Meslektaşım ve kardeşim Orhan Karadağ, onu Gazeteciler Cemiyeti’ne getirdiğinde bizden birisi olarak sevip, okşardık.
Rahatsızlığının duyunca, arkadaşımızı teselli etmeye çalıştım.
Ama..
Sonuç kaçınılmazdı.
Aramızdan ayrılan POYRAZ bey nedeniyle, meslektaşım sitesinde bir yazı yayınladı.
O yazıyı hem gözlerim yaşarken okudum, hem de POYRAZ beyi andım.
Buyurun o yazı...
***
Bu sevgiyi anlamak, anlatabilmek zor…
Benim duygularım açısından bir zorluğu yok…
Ancak ”can”larla sevgi bağı kuranlar, onlarla hayatını paylaşanlar beni daha iyi anlayabilirler.
Biz ona Poyraz diyorduk… POYRAZ.
Semttekiler, ”Mahallenin Yakışıklısı…”
Güler yüzlüydü…
Poyraz sokaktayken, onu gören büyük küçük insanların yüzüne yerleşen gülümseme bizi mutlu ederdi.
Evet, evet…
Poyraz’ı gören sokaktaki hiç tanımayan insanların yüzlerine gülümseme yerleşiyordu…
Açıkçası böyle bir can’ın yaşamımızda olması bizi ayrıca gururlandırıyordu da…
Şili Meydanı’ndaki Amelie’s Garden, Farabi’deki Tosca Art, yine Ali Pirim’im kapatmadan önce Farabi’deki dükkanı Kebap 9 en sevdiği mekanlardı…
Gününe göre, Poyraz bunlardan birini tercih eder, ben de, biz de gidip otururduk…
İnsanlarla temas kurmaya, kendini sevdirmeye bayılırdı…
Yaklaşık 9 yıl önce hayatımıza girdi…
Henüz 40 günlüktü ve Isparta’da sokağa atılmıştı…
Zatürreye yakalanmıştı…
Oğlumun anneannesi alıp, günlerce titiz bir bakımla onu hayata döndürdü.
Sonra da Ankara’ya geldi…
Net bir şekilde söylüyorum…
Mükemmel bakıldı…
Mutlu bir yaşamı oldu, bizleri de sevgisiyle, bağlılığıyla mutlu etti.
Ailenin bireyi oldu.
Poyraz görkemliydi.
Küçük cins can’ların bağırmalarına ”kulak asmazdı…”
Ağırbaşlıydı…
Çok ”cool” derdik.
Yaşamı boyunca hiç kimseye dişlerini göstermedi…
Ama o tok ve gür sesiyle hırsız kovalamışlığı da var.
Veterineri lenfoma teşhisi koymuştu.
Maalesef yaklaşık bir ay önce yakalandığı hastalığı yenemedi ve 8 Şubat Perşembe günü aramızdan ayrıldı.
Poyraz’ı dün Ankara’ya yaklaşık 50 kilometre uzakta bundan sonraki, başka bu dünyadan göçen can’ların da olduğu mekanına götürdük.
Çok sevdik…
Gidişi hepimizi derinden etkiledi…
Hastalığının teşhisinden itibaren tarifsiz bir acı yaşadık, üzüldük, zaman zaman yüksek sesle ağladık.
Bu bir duyguları paylaşma yazısıydı.
Çok sevildin Poyraz…
Zamansız gidişin de o kadar üzdü be güzellik.
TSYD’nin kalburüstü insanlarından Ergun Hiçyılmaz abim ile spor karikatüristi Mesut Yavuz’da dünyadan göçtü.
Aynı gazetenin spor sayfasında birlikte çalışamadık, ama her 2 meslektaşım ile ilişkim hiç kopmamıştı.
Birara Bisiklet Federasyonu Başkanlığı da yapan Ergun Hiçyılmaz abim, bildiklerinin doğrultusunda hep yaşadı.
Sevmediği kişileri yanına yaklaştırmayan Ergun Hiçyılmaz abim zamansız göç etmesi ile aramızdan ayrıldı.
Mesut Yavuz ise mesleğinin aşığı bir kişiydi.
İki spor adamının öbür dünyaya göç etmesiyle sayımızda gittikçe azalmaya başladı.
Her iki meslektaşımın öbür dünyada huzuru içinde yatmalarını dilerim.
G.BİRLİĞİ BU KEZ HAKLI
Başkent’in tesis fukarası olduğu gerçeği ile yüz yüzeyiz. Eryaman Stadının kepazeliğinden en çok mağduriyeti Gençlerbirliği çekiyor. Zaten bir takım problemlerle boğuşan 100 çınarlık bu kulüp, Eryaman Stadının bozukluğu nedeniyle bugünkü Bandırmaspor maçını Aktepe Stadında oynamak mecburiyeti ile kaldı.
Oysa...
Eryaman Stadının bakım ve onarım işini Ankaragücü ile ortaklaşa yüklenen Gençlerbirliği, Futbol Federasyonun diretmesi ile Eryaman’ın yolunu tutacak. Sopanın, sessiz kalanın sırtından hiç eksilmediğini görüyoruz.
Kocaeli'nin Karamürsel ilçesinde 24 Kasım 1943'de doğan Aydın Demir, 1963'de ilk kez Karamürsel Fevziye Köyü'nde düzenlenen yağlı güreşlerinde güreşti. Ardından Demir, birçok bölge güreşlerine de katıldı. 1964'de askere giden Aydın Demir, döndükten sonra güreşe kaldığı yerden devam etti. 1969'da Kırkpınar Başpehlivan Güreşleri'nde üçüncü olan Aydın Demir; 1970, 1971 ve 1972 yıllarında Çan Güreşleri birinciliğini kazandı. Ayşecik-Akbalık güreşlerinde 5 yıl, Tarihi Elmalı Güreşleri'nde 2 yıl başpehlivanlığı kimseye kaptırmadı.
1976'da Kırkpınar'a çok iyi hazırlanan Demir, başpehlivanlık güreşinde Arap Mustafa Yıldız'ı yenerek, altın kemerin sahibi oldu. Bir yıl sonra yine Kırkpınar'da son tur İzmirli Kara Ali'yi yenen Demir, ikinci defa başpehlivanlığını ilan etti. Ünlü güreşçi, 1978 yılında üçüncü kez Kırkpınar başpehlivanı olarak, altın kemeri boynuna astı. Altın kemer dışında 40'ı altın 50 madalya ve 40 kupası bulunan Aydın Demir'in, güreşi bıraktıktan sonra bir süre hakem olarak görev yaptığı öğrenildi. Ünlü güreşçimiz 5 Şubat günü vefat etti.