Pelin Sayılgan
Yönetmelik, aralara serpiştirilmiş, olumlu gibi görünen ama uygulanabilirliği bulunmayan maddeleri saymazsak resmen hayvanların yaşam hakkını gasp etmenin yol ve yöntemlerini detaylandırmak üzere oluşturulmuş.
Hayvanın rızası bulunmamasına rağmen “ötanazi” denerek yumuşatılmaya çalışılan öldürme işleminin yöntemlerinin ayrıntılarıyla anlatıldığı yönetmelik “insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan” köpeklerin veteriner hekim tarafından veya gözetiminde öldürülebileceğini belirtiyor.
Söylemeye gerek yok, tıpkı bizler gibi hayvanlar da hangi ırka mensup olarak doğacaklarını seçemiyorlar. Köpeklerin ırklarını yapay seçilimle belirleyen insanlar, ırkını beğenmeyip öldürme hakkını kendinde gören yine insanlar. Pit bull’ları üretip, satıp dövüştüren, sırtından kumar oynatıp para kazanan da insanlar, hayvan dövüşlerini engellemeyip dövüştürülen zavallı hayvanların katlini vacip görenler de insanlar. Dövüşmeyi reddettiği için terk edilen, bebekli ailelerin içinde yetişen, yumuşak huylu yasaklı ırkların sadece ırkları sebebiyle toplanıp katledilmesi hangi vicdana sığar? Bakanlığın “tehlikeli ırk” diye yayınladığı listelerdeki bazı köpek ırklarının dünyanın en sakin köpek ırkları olduğunu biliyor musunuz? Köpek eğitmenleri ve kinoloji uzmanları tarafından sıklıkla alay konusu olan, bilimsel değerlendirmeden yoksun bu sınıflandırmalar daha birçok masum hayvanın canını alacağa benziyor.
Diğer yandan yasadaki subjektif ve muğlak ifadelerin yönetmelikte de yer aldığını üzülerek gözlemliyoruz. “Olumsuz davranışlar” ile kastedilen nedir? Kime göre olumsuz? Bizim konuşmamız kadar doğal olan bir köpeğin havlaması kontrol edilemeyen olumsuz davranış olarak değerlendirilip hayvanın katline karar verilebilir mi? Peki ya bulaşıcı hastalık? Grip olduğunuz için öldürüldüğünüzü düşünsenize! Ne saçma şey, değil mi?
Yönetmeliğin bir diğer handikapı ise hayvan sahiplendirmeyi güçleştirmesi. Hayvan haklarını bir kenara bırakın, insan haklarına dahi aykırı bir şekilde, hayvan sahiplenmeden önce apartman veya site yöneticisinden izin alma zorunluluğu getiren yönetmelik bir yandan sokağa terk etmenin yasak olduğunu belirtirken diğer yandan durumu uygun olmayan kişilerin evcil hayvanlarını bakımevlerine terk etmelerini salık veriyor. Sanki mevcut barınaklar yeterliymiş, köpekler sokaklardan toplanıp kapalı kapılar ardında peyderpey öldürülmüyormuş gibi bir de hayvan sahiplerini bakımevlerine terk etmeye yönlendirmek akıl alır gibi değil, üstelik hayvanların sahiplendirilmeleri gibi bir seçenek varken.
İşin en acı yanı ise popülasyonu azaltmak için hayvanları yok etmeye, şehirlerden, insanların yaşam alanlarından soyutlamaya dönük üstün gayretler sarf edilerek hazırlanan yönetmelik, evcil hayvanların üretimine karşı tek bir madde içermediği gibi üreticiler için popülasyonu daha da iyi patlatabilsinler diye yol gösterici, harika bir rehber niteliğinde!
Düzenimiz bu: Üret, sat, öldür! Ne de olsa hayvanların ağzı var, dili yok, savunamaz kendini. Ne de olsa yaşam hakkı, romantik ve küçük bir ayrıntı kâr hırsının yanında.
Bu çözümsüzlük, plansızlık, akılsızlık ve vicdansızlık -köpeklerden korksun korkmasın, sevsin sevmesin- her kesimden yurttaşın artık canına yetti. Katlanarak büyüyen bu hatalar zincirine bir an önce son verilmeli, bu sorun liyakat ve vicdan sahibi kadroların kontrolünde, bilimin ışığında ele alınmalı.