Haber: Erva Gün
Hamas’ın 7 Ekim’de Aksa Tufanı ismiyle İsrail’e karşı başlattığı operasyonda Filistinli direniş örgütleri ve İsrail güçleri arasında başlayan çatışmalar tüm şiddetiyle devam ediyor. İsrail, havadan, karadan ve denizden tüm gücünü kullanarak Gazze Şeridi’ne saldırılarını şiddetlendirirken yıkımın boyutları da her geçen gün artıyor.
Gazze Sağlık Bakanlığı, saldırıların beşinci gününde ölü sayısının 1.100'e yükseldiğini ve 5 bin 300'den fazla kişinin de yaralandığını açıkladı.
İsrail’in beklenmedik operasyona karşı vermiş olduğu cevap sınırsız güç kullanımına girmişken Gazze Şeridi ablukaya alınarak “dümdüz” edilmek isteniyor. Amerikalı Senatör Lindsey Graham’ın ABD medyasında bir televizyon kanalına bugün yaptığı konuşmada İsrail’in orantısız güç kullanımında uluslararası desteğin nasıl sağlandığını da gösteriyor. Graham, konuşmasında şu çağrıyı yapmıştı: "Dini bir savaştayız. Ben İsrail tarafındayım. Ne yapmanız gerekiyorsa yapın. Yeri (Gazze'yi) dümdüz edin!"
Savaş Gazze Şeridi ile sınırlı mı kalacak?
Gazeteci Musa Özuğurlu, İsrail ve Hamas arasındaki çatışmanın şiddetini, nerede sonlanacağını ve bölgedeki güçlerle olası dengeleri 24 Saat’e değerlendirdi. Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonu başlatmasının ardından ilk şokunu atlatan İsrail, topyekun tüm gücüyle Gazze Şeridi’ni abluka altına aldı. Saldırılarını her geçen gün daha da arttıran İsrail güçleri ve Netenyahu hükümetinin bu operasyonu nereye kadar yürüteceği henüz bilinmiyor. İsrail’in devam eden saldırılarının sürdürülebilirliğini değerlendiren Özuğurlu, “İsrail’in saldırıları Gazze ile sınırlı kalır ya da bu savaş Hamas-İsrail arasında devam ederse zannediyorum ki bir süre daha devam edecek. Filistin halkı açısından baktığımız zaman gerçekten büyük bir yıkım getirecek gibi görünüyor” dedi.
İran’ın desteği bilinmiyor
Özuğurlu, çatışmanın başka unsurları da olduğunu söyleyerek Batı Şeria’daki desteğin önemini vurguladı. İran’ın Hamas’ın düzenlediği operasyonda desteğinin olup olmadığı, desteği varsa da ne ölçüde olduğu henüz bilinmiyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın da operasyonun arkasında İran’ın olduğuna dair bir kanıtları olmadığı açıklamasını hatırlatan Özuğurlu, “Dolayısıyla bu açıklamalar İran'la ilgili herhangi bir şey düşünmüyorlar anlamına gelmez. Belki bu süreçte hazırlıklarını yapıyorlar, hazırlıklarını tamamladıkları zaman muhtemelen İran’ı suçlayabilirler, bunu şu anda bilmiyoruz” şeklinde konuştu.
“Netenyahu’nun fazla seçeneği kalmadı”
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ise çok zor zamanlardan geçtiğini aktaran Özuğurlu, “Fazla bir zamanı da yok aslında. Eğer bu operasyonu bu şekilde uzun süre devam ettirir ve bir başarı elde edemezse içeride kendisine yönelik ciddi bir hamle olacaktır. Netanyahu iktidarını kaybedebilir, hatta bu ulusal mutabakat hükümetini dün ilan edeceklerdi, edemediler çünkü Ben Gvir buna itiraz etti. Dolayısıyla kendi içlerinde de birtakım çatlaklar var. O yüzden Netanyahu'nun fazla zamanı kalmadı. Yani çok şiddetli bir şey vurması gerekiyor. Eğer vuracaksa ve bu açıdan baktığımız zaman da böyle bir şey yapması halinde Gazze için bu bir felaket. Suları kestiler, elektriği kestiler ve tamamen bir insani dram yaşanabilir orada. Eğer bu mesele de çok uzarsa durum yine Netanyahu'nun aleyhine olabilir” ifadelerini kullandı.
