Can Pulak
Bizim oylarımızla önemli makamlara oturanlar, işledikleri suçların bırakın cezasını çekmeyi, hesabını bile vermiyorlar. Sayıştay raporlarını okuyorum, kurumlarımızın çoğunda müthiş suçlar işlenmiş. İşlenmiş de ne olmuş, hepsi takipsiz ve cezasız kalmış. Balık baştan kokar derler ya, bizim yönetim sistemimizde bir çarpıklık, bir sağlıksızlık var. Seçtiğimiz Cumhurbaşkanları yasaya göre yargılanamıyor. Anayasayı çiğnese de, yasaları tanımasa da, ülkeyi kafasına göre yönetse de, milletin parasını çarçur etse de hakim karşısına çıkarılamıyor.
Milletvekilleri deseniz, hepsinin dokunulmazlığı var. Trafik cezası bile ödemiyorlar. Meclis kürsüsünde geçmesi gereken dokunulmazlıklarını yaşamın tamamında geçerli hale getirmişler. Bürokratlar da, memurlar da çeşitli yasalarla korunuyorlar. Hele bir memura hakaret suçu var ki, sesinizi biraz yükseltseniz, yaptığı işin yanlışlığını ve usulsüzlüğünü söyleseniz, hemen hakarete girer tartışmanız. Siz siz olun, sakın memurla tartışmayın. Yasalar sizi değil, genelde kamu görevlisini korur çünkü.
Hakim ve savcıların da, kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluklarının bulunması halinde dahi, haklarında tazminat davası açılamıyor. Onların kusurlarından dolayı ancak kamuya dava açılabiliyor. Yani hakim ve savcıların suçunu kendileri değil, vergileriyle millet ödüyor. Böyle şey olur mu, oluyor işte.. Güç kimdeyse, güçlü de o ülkemizde.
Bir de çok ciddi (koruma) sorunu var Türkiye’mizin. Tepeden başlayan bu sorun, ilgisiz adreslere kadar uzanıyor.20-30 yıl evvel Bakanlık yapmış, adlarını dahi unuttuğumuz insanları bile koruyorlar. Binlerce polis, binlerce araç bu koruma hizmetlerinde kullanılıyor. Bizi yönetmeye talip olanlar, önemli makamlara tırmananlar bu kadar korkak, bu kadar yüreksizler mi? Cesareti olmayan, geleceğinden korkan bu işlere girmesin. Öyle değil mi? Korumaya güvenen ve sığınanlara, gerçekten korumasız kalan milletimiz çok kızıyor, çok öfkeleniyor. Bunun bilinmesinde yarar var.
Millet korumasız ve her cezaya açık. Trafik, vergi, zamlar, icra, haciz hepsi üstüne yığılıyor enflasyonun altında inim inim inleyen milletin. Ülkeyi doğru dürüst yönetemeyenlerin tüm suçunu, kabahatini, becereksizliğini yüklenen bu efendi millet, hesap sorabilmek için yıllarca bekliyor. Onu da istediği gibi soramıyor ya işte… Kendi çıkarlarını ön planda tutanlarca idare edilen halkımız, derdini ne iktidara anlatabiliyor nede muhalefete. Milletin tümünü koruyacak, samimiyetle kucaklayacak bir yönetime öylesine muhtacız ki..
Şimdi Anayasa değişikliği tartışmaları başlayacak. Mevcut anayasaya uymayanlar, ettikleri sadakat yeminine bile aykırı davrananlar Anayasayı değiştireceklerine, önce kendilerini değiştirsinler. Milletin vekilleri milletin aslını korumaya alsınlar. Yaşamını rahatlatsınlar, geçimini kolaylaştırsınlar. Belli kesimlere imtiyaz sağlayan tüm yasaları düzeltsinler, herkesi yasalar karşısında eşit hale getirsinler. Kim suç işlemişse, hesabını mutlaka versin. Başkan, vekil, memur ayırımı yapılmaksızın, hepimiz işlediğimiz suçun cezasını çekmeliyiz.
Ceza dedim de aklıma geldi. Cezaları öylesine hafiflettik ki, hırsızlık yapanı da, adam yaralayanı da, eşini darbedeni de neredeyse affedeceğiz. Akşamları televizyonlarda seyrediyoruz, suçlular ya adli kontrol şartıyla ya da çok küçük cezalarla gülerek ayrılıyorlar adliyelerden. Türk Ceza Kanunu’nu etkili hale getirmeli ve suçun küçüklüğüne büyüklüğüne bakmadan cezaları vermeliyiz. Bir de kamu kurumlarına personel alırken, yasalara dikkatle uymalıyız. Adama göre iş değil, işe göre adam bulmalıyız. Son yıllarda devlete gereksiz ve dikkatsiz, üstelik de siyasi yandaşlardan oluşan ciddi bir memur alımı yapıldı. Zaten milletçe tembelleştik, bir de kamu yönetiminde tembelleşmeyelim bari…