Kültür-Sanat

Hayat mücadelesi, engeller, kritik kararlar: “Cam Perde”

“Sarı Sıcak” ve “Çatlak” filmleriyle ses getiren yönetmen Fikret Reyhan’ın üçüncü uzun metrajlı filmi “Cam Perde” festivallerde boy göstermeye devam ediyor. Son olarak 34. Ankara Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü kazanan film, oğluyla tek başına yaşayan Nesrin’in hayat mücadelesine odaklanıyor. Filmin başrol oyuncuları Selen Kurtaran, Alper Çankaya ve Uğur Karabulut 24 Saat'in sorularını yanıtladı.

Abone Ol

Haber: Deniz Ali Tatar

Yönetmen Fikret Reyhan’ın üçüncü uzun metrajlı filmi olan “Cam Perde” festivallerde izleyiciyle buluşmaya devam ediyor. Prömiyerini İstanbul Film Festivali’nde gerçekleştiren film, Adana Altın Koza Film Festivali’nin ardından Ankara Film Festivali’nde de izleyiciyle buluştu. Film, 34. Ankara Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'ne layık görüldü. Dört yaşındaki oğluyla birlikte yaşayan bir kadın olan Nesrin’in hayat mücadelesini konu alan film; Nesrin’in bir yandan eski eşi Ömer tarafından gelen baskılar ve bürokratik engellerle mücadelesini, bir yandan da sevgilisi Selim ile olan ilişkisiyle ilgili kritik karar sürecini izleyiciye bir "cam perde" ardından izletiyor. Filmin oyuncuları Selen Kurtaran, Uğur Karabulut ve Alper Çankaya, film hakkında 24 Saat’in sorularını yanıtladı.

Selen Kurtaran: “Nesrin’in çevresinde ‘muhtaç’ kalmasını isteyen bir sürü insan var”

Filmde Nesrin karakterine hayat veren ve performansıyla 30. Adana Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne layık görülen başarılı oyuncu Selen Kurtaran, yönetmen Fikret Reyhan‘ın üçüncü uzun metrajlı filminde onunla çalışma ihtimalinin kendisini çok heyecanlandırdığından bahsetti. Kurtaran, “Senaryoda bu kadar ağırlığı olan bir başrolü oynamanın zorluklarını düşündüm. Daha önce sinemada, bu kadar sorumluluk almamı gerektirecek bir rol önüme gelmemişti. Bu noktada Fikret hoca beni çoktan analiz edip, kafasında Nesrin’i tam istediği gibi oynayabileceğimi bilerek geldi sanki. Bana benden daha çok güvenip ellerime bıraktı Nesrin’i ve provalara başladık. Cam Perde; bir kadının hayatını çok büyük istekleri olmadan, istediği gibi yaşamak için toplumsal baskıyla, hadsizliklerle en ufak hamlesinde bile savaşmak zorunda kalışıyla ilgili bir hikâyeye sahip. Defoları olan ve gerçek biri görmek benim hoşuma gitti. Mükemmel ve kahraman gibi olmak zorundaymışız gibi, sanki kadınları eylemek için sahte övgülerle süslenmiş tavırlara düşmeyen bir senaryo ve film olduğunu düşünüyorum Cam Perde’nin” diyerek anlattı.

