Erva Gün

Hamas’ın 7 Ekim 2023’de İsrail’e yönelik başlattığı Aksa Tufanı operasyonu ile Gazze’de yeni bir dönemece girilmişti. Hizbullah, 8 Ekim’de başlattığı saldırılarla İsrail’i iki ayrı cephede savunma almaya zorladı. Hamas-İsrail-Hizbullah arasında başlayan çatışmaların birinci yılının dolmasına günler kala İsrail ordusu Lübnan’ı hedefine koydu. 

İsrail, 17 Eylül’de Hizbullah unsurları da dahil pek çok insanın kullandığı çağrı cihazlarını hedef aldı. Ertesi gün Hizbullah üyelerinin cenaze töreni sırasında çağrı cihazları yeniden hedef alınarak ikinci bir patlama meydana geldi. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, 18 Eylül’de yaptığı konuşmasında çağrı cihazı saldırısıyla büyük bir darbe aldıklarını belirterek saldırıların cevapsız kalmayacağını söyledi.

Geçtiğimiz hafta sonu İsrail ordusunun saldırıları sonucunda Hizbullah'ın özel birliği Rıdvan Gücü'nün komutanı İbrahim Akil ile eğitim birimi komutanı Ahmed Vehbi'nin de aralarında bulunduğu 20 komutan öldürüldü. 

27 Eylül'de düzenlenen saldırılarda İsrailli makamların Hasan Nasrallah’ın öldürüldüğüne yönelik iddialarını Hizbullah, "Genel Sekreterimiz Seyyid Hasan Nasrallah, yaklaşık otuz yıldır yürüttüğü, onları zaferden zafere taşıdığı büyük ve ebedi şehit yoldaşlarına katıldı” diyerek doğruladı. 

İran Dışişleri Şam'daki konsololosluk saldırısını kınadı İran Dışişleri Şam'daki konsololosluk saldırısını kınadı

Siyaset bilimci Arif Keskin, İsrail ve Lübnan Hizbullahı'nın savaş stratejisini ve İran’ın itibar kaybını 24 Saat’e değerlendirdi.

İsrail ne istiyor?

İsrail’in Gazze ve Lübnan cephesinin ayrılması yönünde bir tezi savunduğunu belirten Keskin, Lübnan sınırının güvenli olması ve Hizbullah’ın 8 Ekim sonrası başlattığı saldırı ile sınırdan kaçanların geri döndürülmesinin çatışmanın ana odağını belirlediğini kaydetti. Keskin, “İsrail, sınırda belli bir alanda Hizbullah’ın geri çekilmesini ‘güvenlik’ açısından istiyor” diyerek Hizbullah’ın İsrail’in isteklerini karşılamasının şu an mümkün görünmediğini belirtti.  

İsrail’in en önemli değişikliğinin güvenlik stratejisinde yaptığını vurgulayan Keskin, “İsrail’in Hizbullah’a karşı yaptıkları sınırdan uzaklaştırmaktan daha öte bir anlam barındırıyor. 7 Ekim’den önce İsrail, ‘Hamas kontrol altında, Hizbullah pek bir şey yapamaz, İbrahim Anlaşması ile bazı Arap devletleriyle arayı iyi tuttuk ve ülke güvende’ diye düşünüyordu. Hamas’ın saldırısıyla güvenlik stratejisinin düşünüldüğü gibi olmadığı görüldü” ifadelerini kullandı.

“Netanyahu yönetimi, daha garantili ve öngörülebilir bir sürecin içine girilmesi gerektiğini düşündü” diyen Keskin, Gazze’de belli bir derecede bunun yapıldığını ve şimdi sırada Hizbullah’ın olduğunu kaydetti.

Keskin, İsrail’in İran, Irak, Suriye, Yemen ve Filistin’i kendi içinde hesapladığında yedi cephede savaştığının altını çizdi:

“İsrail’in amacı sınırı güvenli bir bölge haline getirmekten daha ötedir ki bunu Hizbullah da biliyor. Naim Kasım süreci çok iyi özetleyerek, 'Bu dönem açık hesaplaşma dönemidir' dedi. Hizbullah’ın bu açıklaması topyekûn bir savaştan ziyade uzun süreli, yıpratıcı bir çatışma döneminin başladığını vurguluyor.”

