyük önem kapsamında hem kadın güvenliği ve hem de çocuk güvenliği öncelikli meselelerimizdir. Özellikle son zamanlarda maalesef çocuğa ve hatta bebeklere artan kan dondurucu şiddet ve 20 Kasım’ın sembolik önemi dolayısıyla, çocuğun güvenliğini de eylem planımıza dahil ettik. Bununla birlikte bugün, özellikle kadın güvenliği ve kadına yönelik şiddetle mücadelede atılacak adımlara odaklanacağız.

“Kadınları ve çocukları koruyamayan bu sistemin acizliğinin ve acımasızlığının yansıması”

Kadına yönelik şiddet, ülkemizin en büyük kanayan yaralarından, en büyük toplumsal sorunlarından biridir. Son 20 yılda, ülkemizde yaklaşık 6 bin kadın öldürülmüştür. Hem de büyük çoğunluğu, en yakınları tarafından öldürülmüştür. Kadınların üçte ikisi, en güvende hissetmeleri gereken yerde, evlerinde, öldürülüyor; bu ne kadar acı bir gerçek. Bunun yanı sıra; kadınların üçte biri, hayatlarında en az bir kez şiddete maruz kalmaktadır. Bu veri, ülkemizde yüz binlerce kadının en temel insan hakkı olan; korkusuz, huzurlu, sağlıklı, güvenli bir yaşamı yaşayamadıklarını gösteriyor. Son dokuz yılda 227 bin 287 çocuğumuz -Bakırköy’ün nüfusundan bile daha fazla- cinsel suçların kurbanı oldu. Çocuk istismar vakaları, 2015 yılından bu yana, yaklaşık 10 yılda, iki kat artmıştır. Bunlar kabul edilemez rakamlar, bunlar kabul edilemez gerçekler. Kadınları ve çocukları koruyamayan bu düzen, en savunmasızlardan başlayarak, tüm toplumu sinsice tüketmektedir. İstanbul surlarında vahşice katledilen İkbal ve Ayşenur kızlarımız, Narin çocuğumuz, Sıla bebeğimiz, kan donduran bir vahşetle öldürülen bebeklerimiz ve yaşam hakkından mahrum edilen onlar gibi yüzlercesi, bireysel trajediler değil; kadınları ve çocukları koruyamayan bu sistemin acizliğinin ve acımasızlığının yansımasıdır.

“Bir kız çocuğu babası ve dr. dilek kaya imamoğlu’nun gururlu eşi ekrem imamoğlu olarak…”

Bu korkunç cinayetler, her kamu yöneticisinin, her siyasetçinin, birinci gündeminin şiddetsiz toplum ve kadın ve çocuk güvenliği olması gerektiğini bize her gün çok acı şekilde hatırlatmaktadır. Bir kız çocuğu babası olarak ve kadınların eşit bir yaşama ulaşması için çalışmalar yürüten bir akademisyenin, kız çocuklarının okuyabilmesi için ‘Büyüt Hayallerini’ projesini geliştiren, ‘Cam Işığı Kesemez’ kitabının da yazarı Dr. Dilek Kaya İmamoğlu’nun gururlu eşi Ekrem İmamoğlu olarak bunları söylüyorum. Açıkçası, bizim bu acı rakamları görerek önümüze bakmamız ve görev yaptığım bu 5 buçuk yıldır her daim bunu hissettiğimi ve buna dönük kararları belediye içerisinde alma konusunda özen gösterdiğimi bilmenizi istiyorum. Gerçekten kadınların ve çocukların bu şehirde yanında olmak adına çok çalıştım ve çalışmaya da devam edeceğim. Buradan bu sözü hepinize veriyorum: Daima kadınlar ve çocuklar ilk önceliğimiz olacaktır, daima sizlerin yanında olacağız. Asla yalnız yürümeyeceksiniz; İBB yanınızda, yanı başınızda olacak. Kadınların hak ettikleri şiddetsiz ve güvenli yaşamı yaşamaları için gayret içinde olacağız. İBB ve TBB Başkanı olarak; ne yapabiliyorsam, elimden ne geliyorsa, daha fazlasını yapacağım.

"Bir anneyle yaşadığı sohbeti paylaştı"

Küçük bir örnek vermek isterim. 0-4 yaş arası çocuğu olan annelerin bu şehirde çocuklarıyla birlikte ücretsiz dolaşmalarını istememin altında yatan gerçek şu idi. İlçe Başkanıydım. İlk kez Beylikdüzü'nün Yakuplu Mahallesi'nde bir evi ziyaret ettiğimde… 2010’lardan bahsediyorum. Bir kadının feryadını hiç unutmuyorum. Üç çocuğuyla, ‘Ben evimden dışarı çıkamıyorum. Evimin dışında bildiğim tek yer, şu sokağın önü ve pencere kadar yer’ dedi. Anadolu'daki kasabasını, köyünü tariflerken, ‘Ben orada daha özgürdüm. Burada çıkamıyorum. Hastaneye, sağlık ocağına bile çocuğumu götüremiyorum’ dedi. Bu kadar acizlik içerisinde olduğunu bana ifade eden bir kadını hiç unutmuyorum. Eşi de yanımda, boynu bükük dinliyordu. Ve eşi de asgari ücrete yakın bir ücretle çalışan bir hemşerimizdi.

“Size, hanımefendilere özellikle birini şikayet edeceğim"

Daha sonrasında bunu onlarca, yüzlerce kez dinledim ve arkadaşlarım burada şahit. O gün masada çalıştığım bir kısmı belediye başkanımız oldu. Şişli'de, Sarıyer'de, Eyüpsultan'da o dönemde birlikte düşünce ürettiğimiz arkadaşlarımız yanımızda, burada. O zaman dedim ki arkadaşlarıma, ‘Bir bakın bakalım, bu şehirde ne kadar çocuk var 0-4 yaş arası.’ ‘800 küsur bin gibi bir sayı verdiler bana. Dedim ki, ‘Çalışın bakalım.’ Biz bu çocukların annelerini, çocuklarıyla beraber bu şehirde özgürce dolaştırabilir miyiz? Yani bunun ben sosyal faydasını görebiliyorum. Çünkü daha yeni kırsaldan gelmiş. Zaten şehri bilmiyor. Cesaret de edemiyor büyük bir kısmı. Ama aynı zamanda maddi anlamda da buna yeteri kadar gücü yok. O zaman bizim işini kolaylaştırıp, ona cesaret vermemiz lazım. O ihtiyaç tespitiyle çocuklarımıza birazdan hizmetlerden bahsedeceğim. Ama bunu özellikle burada söylemek istedim. Çünkü son perdeyi kapatırken de söyleyeceğim sözlerim var. Size, hanımefendilere özellikle birini şikayet edeceğim. ‘0-4 yaş arası çocuğu olan annelere Anne Kartı vereceğiz’ dediğimizde bize ne dediler? ‘Kimin parasını kime veriyorsun’ dediler. Ben ne dedim? ‘Milletin parasını millete veriyorum.

Editör: Erva Gün