Hepsi tarih oldu
Ersin ÖZENÇEL *-Ne Mişmiş, ne Büyük Sinema, ne Goralı, ne Osman Nuri, ne de Hacı Bekir’den artık eser yok Bugün erken kalkt...
Ersin ÖZENÇEL
*-Ne Mişmiş, ne Büyük Sinema, ne Goralı, ne Osman Nuri, ne de Hacı
Bekir’den artık eser yok
Bugün erken kalktım. İzinliyim, gazeteye gitmeyeceğim. Programım hayli yoğun. İstanbul'dan kayınbiraderim geldi. Akşama "balık ziyafeti" var. Eşimle, kızıma istavrit, bizlere palamut alacağım. Sipariş listesi kabarık. Balığın üzerine; tahin helvası. Nedendir bilmem, herhalde alışkanlık; helvayı "Hacı Bekir"den, çifte kavrulmuşu da mutlaka "Osman Nuri"den alırım.Akşam için de, "Miş Miş"den kuru yemiş.
Radyoda ne güzel reklâmları vardı:
"Miş Miş kuruyemiş,
Kurukahve kuruyemiş"
İnsanı cezbeden dillere destan bir slogan. Sonra da sinema için bilet peşine koşacağım. Ayabakan veya Dalyan balıkçılığa uğrayacağım. İkisi de arkadaşım.
Büyük Sinema'da dört haftadır oynayan bir film var."Orfeo Negro" Bilet bulmak ölüm.
* * *
Ulus'a inip, hale geldim. Ayabakan'ın dükkanına uğrayıp, Nevzat'ın üst kattaki bürosuna çıktım, yerinde yok.
Sonra; fikir değiştirip, "balığı elimde taşımaktansa, Sakarya Caddesi'nden alırım" dedim.
Anafartaların başındaki dükkânına uğrayıp, "Fikri Enişte"nin hatırını sormayı ihmâl etmedim. Kendisine neden bu şekilde hitap ederdik bilmem. Ama o, herkesin "enişte"siydi.
Balıkçı Nevzat, Erhan, ve kuruyemişçi Fikri, Ankaragücü'nün üç yöneticisiydi. Biribirlerinden hiç ayrılmayan üç dost, üçlü saç ayağı idi.
Helvayı ve kuruyemişleri alıp, "Vefa"dan kalma tutkum, "Akman"a uğrayıp, boza içmeden yapamadım. Çok severim. Bir bardak kesmedi, ikincisini istedim.Ardından
Kızılay'a yöneldim. Büyük Sinema'nın önünde ucu bucağı gözükmeyen bir kuyruk. Sıraya girsem, akşama zor çıkarım.
Sinemanın müdürü, pek samimi olmasam da arkadaşım. Yüzümü kızdırıp uğradım, biletleri aldım.
Sıra balığa geldi.Sakarya'da, Ayabakan ve Dalyan Balıkçılık yanyana. Baktım; Erhan dükkânda. Girdim; siparişlerim hazırlanırken, Ankaragücü'nden konuştuk, sohbet ettik.
Bu arada gözüm, karşıdaki "Goralı"ya ilişti. Spesiyalleri bir harikadır. Salam, sosis,rus salatası,salatalık turşusu ve olmazsa olmazı kadın budu köftesi ile harika bir sandviç. Yanında; isteğe bağlı acılı veya acısız turşu suyu.
Erhan'a; "canım çekti Goralı'ya geçiyorum" dedim.
Küçük bir dükkan, içeriye 5-6 kişi ya sığar ya sığmaz.Ama, dışarıdaki kuyruk hiç eksilmez. Telefon siparişlerine de zor yetişirler. Sandviçlerini alanlar, Sakarya'da ki kaldırımlara oturup karınlarını doyururlar.
Dükkân, aynı zamanda, duayen foto muhabirlerinden Abbas Goralı'nın da akrabaları.
[caption id="attachment_231114" align="alignright" width="291"] Akman Pastanesi[/caption]
* * *
Bu arada balıklarım hazırlanmış. Akay kavşağından havasını koklamak için Tunalı Hilmi'ye yöneldim. Flamingo'nun önünden geçerken aklıma bu pastanenin profiterolleri geldi. Kahretsin; kötü bir huyum var. Herkes karnını doyurur, ben se gözümü. Almasına alırım da, yesem bari. Kendimi zor frenledim.Kuğulu Park'ın kavşağından ver elini Çankaya. Cinnah Caddesini tırmanırken, Farabi'de Körfez Pastanesi'ne uğrayıp, kızımın "ballı pasta"sını aldım ve görevimi tamamladım.
* * * *
Saatime baktım, vakit henüz erken. Canım çay çekti, direksiyonu çevirip Gaziosmanpaşa'ya yöneldim.
Bir anda kendimi "Papazın Bağı"nda buldum. Eski hatıralar, yaptığımız gençlik kaçamaklarını düşündüm.
Mutluyduk, heyecanlıydık, dünya umurumuzda değildi. Elele oturup, gözgöze bakıştığımız günleri hatırladım. Bu mutlu dakikaların ileride birer anı olarak kalması için çektirdiğimiz fotoğraflar geldi aklıma.
Çayımı yudumlarken; bir film şeridi gibi, hep bu günler geçti gözümün önünden.
Sonra bir şarkı mırıldandım içimden.
"Ah o günler o günler..
Bir küçük mutluluğa bir ömür alıp gittiler..."
* * *
Kulaklarımda; Ersin...Ersin... diye bir ses ve "kendi kendine ne konuşuyorsun" diyen eşim.
Gözlerimi açmak ve bu yaşadıklarımdan kopmak, istemedim. Bu tatlı rüya hiç bitmesin istedim. Uzun süre mazide kaldım.
* * *
Aradan yıllar geçti.
Erhan yok..Nevzat yok..Fikri Enişte sağlık sorunları ile boğuşuyor. Bir çok can dostum, arkadaşım yok..
Büyük Sinema'nın, yerinde yeller esiyor..
"Miş Miş"in belleklerdeki tadı var, adı yok.
Goralı'mı? O'nu, hatırlayan bile pek yok.
Papazın bağı şimdi ne durumda, o gün, mutlulukları paylaştığımız dostlarımız, arkadaşlarımız, ya eski aşkım nerede ?
Kulaklarımda hoş bir seda yankılanıyor..
"Ankara...Ankara...Güzel Ankara..."