Keskin, Hizbullah’ın İsrail'in stratejisini bildiğini ve bu nedenle çatışmaları ileri seviyeye taşımayarak topyekûn bir savaşa kapı aralamak istemediği değerlendirmesinde bulundu.

Nasrallah'ın ölümü

Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından Hizbullah'ın nasıl bir yol izleyeceğine de değinen Keskin, "İran ve diğer tarafta şu an örgütsel yapının nasıl şekilleneceği, liderinin kim olacağı ve bu süreçte bölünmeler olup olmayacağı ve İsrail'in stratejik olarak neleri değiştireceği gibi birçok faktör söz konusu. Hizbullah'ın nasıl bir karşılık vereceği bu soruların cevaplanması ile belli olacak" dedi. Keskin, Hizbullah'ın ciddi bir şekilde darbe aldığını belirterek hem Nasrallah ve komuta kademesindeki diğer önemli isimlerin öldürülmesinin hem de topyekûn bir saldırı altında olmalarının yeniden toplarlanmalarını zorlaştırabileceğini dile getirdi. 

Eski İran İçişleri Bakanı Ahmad Vahidi'nin "Hizbullah'ta örgütsel kriz yok" açıklamasını hatırlatan Keskin, "Vahidi, sıradan da bir adam değil. Kudüs Güçleri'nin ilk komutanlarından ve Hizbullah'ın kurulmasında rol oynayan bir insan. Bu anlamda örgütten bilgi sahibi olabilir" ifadelerini kullandı. Keskin, Nasrallah'ın ölümünün ardından İsrail'in saldırılarına devam ederek Lübnan'da gerginliği artırabileceği yorumunu yaptı. 

Olası bir kara harekâtı bölgeyi nasıl etkiler?

İsrail'in tarihinde Hizbullah’a hiç olmadığı kadar zarar verdiğini aktaran Keskin, “Nasrallah, aldıkları darbeyi kabul etti. Hizbullah, Hamas’tan farklı olarak çok güçlü bir örgüttür ki Lübnan ordusundan bile daha büyük bir yapıya sahip. Kara harekâtı olursa İsrail açısından zor bir süreç olur çünkü Hizbullah sınırda hem yer altı hem de yer üstü kaynakları bakımından bölgeye hâkim. Hem İsrail hem Lübnan açısından bir kara harekâtı çok yıkıcı olur” dedi.

Hizbullah’ın Şii Araplar üstündeki etkisine de değinen Keskin, “Bu destek Irak’tan Yemen’e kadar uzanıyor. Hizbullah’a yönelik bir kara harekâtı; Yemen’deki Husileri, Irak’ta Şii grupları ve Suriye’deki bazı milis güçleri daha hareket almaya zorlayabilir. Bugüne kadar pasif olan bazı Arap devletlerini harekete geçirebilir. İran savaşta direkt etkin bir rol oynamak istemese de bir pozisyon almak zorunda kalabilir ve bu ülkedeki bazı radikal muhafazakarların İsrail’e tepkisini arttırır. Bu yüzden İsrail’in olası bir kara harekatı bölgede çatışma riskini arttırır” ifadelerini kullandı.

İran’ın itibar kaybı ve "Direniş Ekseni" ile güven bunalımı

Direniş Ekseni’nin görece zayıfladığını belirten Keskin, “Direniş Ekseni’nin İsrail karşısında etkin olmadığı, caydırıcı bir cevap veremediği pratikte görüldü. Gazze’de yaklaşık bir yıldır savaş var ve kendini İsrail karşıtı olarak tanımlayan Direniş Ekseni etkin bir politika üretemedi. Hamas'a destek sunamadılar” şeklinde konuştu. 

Keskin, İran’ın bu süreçte ciddi bir itibar kaybına uğradığını söyleyerek, “İsmail Haniyye suikasta uğradı ve İran hiçbir şey yapamadı. ‘Kendisini koruyamayan İran bizi nasıl korur’ anlayışı oluşmaya başladı” dedi. Hizbullah’ın İran’dan daha etkin ve varlığını gösteren bir politika izlemesini istediğini ancak İran’ın bunu karşılayamadığını dile getiren Keskin, “Bu anlamda Direniş Ekseni ve İran arasında da bir güven bunalımı yaşandı” dedi.

Editör: Erva Gün