Canlandırdığı Nesrin karakterinin kendini geliştirmeye çalışan biri olduğunu söyleyen Kurtaran, “Nesrin, çocuğuyla birlikte huzurlu bir şekilde yaşayıp işini gücünü oturtmak ve kimseye muhtaç hissetmemek için emek veren bir kadın. Ama tabii ki buna bile izin verilmiyor. Nesrin’in bu hayatta ‘muhtaç’ kalmasını isteyen bir sürü insan var çevresinde” diye belirtti. Yönetmen Fikret Reyhan’ın sahnelemek istediği şeyle ilgili kafasının net oluşunun, kendisinde güven hissi oluşturduğunu söyleyen Kurtaran, süreci şu şekilde anlattı: “Ne olursa olsun; istediğini alana kadar uğraşacağımızı bilmek, geçiştirmelere yer olmayacağını bilmek, çekilen sahne özelinde elimizden gelenin en iyisine ulaşmamıza sebep oldu bence. Bana da onun kafasındakini anlamak ve kendi kafamdakiyle de birleştirip tutarlı bir karakter inşa etmek ve bedenimde Nesrini bulmak kaldı. Prova sürecinde halledildi bunlar. Sette karakterime hakim olduğum, içinde gezebildiğim ve çekim sürecinde kopukluk yaşamayacağım noktaya gelmiştim artık bir oyuncu olarak.”

Filmdeki rolüyle 30. Adana Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü alınca çok mutlu olduğunu söyleyen Kurtaran, mutluluğunu şu cümlelerle anlattı: “Sanat benim hayatımda hep önemli bir yerde oldu, özellikle tiyatro ve resim. Lisans eğitiminde sanat bölümünün ardından tiyatro okudum. Erken yaşlarda tutku duyduğum şeyi keşfetmiş olmamdan dolayı şanslı buluyorum kendimi. Tutku duyduğunuz şeyi yaparken vazgeçmesi zor, çok temel ihtiyaçları ikinci plana atmak durumunda kalıyorsunuz. O yüzden zorluklar hep var. Görünebilir olmak, fırsat eşitsizlikleri içinde en ufak bir fırsatı bile yakalamaya çalışmak yorucu olabiliyor. Seyirci olmadan yapılabilecek bir meslek değil bu, görünür olmak durumundayız. Kendi kendine sürekli bulmaya ve taze tutmaya çalıştığın motivasyonun için ödül, iyi bir yakıt. Jüriye beni bu güzel ödüle layık gördükleri için tekrar teşekkür ederim.”

Dileğinin gelecek projelerde de başarıyla devam etmek olduğunu söyleyen Kurtaran, “İyi bulduğum her hikayede olmak isterim. Umarım bir sürü güzel işlerde seyirci ile buluşurum” dedi.

Uğur Karabulut: “Diyaloglar çok simgesel ve derindi”

“Cam Perde” filminin yarıştığı 3. festival olan Ankara Film Festivali’nin kendisine yıllar önce Ankara’daki dönemlerimi hatırlattığını söyleyen Karabulut: “Konservatuvar okuduğum zamanlarda okul tatil olduğunda Ankara’ya giderdim. Vaktinde hayran olduğum filmler izlediğim Büyülü Fener Sineması’nda oynadığım filmi ailemle, sevdiklerimle izleyip söyleşiler yapmak çok heyecanlı ve duygusal zamanlar geçirmemi sağladı.” dedi.

Filmde canlandırdığı Selim karakterinin değişken olduğundan söz eden Karabulut, karakteri şu cümlelerle anlatıyor: “Selim ilk bakışta sabırlı, sevdiği insanları koruyup kollayan, fedakar davranmaktan imtina etmeyen, sınıfsal olarak Türkiye şehirli insan ortalamasında bir adam. Evlenip boşanmış bir baba. Yeni bir hayat kurmak istiyor, bunun için de elini taşın altına koymaktan çekinmeyen “makul” bir insan profili. Müstakbel eşiyle kurmayı düşündüğü aile birlikteliği için tehdit oluşturabilecek sorunları çözmek için haklarını kullanıyor, bu hakları sonuna kadar öğrenip ne gerekiyorsa yapıyor ama yeterli bulmadığı noktada da kendi yöntemlerini devreye sokmaktan çekinmiyor. Ben Selim’in yerinde olsam, Ömer’le yaşadığı sorunları çözme konusunda Selim gibi davranırdım. Ancak Nesrin’le olan ilişkilenmesinde fark ettirmeden (hatta belki kendi bile farketmeden) kullandığı baskıcı ilişkilenme konusunda daha duyarlı ve özeleştirel yaklaşırdım muhtemelen. Tabi sınanmamış erdem, erdem değildir. O koşullarda, o çaresizlik durumlarında tam olarak nasıl davranırdım gerçekten yaşamadan bilmek çok mümkün değil gibi.”