Hizbullah savaşın bir denklemi mi?
Lübnan Hizbullah’ı ve İsrail arasında uzun yıllardır bölgesel sürtüşmeler yaşanıyordu. Hamas’ın operasyonu ile herkesin aklına gelen Hizbullah’ın bu savaşa bir destek verip vermeyeceği yönündeydi ve tüm dünya aynı zamanda Hizbullah’tan gelecek bir adımı bekledi. Ancak çatışmaların beşinci gününü geride bırakırken Hizbullah’ın sınırdan sembolik ve göstermelik atışlar yapması dışında savaşa gireceğine dair bir işaret söz konusu olmadı. Hizbullah’ın bu savaşta hangi denklemde, nasıl bir rolü olduğunu yorumlayan Özuğurlu, Hizbullah’ın savaşa girmek istemeyeceğini belirtti. Özuğurlu, “Savaşa girerse bu meseleyi çok büyütür. Sadece Filistinlilerin sınırların da olmakla kalmaz başka yerlere de yansımaya başlar. İkinci açıdan da baktığımız zaman ise Hizbullah sorumlu davranan bir örgüt. Maceracılığa falan kalkmaz. Elbette Hizbullah’ın İsrail'de karşı çok ciddi bir gücü var ve büyük bir zarar verecektir. Hele ki İsrail ikinci cepheyi Lübnan tarafından açarsa bu İsrail'i tamamen zayıf bırakır” yorumunu yaptı.
“Hamas amacına ulaştı”
Hamas’ın yaptığı ile bir şekilde amacına ulaştığını söyleyen Özuğurlu, İsrail'in psikolojik üstünlüğünü kırdıklarını da ekledi. İlerleyen günlerde İsrail’in çok daha dikkatli olacağını veya Filistinli örgütlerin daha büyük bir özgüvenle hareket edeceğini de belirten Özuğurlu, “Uzun yıllardır devam eden o baskı bir şekilde kırılacaktır” dedi.
Aksa Tufanı’nın amacı neydi?
Batı medyasında Hamas’ın işgalci bir terör örgütü olduğuna dair haberler sıkça yer aldı. Aksa Tufanı operasyonunun en başından itibaren bunun ‘neden ve nasıl’ gerçekleştiği sıkça tartışıldı ancak tüm bu tartışmalar İsrail’in 'apartheid' ve yayılmacı rejimi göz ardı edilerek Hamas’ın ‘eylemleri’ üzerinden tartışıldı. Operasyonun amacının ne olduğuna açıklık getiren Özuğurlu, operasyonun nedenleri üzerine şu değerlendirmelerde bulundu: "Hamas ve Filistinliler, uzun yıllardır hiçbir şekilde İsrail'in ilerlemesini durduramıyorlardı. Bu sadece Hamas için geçerli değil diğer Filistinli örgütleri için de geçerli. O yüzden çok uzun zamandır iyi bir cevap verelim diye planlar yaptılar, konuştular ve kendi aralarında bunun kararını verdiler. Muhtemelen çok ince bir şekilde hazırlıkları devam eden bir hamleydi. Hamas ve Filistinli örgütlerin amacı, İsrail’e ciddi bir ders vermekti ve şu anda bunu da başarmış durumdalar. Bu uzun zamandır hazırlanan bir operasyondu ve İsrail’in uzun yıllardır devam eden az az yavaş yavaş ama acı vererek ki o sürekli devam eden yeni yerleşim birimleri açması ve baskılarına devam etmesi en sonunda böyle bir isyanı getirdi. Aslında bu bir intifada ama bu intifadanın askeri yöntemlerle yapılmış hali ve tam bir intihar saldırısı. Her şeyi göze alarak başlattığı bu saldırıda Hamas, militanlarının, insanların hepsinin öleceğini hesaplayarak girdi. Dolayısıyla bu Hamas açısından tarihi bir ders verme hedefi olarak görülebilir ki şu anda başardılar. İsrail’in bölgedeki mutlak gücünü kırmadaki o anlayışta çok büyük bir etkisi oldu."