Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘İETT Akademi Mezuniyet Töreni’nde konuştu. İmamoğlu, burada yaptığı konuşmada, "Bu ülkenin Cumhurbaşkanı da bir gün İETT'nin çalışanıydı örneğin? Yani kendi durumunu aşağılıyor. İETT benim değil ki; sizin, hepimizin, milletin. Bir insan, kendine ait olan bir kurumu aşağılamaz” dedi.
İBB'ye bağlı kuruluşu İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri’nin kurum içi sürekli eğitim projesi “İETT Akademi”yi başarıyla tamamlayan 2 bin 400 şoför mezun oldu.
Tören, İmamoğlu'nun katılımıyla Harbiye’deki Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştirildi.
İBB Başkanı İmamoğlu'nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Bizi gece-gündüz dövdükleri renkleri de birleştirdik. Dedik ki; ‘İETT çatısı altında saygın bir hizmeti hep birlikte verelim.’ Önceden öyle değildi. Kolayca deniyordu; ‘O halk otobüsü!’ Kardeşim, denetimini biz yapıyoruz, bilmem nesini biz yapıyoruz.’ Bir de ben esnafıma güveniyorum. Esnafımla bu işi çözeriz’ dedik. Ha bazı ufak, tefek ihanetler yaşamadık değil ya da kötülükler görmedik değil.
Otobüs yanarken video çekilmelerine tespit etmedik değil. Ama bunları da aşacağız, bu kötülükleri de aşacağız. Her gün, her gün, İETT'yi aşağılayan, İETT'yi yerle bir etmeye çalışan, yani İstanbul'u kaybettim diye, Ekrem İmamoğlu'nu dövmek için yerle bir eden, aslında kendi özüne hakaret ediyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı da bir gün İETT'nin çalışanıydı örneğin? Yani kendi durumunu aşağılıyor. Dolayısıyla yazıktır, günahtır. İETT, bizim dönemimizde, geçmiş dönemden arıza bakımından da kaza bakımından da birçok bakımdan da daha başarılıdır, onu söyleyeyim.
"Günü geldiğinde gideceğiz, bir başkası göreve gelecek"
İnsanı, insan olduğu için seveceğiz. İnsanı; vatandaşımız, yurttaşımız, hemşehrimiz olduğu için seveceğiz ve saygı duyacağız. Çocuklarını, gençlerini, kadınlarını, herkesi, yaşlımızı en üst seviyede karşılamanın, ona dirayetli, disiplinli ama aynı zamanda severek, gülümseyerek çalışmak ve hizmet vermenin mutlaka yöntemlerini bulacağız. Bu aynı zamanda, inanınız, mutlu ve huzurlu bir şehir yaratır.
Ve böyle bir şehirde, inanınız, her birinizin ailesi, yuvası da güçlüdür ve teminat altında olur. Yani aslında yaptığınız işin, yuvanıza yansıyan tarafı vardır. Bu bakımdan ben, kendi görevimi de bu kadar kutsal bir yere koyuyorum. Sonuçta ben de emanetçiyim. Sizin gibi değil. Belki sizler daha uzun zamanlarda, daha kalıcı bir şekilde hizmet edeceksiniz. Bizim siyasi görevimizin zamanı bellidir. Emanetçiyiz. Günü geldiğinde gideceğiz. Bir başkası göreve gelecek.
"Felsefemizin kurumumuzun her hattına, her sathına yansımasını çok istiyorum"
Ve gerçekten hayatın güzel tarafı da odur; görev değişimi, yenilenme, demokrasinin, cumhuriyetin bize vermiş olduğu bu güzel nimetin belki de en güzel tarafı bu. Yoksa koltuğa saplanıp kalmak sanki mülk sahibiymiş gibi davranmak, bir süre sonra şımarıklığı, bir süre sonra kibri, ukalalığı getirir. Allah korusun. Dolayısıyla bizim bu felsefemizin, kurumumuzun her hattına, her sathına yansımasını çok istiyorum.
Şehrimizin, bu koca şehrin sizler sayesinde güvende olduğunu hissettiği, huzurlu olduğunu hissettiği, bir kişinin kendini yalnız hissettiğinde, yalnız kaldığını düşündüğünde ona sahip çıkan bir çalışanın olduğunu bildiği bir ortamda, inanın ülkenin de güzel ülkemizin de güvenine, huzuruna katkı sunmuş olursunuz. Bu, bu kadar mühim yani. Ya bu kadar mı? Evet bu kadar mühim. İstanbulluya hizmet, bu kadar kutsal ve değerli. Bu bakımdan bugün burada özellikle olmak istedim.
"Çok zor bir dönemde süreç yönetiyoruz"
Taşımacılık, günün koşullarında çok zorlaştı. Ülkemizde iki ayrı uç var. Bir tanesi, çok pahalı ve çok yüksek bir maliyet dönemini yaşıyoruz. Bu, hiçbir döneminde Türkiye'nin, bu kadar uçta değildi. Bunu evlerinizden de yaşamınızdan da biliyorsunuz. Yani ekonomik olarak hiç bu kadar maliyetleri yüksek bir dönemi yaşamadık. Ama ülkemizin bir o kadar da geliri düşmüş durumda. Bu ne yazık ki böyle. Üzülerek söylüyoruz. Yoksulluk birini mutlu eder mi? Ne demek? Benim milletimin zenginliği beni mutlu eder, yoksulluğu eder mi? Şimdi bu bize ne yaratıyor, özellikle taşımacılıkta.
Burada özel sektörün de kıymet yöneticileri var. Bakın; 2019 yılından önce, ulaşıma 100 lira harcıyorsak, biletlerden bunun 65-70 lirası geliyordu, 30-35 lirasını kurum tamamlıyoruz. Şu anda biz, ulaşımda biletlerden 30 lirasını alıyoruz, 70 lirasını karşılıyoruz. Açık devasa oldu, büyüdü. Niye? Çünkü artan maliyetler kadar biletlere zam yapamadık. İnsanımız fukara. Bugüne gelene kadar geçen her dönemde fukaralaşarak geldi. Biletlere o kadar zam yapamadık. Ama maliyetler, uçtu gitti. Ve biz, harcamanın, maliyetin 100 liranın 70 yetmiş lirasını, kasamıza gelen gelirlerden oraya aktarmak zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla, çok zor bir dönemde süreç yönetiyoruz.”