Yönetmen Fikret Reyhan’la çalışmanın çok şeyi keşfettiği bir süreç olduğundan bahseden Karabulut, “Sakinliği, iletişimi, rolü bize emanet edişi, sanki rolü verdikten sonra yazdığı hikayeyi yeniden keşfediyormuş gibi yeniden dinlemesi izlemesi bana ilginç gelmişti. Diyaloglar, diyaloglardan çok daha simgesel ve derin anlamları olan sözcüklerdi. Filmi çekerken bunları fark etmek heyecan vericiydi” diye anlattı. Şu sıralar yeni başlayan “Bir Derdim Var” dizisinde rol alan Karabulut, dizi hakkında şunları söyledi: “Dizi gayet keyifli gidiyor. Ama oynadığım rol fazla keskin, psikolojik olarak zorlayıcı bir rol. Güven sorunları olan ve bu sorunları beraber olduğu nişanlısı üzerinden travmatik şekillerde dışarıya çıkaran toksik bir erkek. Dolayısıyla canlandırdığım Volkan karakteri, incelikle çalışılması gereken kaba bir adam.”

Alper Çankaya: “Ömer, kendi isteklerini ve arzularını dayatarak bir kadının hayatını adım adım kabusa çeviriyor”

Filmde Ömer karakterine hayat veren ve 42. İstanbul Film Festivali’nde performansıyla “En İyi Erkek Oyuncu” ödülüne layık görülen başarılı oyuncu Alper Çankaya, şu sıralar “Aile” dizisiyle de izleyici karşısına çıkıyor. Filmin yarıştığı 34. Ankara Film Festivali’nin kendisi için değerli olduğundan bahseden Çankaya: “Ankara Film Festivali’nde filmimizin yarışması benim için çok büyük heyecan ve gururdu elbette. Ankara benim memleketim. Çocukluğum, gençliğim, eğitim hayatım ve yetişkinliğim hep Ankara’da geçti. Ailem hala Ankara’da yaşıyor. Hayata bakışımı şekillendiren şehir Ankara. Yıllarca hayran olduğumuz filmleri ve oyuncuları izlediğimiz Büyülü Fener sinemasında kendi filmimizle yer almak, benim için tarifsiz bir mutluluktu. Gösterimimiz ve sonrasındaki söyleşi de çok güzel geçti. Seyircinin filme ilgisi çok yoğundu. Dolu bir salonda yaptık gösterimimizi. Sonrasındaki söyleşide de katılım çok iyiydi. İnsanların sorularından da hikayenin onları düşünmeye sevk ettiğini ve birçok şeyi sorguladıklarını görmek bizi mutlu etti” diyerek anlattı.

Filmle iletişiminin kendisinden bir audition sahnesi çekmesinin istenmesiyle başladığını söyleyen Çankaya, süreci şu şekilde anlattı: “Senaryoyu okuduğumda, çok iyi anlatılmış bir hikaye olduğu ve çok aşina olduğumuz insanları anlattığını fark ettim. Bu yüzden karakterle bağ kurmakta hiç zorlanmadım. Ömer de benim için, ne yazık ki çevremde görmeye çok alışık olduğum ve derdini çok iyi anlayabildiğim bir karakterdi. Dolayısıyla hikayeyi bir yol haritası olarak alıp tanıdığım bu karakteri bütün nüanslarıyla yansıtmaya çalıştım. Fikret hoca da bendeki Ömer’i gördü sanırım. Ortak bir dil yakaladık ve birlikte çalışmaya başladık. Ömer’in hikayedeki konumunu da aslında Nesrin’in üzerinden okuyabiliriz diye düşünüyorum. Kendi isteklerini ve arzularını dayatarak bir kadının hayatını adım adım kabusa çeviriyor. Belki kendince geçerli sebepleri var ya da kötü bir niyetle yapmıyor bunu. Ama belirli bir sınırı aştığında da bunun bir önemi kalmıyor.”

