Hastane maceraları
Süreyya ORAL 1989 yılının Ocak ayında birkaç gün başım ağrıyordu.. Kullandığım ağrı kesicileri banamısın demiyordu..Bir Pazar sabahı Yıldız mahallesinde pideciye gittim.. Pide alac...
Süreyya ORAL
1989 yılının Ocak ayında birkaç gün başım ağrıyordu.. Kullandığım ağrı kesicileri banamısın demiyordu..Bir Pazar sabahı Yıldız mahallesinde pideciye gittim.. Pide alacaktım. Orada Başbakanlık Bakanlar Kurulu Sekreteri Nevzat Demirtaş ağabeyimle karşılaştı.. Selamlaştıktan sonra bana bakarak “Süreyya rengin sapsarı” dedi. Gözlerimin beyazının da sarı olduğunu belirterek hastaneye gitmemi önerdi..
Eve geldikten sonra Milliyet’te beraber çalıştığımız ve bize yakın oturan Mustafa İstemi’yi aradım…
Birlikte SSK Dışkapı hastanesine gittik.. Orada muayene etiler ve sarılık olduğumu söyleyerek, hastanede enfeksiyon hastalıkları bölümü olmadığı için Ankara Hastanesine sevk ettiler.
Ankara hastanesi enfeksiyon kliniğine gittiğimizde direkt yatış verdiler..
Evden giyebilecek bir şeyler getirttim ve orada tek kişilik odaya yatırıldım. İçerden telefon etme şansımız yoktu ihtiyacımız olduğunda bahçede bulunan ankesörlü telefona gidiyorduk..
Benin hastaneye yattığımı öğrenen Başbakan Turgut Özal da hastane başhekimini arayıp bilgi almıştı.. Özal’ın ilgisinden sonra klinik şefi ve doktorların bana yaklaşımı değişti..
O sırada yaptığım tek şey PTT Genel Müdürü Emin Başer’e haber göndererek servise bir ankesörlü telefon bağlattım.. Bu yatan hastalar ile yakınları için büyük kolaylık olmuştu… Bu arada yatan diğer hastaların da sıkıntıları ile ilgilendim onlara da destek olmaya çalıştım..
Bu arada hastanede yapılmaması gerek bir şeyi yaparak değişik enfeksiyon hastası olan kişilerde oda da okey oynamaya başladım. Bu hastaları moral olarak iyileştirmişti… Doktorlarda bunu gördü, ama ses çıkarmayıp olgunlukla karşıladılar.. Onlarda görmüştü hastalardaki değişimi.. Kliniğe yatan hastaların dertleriyle ilgilenmek hem onlara hem bana moral oldu…