Ömer’in aşırı sevgiden dolayı ailesinin dağılmasına sebep olduğunu ve zarar vermeye de devam ettiğini söyleyen Çankaya: “Ömer’i bu hikayede izlediğimizde, hiç birimiz tasvip etmiyoruz davranışlarını. Ama birçok erkeğin eğitim veya sosyo-ekonomik düzeyi fark etmeksizin, Ömer’in verdiği tepkilerin benzerlerini belki dozajı değişerek verdiğini söyleyebiliriz. Bu da aslında bizi büyüten kültürel kodların ve cinsiyet kodlarının bize ne kadar derinden işlediğini ve bunu aşmakta ne kadar zorlandığımızı gösteriyor. Ben böyle bir süreci Ömer gibi ilerletmezdim diyebiliyorum ama zaman zaman ben de kendimde böyle kodları fark ediyorum ve elimden geldiğince bunlardan kurtulmaya çalışıyorum” diye anlattı.

Filmin çekim sürecinde yönetmen Reyhan ile abi-kardeş ilişkisi içinde olduklarını söyleyen Çankaya, “Çok derinlikli bir insan olduğunu düşünüyorum. Çalışma süreci de çok keyifliydi. Çünkü çok uyumlu bir ekibimiz vardı ve herkes hem birbirini hem de işi çok sahipleniyordu. Bu ekibi oluşturmak ve bu ortamı oluşturmak da yine hocanın maharetidir diye düşünüyorum. Sette bazen ne istediğini anlamak zor olabiliyor Fikret hocanın. Ama o ne istediğini iyi biliyor ve onu alana kadar da peşini bırakmıyor. O yüzden çalışırken bazen yorucu olsa da sonuç kesinlikle içinize siniyor” dedi. 42. İstanbul Film Festivali’nde filmdeki rolüyle “En İyi Erkek Oyuncu” ödülüne layık görülen Çankaya, mutluluğunu şu cümlelerle anlatıyor: “Ödül alabileceğimi düşünüyordum filmle ama festivalde çok değerli filmler ve çok iyi performanslar vardı. Bu yüzden çok beklentiye girmemiştim. Ama ödüle layık görülmek çok gururlandırdı beni. Mesleğimle ilgili motivasyonum ve özgüvenim de arttı tabi ki. Emeklerimin karşılığını aldığımı hissettim.”

Kıvanç Tatlıtuğ ve Serenay Sarıkaya’nın başrollerini paylaştığı “Aile” dizisinde Bedri karakterini canlandıran Çankaya, diziye dahil olduğu için çok mutlu olduğunu söyledi. Çankaya, “Aile” dizisine dair şu cümleleri kuruyor: “Aile çok güzel bir iş. Muazzam bir kadrosu var ve güçlü bir hikaye. Bu ekibin bir parçası olmak harika bir his. Bedri de oynaması çok eğlenceli bir karakter benim için. İnsanların sevmesi ve ilgi göstermesi de çok hoşuma gidiyor. Ben de keyif alarak oynuyorum. Bakalım nasıl ilerleyecek hikaye, ben de çok merak ediyorum.”

Kariyerinin gidişatından memnun olduğunu söyleyen Çankaya, “Düşlediğim şeyler yavaş yavaş gerçekleşiyor. Mesleğimi çok seviyorum ve mümkün olan her mecrada, güzel hikayelerde yer almak istiyorum. Tiyatroyu özledim. Bir kumpanyamız var, Sahne 367 adında. Önümüzdeki sezona yeni bir oyun yapmak istiyoruz. Sinemada her zaman yer almak istiyorum. Uluslararası işlerde yer almak da en büyük hayallerimden biri” diyerek gelecek planlarından bahsetti.